01.02.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
Güliz Arslan - @gulizarslan - guliz.arslan@milliyet.com.tr
Müzik aleti kullanmadan müzik yapan dünyaca ünlü gösteri grubu Stomp yeni ekibiyle yeniden Türkiye’ye geldi. Varil, süpürge, çöp tenekesi, şişe gibi günlük hayat objelerinden çıkan sesleri büyük bir ustalıkla ritme dönüştüren grup bugün ve yarın İstanbul Kongre Merkezi’nde,
7-9 Şubat tarihleri arasında ise Ankara Congresium’da sahneye çıkacak. 1991’de sokak sanatçıları Luke Cresswell ve Steve McNicolas tarafından İngiltere’nin Brighton kentinde kurulan grup bugün tüm dünyanın ilgiyle takip ettiği sokak gösterileri topluluklarından biri. Birbirinden ilginç şovlar sunan grubun 1 saat
45 dakikalık gösterisinde hiç diyalog yok, sadece ritim var... Stomp üyelerinden Ian James Vincent, Philip Michael Batchelor, Shae James Carroll ve Serena Ruth Simone Morgan ile Beyoğlu sokaklarında gezdik.
Şovunuzda neler kullanacaksınız?
Philip Michael Batchelor: Variller, süpürgeler, çöp tenekeleri... Bazen sadece vücutlarımızı kullanacağız. Grubun adı Stomp (tepinmek), biz de sahnede tepineceğiz.
Gösteriye çıkmadan hemen önce neler yaparsınız?
Philip M.B.: Her şovdan
önce mutlaka birlikte zaman geçiriyoruz çünkü yaptığımız bazı figürler gerçekten çok tehlikeli. Sopalarla dövüşüyoruz, metal şeyleri atıp tutuyoruz... Ve şovda her birimizin birden çok rolü var. O yüzden her şovdan önce yaklaşık bir saat prova yapıyoruz.
Sahnede enerjiniz hep çok yüksek görünüyor. Hiç mi yorulduğunuz, hasta olduğunuz zamanlar olmuyor?
Ian James Vincent: Bize de oluyor bunlar. Ama birimiz kötü bir ruh halindeysek, diğerimiz hemen onun modunu yukarı çekiyor.
Shae James Carroll: Bir de sizi heyecanla izlemeyi bekleyen o kalabalığı görünce hastalık, yorgunluk falan kalmıyor.
Nasıl tepkiler geliyor kalabalıktan?
Serena Ruth Simone Morgan: Her ülkede farklı ama genelde alkışlayarak, tempo tutarak izliyorlar.
Ian J.V.: Japonya’daki izleyicinin tepkisi
çok değişikti mesela. Şov sırasında salonda çıt çıkmadı. Sonra yer yerinden oynadı.
Bu şovla pek çok ülke geziyorsunuz. Çok anı biriktiriyorsunuzdur... Birkaçını bizimle paylaşır mısınız?
Ian J.V.: Ben Japonya’daki şovu unutamıyorum. Yüzlerce insan fotoğraf çekip imza istiyordu. Benim gibi Yeni Zelanda’nın küçük bir kasabasından gelmiş biri için
çok çılgın bir şey bu.
Philip M.B.: Gittiğimiz her yerde mutlaka şehri geziyoruz. Ve çok fazla insanla tanışıyoruz. Barselona’da bir barda La Sagrada Familia için çalışan mimarlardan biriyle tanıştık. Bizi oraya götürüp harika bir tur attırdı. Herkesin görme imkanı olmayan kısımlarını gördük. Kendimi
çok şanslı hissetmiştim.
“Herkeste bir ritim duygusu vardır”
Ritim tutmak kolay bir şey mi?
Philip M.B.: Şu bir gerçek, herkeste öyle ya da böyle bir ritim duygusu vardır. Herkesin kalp atışı var bir kere... Bizim şovumuz da bu yüzden başarılı zaten. Herkes anlayabiliyor. Aynı şovla farklı ülkelere gidebiliyoruz.
Shae J.C.: Evrensel bir dil gibi...
Ekibe nasıl katılınıyor?
Serena R.S.M.: Yeni birilerini aradıklarında duyuru yapıyorlar. Seçmelere katılıyorsunuz. Seçmeler atölye çalışması gibi zaten, birçok şey öğreniyorsunuz. Seçildikten sonra da şovu öğretmeye başlıyorlar. Ben bu ekibe dahil olmadan önce dansçıydım.
Ian J.V.: Ben de dans eğitimi alıyordum. Okul bitmeden bu iş teklifini aldım ve okulu bıraktım.
Shae J.C.: Ben de hiphop ve break dansla ilgileniyordum. Başka bir grubum vardı.
Philip M.B.: Ben işletme ve bilgisayar teknolojileri eğitimi aldım. Emlak sektöründe çalışmaya başladım. Ama nefret ettim. Takım elbiseli, kravatlı hayat berbattı. Kısa bir süre sonra işi bıraktım ve Stomp seçmelerine katıldım. Eğlenceli olur diye düşünmüştüm. Sonucu düşünmedim. Sonuçta ekibe katılıp onlarla birlikte dünyayı gezmemi teklif ettiler.
“Yoldan geçen biri ne giyiyorsa biz de sahnede onu giyiyoruz”
Özel bir diyet ya da egzersiz programı uyguluyor musunuz?
Philip M.B.: Hayır, şov insanı yeterince formda tutuyor zaten.
Görünüşünüzde değişiklik yapabiliyor musunuz?
Philip M.B.: Tabii, istersen saçını uzat, kes, bir daha kes, dövme yaptır...
Ian J.V.: Bu şov bildiğin şovlardan değil. Öyle uyulması gereken katı kurallar yok. Kendimizi dış görünüşümüzle özgürce ifade edebiliyoruz.
Sahnede giydikleriniz de birer kostüm değil öyleyse...
Philip M.B.: Değil. Günlük hayatta giydiğimiz şeylerle çıkıyoruz sahneye. Yoldan geçen biri ne giyiyorsa onu giyiyoruz.
Ben mesela bu tişörtü birkaç kez şov sırasında giydim.