31.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI / seyhan.akinci@milliyet.com.tr
Ayşegül Aldinç’in en sevdiğimiz şarkılarındandır “Beni Hatırla” unutmak mümkünmüş gibi... “Ve Nazan Öncel Şarkıları”nda Sıla’nın yorumuyla yeniden hayat bulan parçanın sosyal medyada yarattığı etki bir anda herkesi eskilere götürdüğünde Twitter’da birkaç saat boyunca Ayşegül Aldinç fırtınası esti adeta. O kadar ki, Aldinç bile kendini ülke gündeminin zirvesinde gördüğünde “Öldüm mü acaba?” diyerek tweet sarmalına katıldı. Aldinç, güzelliği, seksapalitesi, şarkıları, oyunculuğu ve tavrıyla her döneme imzasını atabilen ender isimlerden. Biz de sanatçıya zamansızlığının sırrını, kadına yönelik güzellik dayatmalarını ve yeni projelerini sorduk. O da tüm samimiyetiyle yanıtladı.
- Geçtiğimiz günlerde Twitter’da tt olmanız sizi bile hayrete düşürdü! Ayşegül Aldinç’i zamansız yapan şeyin sırrı nedir diye sorsak?
Sabah sabah adımı tt’de en başta görünce “Bir halt mı ettim acaba(!)” sorusu aklımdan geçti. Yazılanları okuyunca konuyu anladım. “Beni Hatırla” şarkımız üzerinden konu açılınca iltifatlar ve güzel duygularla, bir coşku kıyamet sürdü olay. Mutlu oldum tabii. Hazır yeri gelmişken sevgili Nazan’cığımı (Öncel) da muhabbet ve teşekkürle anmak isterim, bu kadar şahane bir şarkıyı vaktiyle bana verme cömertliğinde bulunduğu için. Sırra gelince; bir kere sır değildir o kesinlikle. Kişinin kendini değerlendirmesi zor. Her şeyden önce olmadığım gibi görünmedim sevenlerime de sevmeyenlerime de! Aklımın yatmadığı herhangi bir proje ve durum içinde yer almadım. Aklımın yattıklarına ise gösterdiğim inanç ve yaklaşım biçimiyle görüşümün ya da inancımın karşısında olanları incitmedim. Hani o herkesin ağzında pek fazla katma değeri olduğu zannıyla her fırsatta dile getirilmeye çalışılan “Samimiyet” var ya işte o bende gerçek olduğu için güvenilir durdu. Bir de attığım her adımda kendime, aileme, dostlarıma karşı manevi sorumluluklarımın farkında olarak hareket ettim.
- Independent’ta yer alan bir haberde “Bu yıl eğitime başlayan bir kadın drama öğrencisi, erkek meslektaşlarının kariyer ömrünün ancak yarısını görebilecek - beceri veya yetenekleri nedeniyle değil, sadece yaşı ilerlediği için. Ancak bu kariyer için yükleneceği öğrenim masrafları aynı kalacak” bilgisi vardı. Bir sanatçı olarak sektördeki kadına yönelik yaş ve güzellik dayatması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Günümüzde her şey ortada. Böyle bir güzellik, fitlik ve yaş terörü mevcut. Herkes aynı yaşlarda, benzer kilolarda ve kas yapısında olsun gibi son derece akla aykırı bir genel bakış var. Bu yüzdendir ki, mide ameliyatları, gençleşme adına sonu hüsranla biten estetik operasyonlar, kişilerin aynılaşma sevdasını körüklerken bu çarpık bakış açısına da hizmet ediyor. Ben güzellik terörüne karşıyım. Bedenini, dünyaya bakışını korumak ve çağa ayak uydurabilmek önemli. Sektörel bakış açısı da bu saydığım konu başlıklarından uzak değil. Kendimden yola çıkarak altı dolu her tür karaktere hayat verebilirim. Ama sırf oynadığım projeye hizmet etme adına orada yer almam. Her şey karşılıklı. Yine de haksızlık etmek istemem, ben şanslı sayılırım bu konuda. Neden yer almadın o zaman diye soracak olursanız; bir proje içinde yer almanın size biçilen rol, kişiliği dışında başka dinamikleri de var diyebilirim.
- Yakın zamanda yeni anne olan Fahriye Evcen’nin kiloları nedeniyle sosyal medyada lince uğradığına tanık olduk. Nedir bu “ideal” kadın takıntımız?
Dediğim gibi “Güzellik Terörü!” Hele de yeni anne olmuş bir kadına bu şekilde yaklaşmak büyük ayıp. Büyük bir rahatlıkla hayatın içindeki yerini almış ne de iyi etmiş. İlla kaç göç mü olmalı? Ne büyük rahatsızlıktır bu. Takipçilerinden bazılarının yaklaşım biçimi son derece çirkin. Kilo bu, alınır da verilir de. Nedir bu okka hesaplamaları anlaşılır gibi değil.
“Küçükken oyuncu ve şarkıcı olmak isterdim”
- Sizin sosyal medya lincine karşı bir formülünüz var mı?
Linç, henüz yaşamadığım bir durum olmasına karşın zaman zaman had aşımları oluyor tabii. Hakaret içerenleri direkt avukatıma havale ediyorum. Haklarında dava açıldıktan sonra geri adım atanları dikkate almıyorum. Zira topluma mâl olmuş insanlara karşı dikkatli olunması gerekiyor. Kazandığım bedelleri hayır kurumlarına bağışlıyorum. Keyfiyet hakaret sahibinin. Hâlâ niyeti olan varsa buyursun gelsin!
- Bütün bunların yanında Ayşegül Aldinç’i tanıdığımız günden beri onunla birlikte gelen bazı kavramlar var; seksi, yetenekli, zor, yaşsız gibi… Bu kadar yıpratıcı bir ortamda meta olarak değil de tüm benliğiyle, yaptığı her işle seksi bir kadın olarak var olabilmeyi nasıl başardınız?
