07.07.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
ÖZLEM ÜLKÜ
Henüz 14 yaşındayken Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde yaşadığı sahne deneyiminin ardından Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvar Bölümü’nden mezun olan Beste Bereket, bugüne kadar çok sayıda dizi ve filmde yer aldı. İlk sinema filmi “Türev”le hem Altın Portakal hem de Sadri Alışık Sinema Ödülleri’nde “En İyi Kadın Oyuncu”, “Beş Şehir” filmiyle de Altın Koza’da “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” seçilen Bereket, 2014’ten bu yana ekrandan uzaktaydı. Sessizliğini Star TV’de yayınlanmaya başlayan “Geleceğin Starı” yarışmasında oyuncu koçluğu yaparak bozan Bereket’le yeni programı, oyunculuğu ve anneliğini konuştuk.
- “Geleceğin Starı” yarışmasıyla ekrana döndünüz. Bu kez sizi oyuncu koçluğu yaparken izliyoruz. Yeni projenizden bahseder misiniz?
Yapım şirketi 25 Film, işlerini sevdiğim bir ekip. Projeyi çok güzel anlatmışlardı ve ben de fazla düşünmeden kabul etmiştim. Konservatuvardan başlayan bilgi birikimimi ve deneyimlerimi şimdi de bu şekilde aktarmaktan heyecan duyuyorum. Bizim işimizde her zaman gözlem, eleştiri ve birbirini değerlendirmek önemli bir nokta. Sonuçta bu salt bir yetenek yarışması değil, devam eden ya da yeni başlayacak projelerde yer alacak yıldızlar seçilecek. Toplam 16 yarışmacı ve 4 oyuncu koçuyla dinamik, keyifli bir iş.
“Al Pacino bile oyuncu koçuyla çalışıyor”
- Sahnenin önündeyken şimdi diğer tarafına geçmek nasıl bir duygu?
Aslında yine biraz sahne önündeyim. Ama ilk defa Beste olarak, kendi enerjimi yansıtıyorum. Bu biraz daha heyecan verici. Konservatuvardan gelmek zaten işin görünmeyen tarafına bir hakimiyet sağlıyor. Metot çalışan, oyuncu koçu bir arkadaşımla görüşüyordum sık sık. Kendi projelerimde de oyuncu koçlarıyla çalışmıştım.
- Dünyada birçok yıldızın sürekli çalıştığı koçlar var. Türkiye’de bu konuda eksik miyiz sizce?
Bizde bu durumu “Canım ben o kadar toy değilim ki” diye karşılayanlar var. Oysa Al Pacino bile oyuncu koçuyla çalışıyor. O metot gösteren, yol açan kişi, senin yerine oynayan değil. Bizde beklenti, “Göstersin, yapayım” oluyor. Bu kolaycılığa kaçmak. Bu konudaki ego ve tembelliklerden arınmamız gerekiyor. Oyuncu koçu, yol arkadaşlığı yapıyor. İmajdan ziyade, gerçek bir hissi nasıl çıkarman gerektiğine yardım ediyor. Ben de yol arkadaşlığı yapacağım.
- Sizin kullandığınız özel bir metot var mı?
Duruma ve oyuna göre değişecek. Elimizdeki metni, en iyi şekilde seyirciye ve jüriye aktarmaya çalışacağız. Daha doğrusu, insanlar en çok o kişiye nasıl bakabilir diye çalışacağız. Bu bir yandan vahşi bir şey. Ama her meslekte “Beni seçin” durumu var. Doktor dahi olsan, sosyal medyada reklamını yapıyorsun.
“Yeni sezonda tiyatroda da oynayacağım”
- Bu insanın doğasında var olan bir durum değil mi?
Evet, teknoloji de tetikledi. Hepimiz yıldız olma derdine düşmüşüz. Ya en ya ilk olma durumunda kalıyoruz. Ama bu durum nitelik ve niceliği karıştırdı. Albümü en çok satan kişi, en iyi müzisyen demek değil.
