CumartesiBu yemeğin entegrasyonu eksik

Bu yemeğin entegrasyonu eksik

29.10.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yarın Almanya’ya göçün 50’nci yıldönümü. Bu yarım asır, özellikle Türkiye doğumluların ağız tadını değiştirmemiş. Hâlâ alışveriş Türk marketlerden yapılıyor, evde Alman yemeği pişmiyor, hatta kimileri hiç ağzına koymamış

Bu yemeğin entegrasyonu eksik

İngiliz müzisyen David Bowie Berlin’de yaşadığı yılları anarken, Türk komşularından ve apartmanı saran nefis yemek kokularından söz eder hep. “Bir pencereden güzel yemek kokuları geliyorsa, bilin ki o evde Türkler yaşıyordur” der söyleşilerinde. Berlin’le ilgili hatırladığı en güzel şeylerden biri köfte, menemen, börek kokularıdır. Bu kokular, Berlin’de yaşayan Türklerin burun direğini çok fena sızlatabiliyor. Burada bir tabak tarhana çorbası, Türkiye ile bağları diri tutan tek şey olabiliyor. Urfa’ya gidilemiyor mesela ama Urfa’dan isot getirtiliyor, baharattan çok ‘merhem’ niyetine... Kars’a direkt uçuş yok ama Kars kazı pekâlâ bulunabiliyor. Türkler elli yıldır kısıra biber salçası, karnıyarığa güzel patlıcan, mücvere taze dereotu arıyor. İlk yıllara oranla bulmak çok kolay ama ortak kanı: Hiçbirinin tadı yok! Ali Durgut, Berlin’de 27 sene temizlik işçisi olarak çalışmış, şimdi emekli, geri dönmeyi düşünmüyor. “En çok et alırken zorlandık. Domuz eti istemediğimizi anlatmak için neler yapmadık, inek gibi ‘mö’ ledik mesela. Dana taklidi yaptık. Diyeceksin ki dana taklidi nasıl yapılır? Zorda kaldın mı öyle bir yapılır ki... Yumurta istemek için tavuk gibi gıdakladık. Olmadı resmini çizip öyle gittik markete.
Şimdi her yerde Türk marketi var Allah’a şükür, sıkıntı yok.”

“Eşim ağzına sürmez, çocuklar okulda yedikleri için istiyor”

Nazan Özdoğan 32 yıldır Berlin’de, Kreuzberg’de yaşıyor. “İlk zamanlar pişirdiklerimden komşulara götürmeye çekiniyordum, beğenir mi yoksa çöpe mi döker bilmiyordum. Bir gün mantı kestim, koca bir tabak götürdüm. Alman komşularım yemiş, çok da beğenmiş. Bir süre sonra o da bize bir tabak yemek getirdi. Biz yiyemedik, çöpe döktük. Hayatımda hiç Alman yemeği yemedim, ne pişiriyorlar onu da bilmiyorum.”
Dürdane hanım 15 yıldır burada. “İlk geldiğimde sadece makarna pişirmiştim. Nasıl söylesem, elim kolum tutmadı, yemek yapamadım. Sonra alıştım mutfağıma. Şimdi her şeyi pişiriyorum. En çok pilav, fasulye, salata... Alman yemekleri de yapıyorum. Öğrenmek için kursa gittim çünkü çocuklar istiyordu. Onlar burada yuvaya gitti, okula gitti. Öğle yemeğinde Alman aşçıların pişirdiği yemekleri yediler, akşam eve gelip benim pişirdiklerimi görünce beğenmediler, yemediler. Ben de kursa gittim, öğrendim. Zor da değilmiş. Et, patates, lahana. Tatlıları çok güzel ama onları yapamıyorum. Eşim Alman yemeklerini ağzına sürmez ama çocuklara pişirdim yıllarca.”
Reşat Songül, Ankara’dan 23 yıl önce gelmiş. Maybachufer Wochenmarkt’ta (Çoğunlukla Türklerin tezgah açtığı cuma pazarı) pazarcılık yapıyor. Kuru baklagil satıyor. Güzel yemek yaparmış. Pazara gelen Almanlara kısır tarifi veriyor. Almanlar kısırı çok seviyormuş, burada adı ‘kuskus’. Küçük plastik kaplarda tanesi 1 avroya gidiyor.
Kısırı alan, karşıdaki gözlemeciye koşuyor. Yalnız burada gözleme bildiğimiz gözlemeden biraz farklı. Pişirildikten sonra içine rendelenmiş havuç, göbek, lahana, domates, salatalık ve soğandan mürekkep bir salata koyulup dürüm yapılarak satılıyor. Aynı durum döner için de geçerli. Çeyrek pidenin içine önce sarmısaklı, mayonezli bir sos sürülüyor, dönerin üzerine de sözünü ettiğim salata ekleniyor, sonra acı sos... Almanlar böyle sevince Türkler de böyle sevmiş...

“Kokular güzel ama yemekler hakkında bir şey bilmiyoruz”

Berlin’de ilk kez bu yıl Türk marketleriyle Alman marketlerinin sayısı eşitlenmiş. Artık Almanlar da Türk marketlerinden alışveriş yapıyormuş. Türk marketlerinde, tuhaf solgun bir ışık altında tarhana paketleriyle yayla yoğurdu sergileniyor. Dolapta muhakkak kavurma, dana salamı, eski kaşar...
Türklerin Almanlarla kaynaşamadığını biliyoruz. Özellikle ilk kuşak dil bilmiyor, yaşadığı ülkenin kültürüne merak duymuyor. Ama burada tanıştığım Almanların da çoğu 50 yıldır birlikte yaşadıkları komşularını tanımıyor, tanımak için çaba sarf etmiyor. “Yemek kokularını duyuyoruz evet, merak da ediyoruz neler pişirdiklerini ama haklarında hiçbir şey bilmiyoruz” diyorlar.
Sanırım bir tas gulaşla bir tas tarhana çorbasını değiştirince tanıyacağız birbirimizi. Ya da dolmayı merak edenler, dolmayı yapanı da merak edince... İnşallah bunun için bir 50 yıl daha geçmesi gerekmez.

Gurbetçiler

Bu yemeğin entegrasyonu eksik


“Hem Türk hem Alman yemekleri yapıyorum”

Handan Doğan 8 yaşında gelmiş Berlin’e. 42 yıldır Kreuzberg’de yaşıyor. Güzellik uzmanı, Berlin Türk Sanat Müziği Korosu’nda şarkı söylüyor. “En çok milli yemeklerimizi yapıyorum. Alman yemeklerini çok sık yapmıyorum ama bildiklerim arasında gulaş ve lahana kavurması meşhur ve lezzetlidir. Kızarmış sosis, mayonezli patates salatası da yaparım” diyor.


Bu yemeğin entegrasyonu eksik


Yasak bahçede memleket fideleri


Şahan Akan kaldığım apartmanda alt komşum. Yasak olmasına rağmen apartmanın önünü çevirmiş, karalahana, tere, roka, maydanoz, nane ekmiş. Fideler memleketi Kütahya’dan, “tadı başka...” Birlikte kahvaltı ederken bana bir dal marketten aldığı naneden, bir dal da bahçeden topladığından uzatıyor. “Allah aşkına sen söyle” diyor. “Haklısın” diyorum. “Bahçeninki farklı sanki.” Gülümsüyor...