22.02.2020 - 05:02 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı / seyhan.akinci@milliyet.com.tr
İyi ki bana sunulan şeyleri teşekkürle bir kenara bırakıp, bilmediğim bir hayata kendimi atmışım” diyor Cansu Tosun. Bu bilinmezliğin içinde birçoğumuz onu “Kayıp Şehir”le tanıdık. Şimdilerde daha çok uluslararası yapımlarda izlediğimiz güzel oyuncu “I Am You”da ve son olarak Alman rapçi Moses Pelham’ın klibinde oynadı. 2018’de meslektaşı Erkan Kolçak Köstendil’le hayatını birleştiren Tosun şimdilerde annelik heyecanı içinde. Beş aylık hamile olan güzel oyuncu Marsel adını verdikleri oğullarını kucağına almak için gün sayıyor. Bu dönemde yoga ve pilates yapan Cansu Tosun bir yandan da keman ve şan dersi almaya başlamış. Setlere ara vermek gibi bir planı olmayan Tosun, “Yeni yaşamımın, hayatımın akışına çok güzel entegre olacağını düşünüyorum” diyor. Feriye’de bir araya geldiğimiz Cansu Tosun’la yeni filmi “I Am You”dan hamileliğe, Fatih Akın sinemasından dans tutkusuna pek çok şeyi konuştuk.
- ”I Am You” filmiyle son olarak New York galasındaydınız. Film yakında Türkiye’de de izleyicilerle buluşacak. Üç mültecinin göç yolculuğuna odaklanan film sizde nasıl izler bıraktı?
Filmin yönetmeni Sonia Nassery Cole 12-13 yaşlarında aynı yolculuğa çıkmış, bu zorlukları yaşamış birisi. Beni senaryo dışında Sonia’nın hikayesi de çok etkiledi. Film, benzer yolculukları yaşamış mültecilerle konuşmama vesile oldu. O kadar güçlüler ki, bu beni çok şaşırttı. Eğer onların hayatlarından azıcık etkilendiyseniz doğal olarak “Sizlere nasıl yardımcı olabilirim?” diye soruyorsunuz. Karşınızda sizden bir şey istemeyen, paralarını kendi çabalarıyla kazanan ve yolun sonunda her şeye rağmen umut gören insanlar buluyorsunuz. Bu durum bende hayranlık uyandırdı. Sonia’nın bu filmi, naif bir şekilde mültecilerin nasıl bir yoldan geçtiklerini anlatıyor. Bu nedenle bu filmi çok özel buluyor ve çok önemsiyorum.
- Siz de bir anlamda “öteki” olmayı yaşadınız. Gurbetçi bir ailenin kızısınız. Gurbetçi olmak, “öteki” olmak nasıldı?
Eğer kültürünüzün dışında olan bir yerde yaşamak zorunda kalıyorsanız, entegre olmayı göze almak zorundasınız. Birçok insan entegre olmamak için savaşıyor. Entegrasyon kendinden vazgeçmek değil, sadece o topluma saygı göstermek esasında.Dünya hepimizin, o sınırları çizmek bile çok saçma bana kalırsa. Alman kültürüne entegre olmayı başardığım için hiçbir zaman “öteki” gibi hissetmedim. Almanya ve Türkiye yaşam alışkanlıkları açısından zıt ülkeler ama buraya geldiğim zaman da hiç “öteki” gibi hissetmedim. Buranın kaosunu çok sevdim. Almanya’da hayat daha kolay şartlar altında size sunuluyor, orada filtresiz yaşıyorsunuz. Burada da değişen bir şey yok filtresiz yaşıyorum. Böyle olmaktan son derece mutluyum.
- Dans ettiğiniz bir video paylaşıp “Hayatla flörtleşme halim” notunu düşmüşsünüz. Hayat karşısında nasıl biridir Cansu Tosun?
Dans ettiğim dönemlerde, hayatla flört ettiğimi hissediyorum. Başka bir titreşim elde ediyorum. O yüzden hayalimde hep dansla ilgili bir projede yer almak var. Dans küçüklüğümden gelen bir şey. Annem beni dört yaşımdayken Nürnberg’de Alman Operası’nda baleye yazdırdı ve on yedi yaşıma kadar bale eğitimi aldım. Sonrasında caz, hip-hop, pop ve modern olarak devam etti dans hayatım. Burada da ara ara devam ediyorum.
- Son olarak rapçi Moses Pelham’ın yeni teklisinin klibinde rol aldınız. Yollarınız nasıl kesişti?