- Tiyatronun sizdeki yeri ayrı, biliyoruz. Yeni bir oyun projesi var mı?
Ben hep kendimi iyi hissetmek için tiyatro yaptım. Yeni sezonda Uniq Hall’de Tiyatro Kare’yle “Süper İyi Günler” diye bir oyunumuz başlayacak. Yurt dışında kapalı gişe oynanıyor. Anlaştık, bekliyorum.
- Geriye dönüp baktığınızda ilk filminiz “Türev”le “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü almak şans mı getirdi, yoksa ağır bir yük mü?
Bugüne kadar küçük bir rol dahi olsa sevdiğim şeyleri oynadım. Şans getirdi, belki çok zorlayarak açılacak birçok kapı, kendiliğinden aralandı.
- Türkiye’nin oyunculukla ilgili en büyük sıkıntı nedir sizce?
Aslında her şeydeki en büyük sorun, az emekle çok şeye sahip olma hırsı. Çünkü, biz az çalışarak gerekirse başkasının kafasına basmakta sorun görmeden ilerlemeyi hedefliyoruz. Emekle ilgili sorunumuz var. Sokaktaki 100 kişiden 90’ı oyuncu olmak istiyor. Çünkü, saygı ve kabul görmek için tanınmak gerektiğine inanıyoruz.
“Evlilik insanı ayakta tutuyor”
- 2015’te fotoğrafçı Serdar Önal’la hayatınızı birleştirdiniz. Evliliğiniz nasıl gidiyor?
İçinde aşk varsa evlilik güzel bir kurum, tavsiye ediyorum herkes evlensin. Bir noktada da insanı ayakta tutan bir şey. Sığındığın liman ve yol arkadaşın. Aynı zamanda karşındakini tolere etmeyi öğreniyorsun ve değişiyorsun, bu güzel bir şey.
- 10 ay önce de kızınızı kucağınıza aldınız. Helikopter bir anne misiniz? Yoksa daha özgür ruhlu musunuz?
Öyle her şeye hükmetmek yerine doğal ebeveynliği tercih ediyorum. Daha çok küçük ama onu eğip bükmeye çalışmaktansa kendisini bulmasına destek olacağım. Tabii ki tecrübelerimi aktaracağım, ama o benim bir kopyam değil.
- Annelik sizde neleri değiştirdi?
Uykusuz yaşayabiliyormuşsun onu öğrendim. Bunun dışında artık hep sağlıklı ve iyi olmam gerektiğine inanıyorum. Bu şekilde çocuğumla olabildiğince çok vakit geçirebilirim. Dolayısıyla, kendimi daha fazla önemsemeye başladım.
“Bebek-çocuk-ebeveyn platformu hazırlıyoruz”
- Artık birçok tanınmış isim, anne olduktan sonra, internette kanal açıyor. Sizin böyle bir düşünceniz var mı?
Aslında daha profesyonel bir planım var. Alanında uzman üç kişiyle birlikte bir bebek-çocuk-ebeveyn platformu üzerinde çalışıyoruz. İçimizde uzman bir doktor var. Çocuk bakımı konusu ile ilgili doğru bilgiye ulaşmanın ne kadar zor olduğunu ben de kızım sayesinde anladım. Doğru bilgileri insanlara aktarabileceğimiz bir platform bu. Umarım bu sene içinde gerçekleştirebiliriz.
- Mutfakla aranız nasıl?
Antakyalıyım, yemek yapmayı da yemeyi de severim. Bebekten sonra her şey zorlaştı ama kalabalık masaları seviyorum.
- Sizin için samimi ve eğlenceli yorumları yapılıyor. Siz kendinizi nasıl görüyorsunuz?
Her durumda eğlenmenin bir yolunu bulurum. Hayattan tat almayı seviyorum. Mahallenin delisi gibi kendi kendime eğlenebilirim.