17.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Nasıl tepkiler geliyor diziye? Gayet iyi. Hiç ummadığım kadar iyi tepkiler alıyoruz. Sadece reyting olarak değil, ummadığım kişilerden de olumlu tepkiler alıyorum. Bugüne kadar bir dolu iş yaptım, arkadaşlarımın hiç umurunda olmadı. Şimdi bu diziyi izlerken eğleniyorlar, gülüyorlar, beğeniyorlar falan. Yolda tanınmaya başladınız mı? Tabii canım, iyice abardı bu iş. Süratle ünlü oluyorum. Açıkçası böyle bir şey beklemiyordum bu diziye başlarken. Ne bekliyordunuz? Yani "Gülbeyaz"daki rolü kabul etme nedeniniz neydi? Kadir karakterini, bu rolü beğendim. Bu yaz çok fazla dizi teklifi geldi. Geçen sene "Aşk ve Gurur" diye bir dizide oynamıştım. Orada biraz jön gibi takıldım; ondan herhalde, onun faydası oldu herhalde, bu yaz bayağı senaryo okudum. Gelen tekliflerin çoğu şu sıralar moda olduğu üzere Güneydoğu işleri ya da sitcom tarzı şeylerdi. Bu rol bana daha değişik geldi. Dalış var mesela. Dalış bröveniz var mıydı? Hayır, daha önce dalmıyordum. Hatta sudan korkardım ben. Bu dizi sayesinde onu yendim, suyla aramı düzelttim. "Gülbeyaz" neden tuttu? İzleyici neyi sevdi? Karadeniz işi olduğu için tuttu bence. Değişik olduğu için. Diğer dizilerde feodal ilişkiler anlatılıyor. "Gülbeyaz" daha samimi, sıcak, sevimli bir dizi. Bir sürü tat var içinde. Tiyatroya benziyor, sinema dili var, çocuk oyunu tadı var. Bir de klasik Türk sineması trüklerinin çoğu kullanılıyor dizide. Benim rolümde de o tat var. O yüzden belki, siz yeni kuşak jönlerden biri olarak görülüyorsunuz. Hazır mısınız böyle bir imaja, böyle bir şöhrete? Starlık benim sevdiğim, hoşlandığım bir yer değil. Ve elimden geldiğince uzak durmaya çalışacağım açıkçası. Nasıl olacak bilmiyorum. Şu ana kadar olanlar bile beni şaşırtmaya yetti. "Şöhret bir vasıf değil ama Türkiyede meslek oldu" Ne yapacaksınız? Kendimi biraz araklayacağım. Akıllı-mantıklı davranmayacağım; duygularımla ve isteklerim doğrultusunda davranacağım. Çünkü kendimi üzmek istemiyorum. Bir de şu var: Senn Penn de star ama gidip Irakta ölümü göze alabiliyor. Türkiyede şöhret daha dayatmacı galiba. Şöhret, yapılan işin, hatta o kişinin önüne geçiyor. Çünkü yaptığı işten değil şöhretten para kazanıyor insanlar. Şöhret bir meslek oldu. Oysa şöhret bir vasıf değil. Şöhretin meslek olması berbat bir durum. Bu yüzden kendimi korumak istiyorum. İşimi yapacağım. Onun dışındaki şeylere, bu röportaja bile iyi bakmıyorum. Neden gazetecileri sevmiyorsunuz? Fotoğraf çekilirken de çok kasıldınız. Neden? Gazetecilerle bir problemim var. Ta "Şehnaz Tango" döneminden. O zaman bir TV dergisi röportaj istedi, kapak yapacaklardı beni, ben de kabul etmedim. Bu mesele çok büyütüldü. İşte telefonlar falan geldi, "Millet bunun için üste para veriyor, sen nasıl kabul etmezsin?" diye. Sonra ben yapımcıyla aramdaki bir anlaşmazlık yüzünden işi bıraktım. Ben ayrıldıktan sonra kaprisleri yüzünden işten atıldı diye haber yaptılar. Bizim mesleğimiz için kötü bir şey bu. Bir de bu izi silmek için uğraşmak gerekiyor. Bu röportajı neden kabul ettiniz? Artık tamam, bu işler yapılacak; onu anladım. Çünkü kabul etmeyince bu sefer başka türlü bir yere gidiyor. Başka bir anlam yükleniyor. Bambaşka bir adam gibi görünüyorsunuz o zaman dışarıdan. Birileri hiç olmadığınız bir paye