12.02.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:
Pelin Çini pelin.cini@milliyet.com.tr
Mehmet Turgut objektifinin önüne geçenleri kan dolu küvete sokan, deli gömleği giydiren, kendisiyle öpüştüren kısacası alıştıklarımızdan uzak, “garip” fotoğraflar çekmekten hoşlanan bir sanatçı. Fotoğrafçılık onun baba mesleği. Ailesinde dedesi, babaannesi dâhil herkes fotoğraf çekmeyi biliyor. Turgut’a göre bu genetik kodlarında var. 33 yaşında. Dört yıl önce Ankara’dan İstanbul’a cebinde 10 TL para ile gelmiş. Bu konuda “Bende ‘zenci cesareti’ var, aklımdan geçeni pat diye söyler, imkansız olsa da içimden geçeni yaparım. Bu yüzden risk almaktan da korkmam” diyor. Onunla geçtiğimiz hafta vizyona giren “Aşk Tesadüfleri Sever” filmi hakkında konuşmak için Beşiktaş’taki stüdyosunda buluştuk. Filmde Mehmet Günsür’ün canlandırdığı Özgür Turgut karakteri onun hayatından esinlenilerek oluşturuldu. Günsür karakteri daha gerçekçi canlandırabilmek için stüdyoda bir hafta kaldı. İkili yedi, içti, gezdi, tozdu bol bol fotoğraf çekti.
* “Aşk Tesadüfleri Sever” filminde Mehmet Günsür’ün canlandırdığı Özgür Turgut sizden esinlenilerek yaratıldı. Projeye nasıl dahil oldunuz?
Ömer Faruk Sorak ile Trendler Kitabı’nı çektiğim dönemde tanıştık. Tanışır tanışmaz yakın arkadaş olduk. Sonuçta ikimiz de Ankaralıyız, frekansımız tuttu. Derken bir akşam “Böyle bir film çekmek istiyorum oradaki erkek karakteri de senin hayatından yola çıkarak yazacağım” dedi. Ankara’yı anlatan bir film olsun istiyordu. Karakter fotoğrafçı olacaktı. Doğal olarak bana yöneldi.
* Hazırlık sürecinden bahsedelim. Çekimlerden önce Mehmet Günsür ile de bir araya geldiniz mi?
Senaristler ses kayıt cihazıyla karşıma geçip “Anlat” dediler. Zorlandım tabii. Düşünsene hayatının bir bölümünü tekrar yaşıyorsun. Herkesin açmak istemediği gizli kutuları vardır ya, sağ olsunlar hepsini açtık. Babamdan fotoğraf öğrenmem, okuldaki haytalığım, ilk evliliğimin üzerimde bıraktığı yıpratıcı etkiler. Hepsi filmde. Mehmet (Günsür) ile de bir haftayı birlikte geçirdik. Fotoğraf çektik, gezdik, dolaştık, saatlerce sohbet ettik, içtik. İkinci günden rol üzerine oturmuştu. Zaten sakalı, bıyığı, yüzü beni andırıyor. Benzemek için özel bir şey yapmasına gerek yok.
* Dört yıl içinde kariyerinizde hızla yükseldiniz. Daha 33 yaşındasınız. Bu hız başınızı döndürüyor mu? Tabiri caizse havalandınız mı?
Hayal bile edemeyeceğim başarılara imza attım. Ozzy Osbourne, Patricia Kaas, Metallica gibi yaşayan efsanelerin fotoğraflarını çekme şansını elde ettim. Ama daha yapılacak çok iş, fotoğrafını çekmeyi isteyeceğim milyarlarca insan var. Hem havaya girecek son kişi de benim çünkü nereden geldiğimi biliyorum. O fotoğrafları çekmeden böyle her yere çağırılıyor muydum? Bu kızlar bana bakıyor muydu? Cebimde 10 TL, Beyoğlu’nda sürünürken bunca insan neredeydi? Bunların cevaplarını unutmuyorum.
* Çok eleştirilen bir isimsiniz. Fotoşopu fazla kullandığınız söyleniyor. Hatta “Fotoşop’a Mehmet Turgut adından bir özellik ekleyeceklermiş” diye dalga geçenler var...
Geçenlerde arkadaşlarla “iPhone’a Mehmet Turgut uygulaması yapalım” diye şakalaştık. Fotoşop meselesi saçma, dünya o yöne doğru ilerliyor. Foto manipülasyon diye bir şey var. Fotoğraf üzerine fotoşopla kompozisyon yaratma, resim ve fotoğrafı birleştirme işi. Dünyanın en iyi 100 fotoğrafına bak, ilk yirmisi foto manipülasyondur. Bir de “Kendini tekrar ediyor” diyenler var. Onlara cevabım da 46 dergisi ve yaptığım yüzlerce çekim. Hangisinde aynı şeyi tekrarlamışım? Dünyaca ünlü isimleri çekiyorum. Fotoğrafçı mı kalmadı ki geliyorlar?
“Ozzy Osbourne vampir dişlerini takınca adrenalin tavan yaptı”
* Yaptığınız çekimler arasında en unutamadığınız, özel olanları hangileriydi?
Ozzy Osbourne, Patricia Kaas, Slayer ve Metallica çekimleri kariyerim açısından önemli kırılma noktalarıydı. Özellikle Ozzy. Adam efsane, çekimin başında sakindi. Beni tanımıyor, sıkılmış, otele gitmek istiyor. Ben de “Karşımdaki Ozzy Osbourne vesikalık mı çekeceğim yahu, biraz sert olsun” diyorum. Neyse bir türlü havaya giremiyoruz, yüzüm düştükçe düşüyor. Fark etmiş olacak ki “Ben bir kulise gideyim” dedi. Geri geldiğinde ağzında vampir dişleri vardı. İnanılmaz eğlendik, adrenalin tavan yaptı. Zaten fotoğraflardan birini single’ının kapağı yaptı. Türkiye’de en eğlenerek çekim yaptığım isimler Cem Yılmaz ve Deniz Akkaya, kafalarımız çok uyuşuyor.
* Sık sık otoportre çekiyorsunuz. Oysa fotoğrafçılar genelde arka planda olmak isterler. Kendinizi fotojenik buluyor musunuz?
Fotoğraf çekmeye kendimle başladım. Sabah karşı 04.00’de aklıma bir fikir geldiğinde, kimi bulacaktım ki çekmek için? Otoportre çekmeye devam ediyorum çünkü seviyorum. Kendimi beğeniyorum, güzel bir yüzüm var. Başka biri olsam da dışarıdan bakıp Mehmet Turgut’un fotoğrafını çekmek isterdim.
“Ayşe Arman’ı kendime benzetiyorum”
Bir dönem yurtdışında röportaj fotoğrafçılığı hakkında araştırma yaptım ve gördüm ki bu alanda Türkiye’de büyük bir eksiklik mevcut. Tam “Yapsam mı?” diyordum ki Ayşe geldi ve “Birlikte çalışalım” dedi. Şu an yakın arkadaşız, onu bana benzetiyorum. Tanımayanlar da ukala, kendini beğenmiş bir kadın olduğunu sanıyorlar. Oysa gördüğüm en mütevazı insanlardan biri.