07.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Sevdiğinden ayrılıp da hâlâ onu unutamayan, ardından şiirler, öyküler yazıp aşk acısından kurtulmaya çalışanlar bir araya gelip Ölü Aşklar Derneği'ni kurdular. Derneğin çatısı altında buluşanların ortak özelliği, hayatının bir döneminde aşk acısı çekmiş, bunu unutmamış ve kalbinde yaşatıyor olmaları. Hepsinin "kırık bir aşk hikayesi"nin bulunduğu, banka müdüründen emekli öğretmene, mühendise kadar pek çok kişinin katıldığı derneğe üye olabilmek için en önemli kriter, çekilen aşk acısını şiir, öykü, resim gibi bir şekilde sanatsal üretime dönüştürebilmek.
Katılımcılar, derneğe verdikleri isimle aslında aşkın ölümsüzlüğünü vurgulamak istediklerini belirtiyor. Yurtdışından şube açmak için teklif alan dernek, önümüzdeki günlerde oluasklardernegi.org'da on-line psikolog hizmeti de verecek.
Aşk mektupları yarışması düzenlemeyi de planlayan
derneğin amblemi ise iki el arasında üzerine yara bandı yapıştırılmış bir kalpten ibaret.
Derneğin kurucu üyesi ve başkanı Kanal D haber spikeri Ayşenur Yazıcı. Yazıcı, Ölü Aşklar Derneği'nin şiire gönül verenlerin
bir buluşma gecesinde herkesin ortak acılarının yani "aşk acısı"nın keşfedilmesiyle ortaya çıktığını söylüyor. Yaptıklarını "grup terapisi"ne benzeten Yazıcı, aşk kazazedelerine "Ben bir aşk yaşadım, ne kadar şanslıyım!" dedirtebilmeyi amaçladıklarını vurguluyor.
"Ölü ozanlar" esin verdi
Aşk acısını üretime çevirenleri yüreklendirmek ve iyileşebilecek bir hastalıkla beraber olduklarını anlatmak istediklerini belirtenYazıcı, en güzel şiir, şarkı, tablo ve öykülerin aşk acısının yoğun yaşandığı zamanlarda üretildiğini söylüyor.
İsim düşünürken "Ölü Ozanlar Derneği" filminden esinlendiklerini belirten Yazıcı, "Neden ölü aşklar?" sorusuna şu yanıtı veriyor: "Ölü; aşktaki ironi, aşkın ölümsüz olmasından ve ayrılınca yaşamaya başlamasından çıkıyor. Ayrılıkla bitmeyen duygu birliktelikleri 'sevgi' adı altında kalıyor. Kısacası ölü olduğu için aşk var." n
"Dernek beni hayata bağlıyor"
Elif Şebnem Akal (Banka müdürü, 37)
Derneğin kurucu üyelerinden. 12 yıllık evliliğinin ardından aşk acısını şiire dökmeyi keşfetmiş. Geçen yılki doğum gününde ilk şiirini yazan Akal'ın 250'ye yakın şiiri bulunuyor. "İçinde bulunduğum dernek ortamı şu an beni hayata bağlıyor" diyen Akal, aşk acısını "tüm pansumanlara rağmen kapanmayıp sızlayan bir yara"ya benzetiyor. Yarayı kapatmanın yolunun ise "Seviyordum olmadı" diyebilmekten ve asla nefret etmemekten geçtiğini savunuyor.
"Aşk, yaşayan bir ölü"
Ayten Çolakoğlu (Yönetici asistanı, 28)
Üç yıl önce boşandığı eşini hâlâ sevdiğini belirtiyor. İnsanlara şiiri sevdirerek "ölü aşkları" yad edeceklerini ifade eden Çolakoğlu, "Aşk, yaşayan bir ölü" görüşünde.
"İlişki bitse de yaratıcılık sürüyor"
Yaşar Yıldız (Emekli öğretmen, 57)
Tek üretimi şiir değil. Derneğin kurucu üyelerinden Yıldız, resim yapıp fotoğraf çekiyor. 200'ün üzerinde şiiri var. Yıldız'a göre de aşkı hiç yaşamamaktansa acı taraflarını bilip derinlemesine yaşamak mutluluk için gerekli. Aşk bitse de yaratıcılık devam ediyor diye düşünüyor.
"Edebiyat acıyı dindirmenin bir yolu"
İsmail Cem Doğru (Elektrik mühendisi, 28)
1,5 yıldır eşinden ve çocuğundan ayrı olduğunu belirten Doğru, "Aşk acısı herkese hitap edebilen, evrensel bir duygu" diyor. "İnsanların mevcut enerjisini, çok farklı alanlarda kullandıkları enerjiyi biz edebiyatın yararına kullanabilir miyiz diye bir fikir ortaya attık. Edebiyat deyince çoğu kişi 'Beni aşar' diyor. Halbuki aşk acısını dindirmenin bir yoludur edebiyat."
"Şiirle aşk iç içedir"
Alptekin Biber (Reklam ajansı sahibi)
Şiiri biraz terapi, biraz içini dökme diye görüyor: "Şiirin en çok beslendiği kavram aşk. İkisi iç içedir. Aşk acısı yaşamadım. Ama aşkın acıyı da barındırdığını biliyorum."