veriyor. "Cool" deniyor. Değilim. Başka birileri sizi kötülüyor, kaprisli diyor. Ee, o da değilim. Bari röportaj vereyim. "Borcumu ödemek için tezgahta kitap sattım" Teşvikiyede sokak tezgahında kitap satıyordunuz. Lise bitti, üniversite sınavını kazanamadım, işte o arada bir lise gecesi yapayım, para kazanayım dedim. Battım o gece. Döner bıçaklı adamlar, biçerim falan diye senet imzalattılar. Birilerinden borç alıp parayı ödedim. Normal bir iş yapsam ödeyebileceğim bir para değil. Borcu ödemek için Mahmutpaşadan tişört alıp Teşvikiyede sattım. Uzun zamandan beri de izliyordum oradaki kitapçıları, seviyordum yani. Tişört işi yaş gitti ama borcun bir kısmını ödedim. Yazın oldu bu. Kışın tişört hiç olmayacak. Önce plak, dergi derken kitapçıların arasına sızdım, kitap satmaya başladım. Az evvel de "Para yok, pul yok" demiştiniz. Çok mu parasızlık yaşadınız? Babam işçi emeklisi. Öyle büyük sıkıntılar çektiğim için değildi o söz. Ama yok işte para. Olsa iyi olurdu, yoktu. Şimdi nasıl parayla aranız? Parayla büyük bir problemim var. 30 yaşındayım, paranın ne demek olduğunu daha yeni anladım. Ama hâlâ nasıl kullanacağımı bilmiyorum. Nasıl davranacağımı da bilmiyorum. Para olduğu zaman, konuşulduğu zaman nasıl davranacağımı bilmiyorum. O yüzden işte konuştuğum zaman da böyle dikkat çekiyor. Yakışmıyor yani. "Oyuncu olmama biraz da Cem Davran sebep oldu" "Cem Davran bizim okulda bir oyun yönetmişti. O zaman bana Sende ışık var. Başka bir şey yapamazsan oyuncu ol demişti" Mimar Sinan Üniversitesi tiyatro bölümü mezunusunuz. Nasıl girdiniz bu bölüme? İlle de oyuncu olmak isteyen çocuklardan mıydınız? Yok, öyle bir idealim yoktu. Lisedeyken üniversite sınavlarına, bu sisteme hoş bakmayan biriydim. Kursa falan da gitmedim. Gazetede ilanları gördüm. Sonra işte 27 Martta, Dünya Tiyatrolar Gününde para yok, pul yok; beş parasız Taksimde dolaşırken bedava tiyatroya girdim, "Dantonun Ölümü"ne. Orada bir şeyler çaktı. Ben neden bu işi yapmıyorum diye. Bir oyun izlediniz, hayatınız değişti. Biraz da Cem Davran müsebbibimdir. Bizim okulda bir oyun yönetmişti. O zaman bana "Sende ışık var. Bir şey olamazsan oyuncu ol" demişti. Ve sınava girdiniz. Eskişehire dayımın yanına gitmiştim, orada sınava girip kazandım. "Her türlü oyunculuk itinayla yapılır. Sinema, dizi, tiyatro..." "Sınava girdim, kazandım" iyi de, nasıl hazırlandınız sınava? Eskişehirde sahaflara gitmiştim. Cağaloğlu Anadolu Lisesi mezunuyum ben. Alman edebiyatını seviyordum biraz ama öyle çok da aram yoktu kitapla. Sahaflardan Brechtin "Galileo Galilei"sini, Georg Büchnerin oyunlarını aldım. "Dantonun Ölümü"nden bir parça hazırladım. Bir de Bob Dylanın bir şarkı sözünü aldım, sınava girdim. Mimar Sinanda okudunuz ama. Evet. Sonra İstanbula geldim, Mimar Sinanın ilanını gördüm. Ama acayip torpil dönüyor falan diyorlardı, hiç ümidim yoktu. Öyle lay lay lom girdim sınava, kazandım. Şimdi bir hedefiniz var mı oyunculukla ilgili? Sinema filmi ya da tiyatro mu var sırada? Hem okuldan, hem kendimi yetiştirmemden kaynaklı bir şey bu, ben oyunculuk adına her şeyi yapabileceğime inanıyorum. Yani, her türlü oyunculuk itinayla yapılır. Sinema, dizi, tiyatro, reklam... Sinema için her şeye razıyım ya da yeter ki tiyatro yapayım, ölüyorum bitiyorum gibi bir durumum yok. Bazı şartlar olması lazım.