20.10.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
İki Oscar adaylığı bulunan Ryan Gosling hem komedi hem de dram türlerinde övgüler aldığı rolleriyle başarılı bir kariyere sahip. Kanadalı aktör, yönetmen Damien Chazelle ile 6 Oscar ödüllü “La La Land”den hemen sonra bu kez Universal Pictures’ın “Ay’da İlk İnsan” filmi için bir araya geldi. Dün vizyona giren film Ay’a yapılan ilk insanlı yolculuğun ardındaki etkileyici hikayeyi, Neil Armstrong’u ve tarihi Apollo 11 uçuşuna giden 10 yılı kapsıyor. James R. Hansen’ın kitabından uyarlanan film, tarihin en tehlikeli görevlerinden biri için Armstrong, ailesi ve iş arkadaşları tarafından yapılan fedakarlıkları ve ödedikleri bedeli ele alıyor. Gosling, filmin çekiliş sürecini anlattı.
- Neil Armstrong’u canlandırmak nasıldı?
Bu filmde Neil’ı canlandırmak gerçekten bir onurdu. Ben Ay’ın ne olduğunu öğrenir öğrenmez Neil Armstrong’un üzerinde yürüdüğünü öğrenmiştim. Hayatım boyunca Ay’la eş anlamlı olmuştu. Ama tıpkı Ay gibi onun hakkında da çok az bilgiye sahiptim. Bilgim artıkça ona duyduğum hayranlık ve saygı da arttı.
- Pek iyi bilinmeyen şeyleri öğrenmek için çok derine indiniz mi?
Profesyonelliği ve içe dönük hali birçokları için onu bilinmez kılmıştır. Ayrıca anlatımlarda kolayca gizlenmesini ve yansıtılmasını sağlamış. Oğullarının, eski karısı Janet Armstrong’un, kız kardeşi June’un ve birçok arkadaşının ve meslektaşının yardımıyla efsanenin ardındaki sır perdesini kaldırmaya çalıştık.
- Bir baba olarak ailesel düzeyde bir bağ kurdunuz mu?
Tabii ki ama bence “Durgun sular derin olur” deyişi Neil’a çok iyi uyuyor. Büyük bir derinliğe sahip çok yönlü biri. Hayran olduğum ama o kadar kolay bağ kurmadığım birçok yönü var.
- Bu harika bir hikaye. Sizce neden hâlâ günümüz izleyicilerinin de ilgisini çekiyor?
Neil’a uzay araştırmalarının gelecekte neleri ortaya çıkaracağını düşündüğü sorulduğunda “Bence gözlerimizi açacak ve belki de başından beri görmemiz gereken ama şu ana kadar göremediğimiz şeyleri görmemize olanak verecek” demiştir. Bunun bugün de geçerli olduğunu düşünüyorum.
- Sizce şu anda Dünya’nın buna ihtiyacı var mı?
Bence iyi yaşanmış bir hayattan öğrenilecek bir şey her zaman vardır.
- Damien, size filmde oynamanızı teklif ettiğinde ne düşündünüz?
O noktada bir senaryo yoktu ama Damien’ın vizyonu o kadar netti ki hikayeyi bana anlatmayı bitirdiğinde tıpkı filmi izlemiş gibi hissetmiştim.
- Damien’la bir kez daha çalışmak nasıldı?
Damien’la çalışmayı çok sevdim. Teknik olarak büyük bir teknik ölçekle çalışma konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahip. Oyuncuları ve teknik ekibi için çok küçük ve özel bir çalışma ortamı sağlayabiliyor.
- Görevin başarılı olduğunu bilsek de filmde merak uyandıran nedir?
Merak uyandıran kişisel yönü. Bu görevlerin aslında ne kadar tehlikeli ve yıpratıcı olduğunu anlamak çok zor. Bu film, izleyiciyi kokpite alıyor ve sanki uzaya fırlatılanların ve Ay’a inenleri kendileriymiş gibi hissetmelerini sağlıyor.
- Uzay yarışında süper güçler arasında siyasi bir yarış varmış. Filmde buna işaret ediliyor mu?
Evet. İşaret ediliyor. Ama bunlar uzay yarışı hakkında zaten bildiğimiz şeyler. Bilmediğimiz ise Ay’a bir insan göndermek gibi imkansız bir görevi gerçekleştirmeye çalışırken bu işe hayatlarını adayan ve birçok olayda hayatlarını kaybeden insanların özel hikayeleriydi. Bunu daha iyi anlamak için odaklanılacak en iyi kişi Neil idi. Çünkü o ve karısı Janet, gerek bu görevlerden önce gerek bu görevler sırasında inanılmaz kayıplar yaşamışlar. Neil, o imkansız görevin gerçek olduğunu gören ilk insan olmuş.
- Bu rolü Ryan Gosling’e “La La Land”i birlikte yapmanızdan önce teklif etmişsiniz.
Ryan’la ilk kez bir araya gelişim aslında ona bu filmi teklif etmek içindi. Ryan benim bu rol için ilk ve tek seçeneğimdi. Filmi onsuz yapabileceğimi hayal etmek zordu. Josh’la birlikte senaryo üzerinde çalıştık. Oyuncuları seçtik, hazırlıkları yaptık. Armstrong ailesini, astronotları tanıdık ve Houston’a Edwards Hava Kuvvetleri Üssü’ne, Canaveral Burnu’na gittik. Filmin gerçekten de sanki 1960 yılındaki Houston’a gitmişsiniz gibi bir belgesel havasında olmasını, istedik. İzleyicinin kendisini gerçekten Neil’ın yerinde, karısının yerinde ve o küçük uzay araçlarında hissetmesini istedik.
- Bu büyük efektleri olan bir iş. Bu sizin için başka bir düzey miydi?
“La La Land”de birlikte çalıştığım görüntü yönetmeniyle çalışıyordum. Dev LED ekranlar kurduk. Nathan Crowley filmde araçların birebir ölçekli kopyalarını yaptı. X-15, çok eksenli eğitim aracı, Gemini aracı, Apollo araçları yapıldı. Oyuncular hareket kontrol sistemi içinde, yalpa çemberinde uzay kıyafetleri içinde ileri geri sallanıyorlardı. Onlar için tam bir 3D simülatör oluyordu. Tamamen onların bakış açısına bağlanmak ve daha çok onların görmediklerini değil de gördüklerini görmek istedim. Klostrofobiyi, uzaya çıkış anlarını ve Ay’daki anlarını hissetmek istedim.
“La La Land çok iyi bir hazırlık oldu”
- ”La La Land”deki aynı ekiple çalışıyorsunuz. Aynı kişilerle iki farklı projede çalışmak ne kadar garipti?
Bu film inanılmaz zordu ve herkesin yardımına ihtiyacımız vardı. “La La Land” hepimiz için çok iyi bir hazırlık oldu.
- Çocukken uzaya hayran mıydınız?
Pek değil. Herkes gibi gizemine çok şaşırmıştım. Ayrıca Challenger felaketi yaşandığında 6 yaşındaydım. Bu yüzden o olay hakkında da özel bir hatıram olmasa da insanlı uzay uçuşu fikrinin etrafında bir üzüntü duygusu olduğunu hatırlıyorum.
- Ay’a hiç gitmediğimiz teorilerini araştırdınız mı?
Evet, araştırdım. Gittiğimize dair olan kanıtlar kadar ikna edici değiller.