Yıllardır koşullarla tek başına mücadele ederek bu ülkede var olabilmiş bir kadın olarak belli zorluklara karşı “Karşı zorluklarımın” söz konusu olması doğal kabul edilmeli. Gelelim malum konuya! “Seksapelin yüzde ellisine sahipseniz geri kalan yüzde elli başkalarının size atfettiğidir” gibi bir söz hatırlıyorum. Yanılmıyorsam Sophia Loren’e aitti. Dediğim gibi kendime dışardan bakabilmem zor. Kariyerimin başlarında bu tanımdan ibaret sanılmaktan sıkıntı duyduğum doğru. Zamanla kendimi samimiyetle ifade etmiş olmam daha farklı algılanmama neden oldu. Fakat dediğiniz ya da dedikleri gibi seksapel kısmı kaldı. Dünyadaki hemen tüm endüstrinin insanın kendisini iyi, güzel ve tercih edilebilir hissetmesine dayalı olduğunu fark ettiğim zamandan beri doğal olarak bu anlamda da kendimi gayet iyi hissediyorum.
- 80’ler ve 2010’lar arasında medyadaki değişime yakınen tanık olmuş biri olarak, herkesin kendi medyasının olması bir avantaj mı yoksa daha “kontrollü” zamanları özlüyor musunuz?
Herkesin kendi medyası olması güzel. Kendini o platformda nasıl ifade ettiğin de önemli ama. Orayı dert anlatma ya da günah çıkartma yeri olarak görmek bence hiç iyi bir fikir değil. Orasını çok da ciddiye almadan bir oyun alanı olarak görmek tercih edilebilir. Fakat oyunların da tehlikeli olanları var!
- ”Beni Hatırla” tam da şarkının istediği gibi kimsenin unutamadığı bir şarkı oldu. Sizin unutmak istemediğiniz ya da daima hatırladığınız bir an, kişi ya da şarkı var mı? Şarkı sizin için ne ifade ediyor? Nerede duruyor?
Küçükken oyuncu ve şarkıcı olmak isterdim. Annem yaramazlık yapmazsam, bazen beni günde iki filme götürürdü. O filmlerden çıkınca yüzümdeki içsel ifadem, filmdeki kadın oyuncunun yüzü olurdu adeta. Ve hayattaki çoğu sahnemizin bir melodisi olduğunu düşünürdüm. Hani şimdiki dizi, filmlerde yerli yersiz ve yüksek perdeden çaldığı gibi değil de usulca eşlik eden türden. İşte o bende bu yaşımda hâlâ devam eden garip bir duygu. Bazen arabamda giderken radyoda çok sevdiğim bir şarkı çalar ve o gün her şeyin iyi gideceğini düşünürüm. Gider de. Şarkıyla ilişkim böyle.
- Bayramda katıldığınız bir TV programında “Çocukken Erol Evgin’e aşıktım” sözleriniz oldukça yankı uyandırdı. Ayşegül Aldinç aşkı nasıl tanımlar ve dahası nasıl yaşar?
Aşk, genelgeçer anlamda karşılıklı yaşandığı zaman daha anlamlı bir duygu diye bilinir. Ama ne zaman aşık olduğumuz kişiyle o sarmala düşeriz ve ayaklarımız suya değer işte o zaman yavaşça azalmaya başlarız. Bazen hızlı olur bu. Ama illa ki bir ara biter. Bir yerde okumuştum kim söylemişti hatırlamıyorum, uçağa benzetiyordu ilişkiyi. “Uçak kalkar havada kalır, kalır sonra inmeye başlar. Siz hiç havada kalan uçak gördünüz mü?” diyordu.
“Hani güzel kadın komik olamazdı?”
- Dinleyicilerin yeni şeyler duymayı beklediği isimlerden birisiniz...
Albüm konusunda pek emin değilim. Aralarında birkaç şarkı öne çıkıyor. Diğerleri gölgede kalınca onlara emek verenlere ayıp oluyor gibi... Bu da bende iyi bir duygu yaratmıyor. Ve tabii yeni yapacağınız şarkının en son tutan şarkınızdan daha iyi olması gerek. Sevgili dostum Gökhan Türkmen ve Ozan Turgut imzalı “Durum Leyla”dan ve canım Mabel Matiz eseri “Bir Tek Gördüğüm”den mesela... Ama daha fazla beklemeye niyetim yok. Gelecek yeni bir şey.
- 25. yıl 30. yıl gibi albümler yayınlanıyor. Klasiklerinizi bir albümde toplamak gibi bir düşünceniz var mı?
“Sek’iz”i oluşturmak sektörel anlamda yeni bir fikirdi. Daha sonra yapılanlar gençlerle kendi şarkılarını söyleme üzerine düşünülmüş projelerdi. Söylenmiş şarkılar orijinalleriyle cazip. Ben misal, eski şarkıları ilk söyleyenden dinlemeyi yeğlerim. Söylendiği zamanın duygusunu yaşatır bana ve bu da beni mutlu eder.
- Nasıl bir hikâye Ayşegül Aldinç’i ekrana döndürür?
Oyuncu, kendini gösterebileceği, kapasitesini yansıtacak türde, altı dolu karakterlerde oynamak ister. En azından ben öyleyim. Ola ki oynadığın son proje “Pis Yedili”deki Esma Sultan karakterinin nesi altı doluydu derseniz. Demeyin! Zira komediyi deneyimlemek benim için çok eğlenceli ve kendimi iyi hissettiren bir olguydu. Hani güzel kadın komik olamazdı? Pekâla oldu. Benim için de şahane anı oldu.