Benim yaklaşık bir senedir Almanya Berlin’de bir ajansım var. Aradılar ve “Bir klip çekimi var Moses Pelham seninle görüşmek istiyor, sıcak bakar mısın?” dediler. Moses’i biliyordum, kendisi çok eski bir müzik prodüktörü ve rapçidir. Çok sevindim ve “Neden olmasın” dedim. Frankfurt’a vardığımda bana klipte tek olacağımı, ne istersem onu yapmamı ve sahnenin benim olduğunu söylediler. Klip bir terasta geçiyor ve Moses ilk kez rap bir parça değil, slow bir parça söylüyor, ismi de “Juli”. Beni bıraktılar ve Juli’yi nasıl düşündüysem, performansımı o şekilde gösterdim. “Juli” ismi en sevdiğim filmlerden biri olan, Fatih Akın’ın “Im Juli”’ (Temmuzda) filmini çağrıştırdı ve ortaya çok güzel bir klip çıktı, iyi ki de yapmışım diyorum.
“Fatih Akın’la çalışmayı isterim”
- Fatih Akın’dan söz etmişken onunla çalışmak ister misiniz?
Tabii ki isterim. Kendisiyle tanışıyoruz ve çok da severim. Çok farklı bir kişilik, bu yüzden kendisiyle çalışmayı çok isterim.
- Dileklerinizi yazdığınız bir defteriniz var. Bu defterde neler var?
Anneannem beni çocukluğumdan beri dua etmeye alıştırdı, hâlâ da devam eder bu alışkanlığım. Bazen de yazarım isteklerimi. Bence filmlerdeki dünyayı yaratan ve hisseden yönetmendir. Bu yüzden dilek defterimde çok fazla “Şu yönetmenle çalışmak isterim…” diye dileklerim vardır. Ben ilk başta yönetmenimi, sonrasında da daha önce canlandırmadığım, beni zorlayacak karakterleri seçmeye özen gösteririm. Ben takip ettiğim oyuncuları farklı karakterlerde izleyince zevk alıyorum ve kendi izleyici kitlemin de beni hep “Acaba Cansu bunu nasıl canlandırmıştır?” demelerini isterim. Dijital işlerde yer almayı hayal ediyorum. Diğer yandan amacı ya da derdi olan sinema filmlerinde rol almayı çok istiyorum.
- Nürnberg’de işinizi bırakıp, arabanızı satıp İstanbul’a geldiniz. Bu yolculuğa bugünden bakınca ne düşünüyorsunuz?
İyi ki o kararı vermişim, iyi ki bana sunulan şeyleri teşekkürle bir kenara bırakıp, bilmediğim bir hayata kendimi atmışım. Bu bence bir delilik! Ve umarım ki bu delilik bende hep kalır.
- Birçoğumuz yaş aldıkça annemizin şikâyet ettiği davranışlarını sergilemeye başlarız. Anne olmanın eşiğinde sizde durumlar nasıl?
Annemle aramızda yirmi yaş fark var. Bazen anne-kız bazen de abla-kardeş gibi olabiliyoruz annemle. Ve sanırım anneliğin henüz çok başında olduğum için herhangi bir değişim olduğunu söyleyemeyeceğim. Ben de çocuğumla “abla-kardeş” gibi olmak isterim, bu güzel bir ilişki formu. Çocuğumla arkadaş olabilmeyi, birlikte hayatı paylaşmayı çok isterim.
“Uyuyamadığım gecelerde resim yapıyorum”
- Yaptığınız yağlı boya çalışmalarını da ara ara paylaşıyorsunuz. Ne zamandan beri resim yapıyorsunuz?
Resim yapmak benim için bir nevi meditasyon. Boyamak, çizmek bana çok iyi geliyor. İki senedir evde bir şeyler yapıyorum kendimce… Henüz bir kursa gitmedim. Müziğimi açıyorum, hiçbir şeyi kurgulamadan o an zihnimden ne geçerse çiziyorum. Genellikle de geceleri, uyuyamadığım zamanlarda resim yapıyorum.
- Mevlana’nın “Sevenler en sonunda bir yerlerde buluşmazlar. Onlar en başından beri birbirlerinin içindedir” sözünü paylaşmışsınız. Eşinizle bir araya gelişiniz de böyle bir şey miydi?
Böyle bir şey gerçekten varmış. İlişkideki emin olma halini ve huzuru hissediyorsunuz. Ve siz onu sorgulamadan ilişkinin kendisi akıp gidiyor zaten. Karşınıza çıkan kişiyle alakalı bir durum aslında ama elbette sizin tecrübeleriniz de çok önemli. Tecrübeye bağlı olarak bu emin olma halini daha erken de hissedebilirsiniz. Kişiyle aranızda olan enerjiye bağlı. Erkan’la biz birlikte çalıştığımız için birbirimizi tanıma süreci geçirdik. Sonra da o eminliği hissetmeye başladım.
“İkimiz de heyecanlıyız”
- Nasıl gidiyor hamilelik?
Çok şükür ki her şey yolunda ilerliyor. Şu an hamileliğimin beşinci ayındayım. Heyecanlıyız ikimiz de. Oda konusunda her şey yavaş yavaş ilerliyor, ancak henüz döşeme aşamasına gelmedik. Hamilelik sonrası çalışmaya da ara vermeyi düşünmüyorum esasında. Yeni yaşamımın, hayatımın akışına çok güzel entegre olabileceğini düşünüyorum.