Cumartesi"Bu albüm tam istediğim kıvamda, satmasa da artık gözüm açık gitmem"

"Bu albüm tam istediğim kıvamda, satmasa da artık gözüm açık gitmem"

14.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Hep böyle bir albüm yapmak istiyordum. Dünya standardında, 2006 model, tam istediğim kıvamda bir albüm oldu. Satmasa da olur. Artık gözüm açık gitmem." Yeni çıkan "Apayrı" albümü için bunları söyleyen Hande Yener: "Yeni görüntümü de etrafımdakiler çok beğendi. Eskiden tanıyanlar 'Özüne döndün' dedi"

Bu albüm tam istediğim kıvamda, satmasa da artık gözüm açık gitmem

Hep olduğu gibi, TV'dekinden daha ufak tefek bir kadın. En büyük merakınızı gidereyim, bu yeni haliyle Sibel Kekilli gibi falan olmamış. Zorlarsanız andırabilir. Biz onunla yeni albümü için buluştuk. Albümünü o kadar beğenmiş, sevmiş, bu konuda o kadar güvenli ve rahat ki "Artık gözlerim açık gitmem. Bu albüm satmasa da olurdu" diyor, sonra ekliyor: "Çok dinleme, alışkanlık yapar ha." Hande Yener şarkıları seven biri olarak şunu diyebilirim, iyi bir Hande dinleyicisine bu albüm başta (belki sonra da, bilmiyorum) bayağı farklı gelecek. Hemen ısınmak kolay değil. Zaten şirketi de başta korkmuş. "Tarzımda, vokalimde değişiklikler olacak" deyince "Eyvah, alternatif şeyler yapacak" demişler: "Ya satmazsa"... O kadar da değişik değil, bir pop albümü ama Hande bu "batılı" albümü için bayağı "mücadele vermiş". Sadece bu mücadeleden değil, "Ben müziğe aşığım" derken de, çalışma sistemini, şimdiden bir sonraki albümün hazırlıklarına başladığını anlatırken de onun disiplinli bir Oğlak burcu olduğunu anlayabiliyorsunuz. Hande Yener'le evinde buluştuk, alt kata indik. Büyük bir salon, ekran yerine koca bir perde, barkovizyon, birkaç koltuk, havuz manzaralı yer koltukları, her yerde mumlar, kocaman kolonlar, Madonna'dan Norah Jones'a konser DVD'leri ve bir köşede de bir DJ seti. Bu salonun ortası boş. Tam bir parti mekanı. Sanki ufak çapta bir kulüp. "Arada kiralayabilir miyiz?" diye soruyorum, "Her zaman" diyor. Zaten onlar da arkadaşlarıyla ufak partiler veriyorlarmış burada. Hatta bazen Yener'in de DJ'lik yaptığı oluyormuş. "Kendimi profesyonellere tamamıyla teslim edebilirim" Aslında bunlar tam Hande Yener şarkıları. Tam istediğim kıvamda. Ben 17 yaşında da böyle şarkılar söylemek istiyordum. Ama o zamanlar gördüm ki o şarkıları yapmak imkansız. Benim her zaman dünya standartıyla ilgili bir takıntım vardı. "Neden o sound'u Türkçe parçalarla yapamayalım?" derdim. Bu albüm farklı. Yani "Yalanın Batsın"ı, "Balon"u "Acele Etme"yi dinlemek isteyenler, o şarkıları bulamayacaklar. Evet, değişik. Tonlamalarım değişti. Hem dinlenecek bir albüm hem de dans albümü olsun istedim. Gerçekten 2006 model bir albüm yaptım. 1980'lerin 2006 versiyonunu yaptık bazı şarkılarda. 80'lerin hissiyatı var yani. İnsanların içi kıpır kıpır olsun istiyorum şarkılarımda. Vokal de değişik. Daha sakin, kelimelerin üzerinde durarak. Alakası yok. Ben beni herkes dinlesin demek istedim, bu entel meselesi çıktı. Ben her zaman kendi duygularıma, zevklerime göre albümler yaptım. Bir ara her röportajınızda "Beni entelektüeller de dinlesin" diye bir lafınız vardı. Değişikliğin bununla ilgisi yok değil mi? Bir kere çok daha bilinçliyim. Biraz daha müziği öğrendim. Bu işi yıllarca yapabilmek için insanların gözünde ve kulağında eskimemek, her an nabzı tutabilmek gerekli. Yabancı vokaller dinledim. Ben yine Hande Yener'im ama. Bana uymayan, yakışmayan bir değişim yapmadım. Ayrıca sürekli aynı şeyi yaparsam ne diyeceğim? Şimdi sizinle ne konuşacaktık? Müzik dünyasındaki gelişmeleri yakından izlemek gerekiyor. Eski model işler artık tutmuyor. Onlar satamaz. O duygular, zevkler de biraz değişmiş anladığımıza göre. Ben de slow müzik dinleyemem, sevmem. Daraltamam kendimi. Ben slow müzik sevmediğim için de sizin albümleri seviyor olabilirim. En ağırı bile biraz eğlenceli, dalga geçer gibi. Aynen. Ama hiçbir zaman da "Haydi, çabuk, unuttum" havasında değilim. Elbette sarsıntı yaşıyorum. Tabii şarkılarım dinlenince daha az duygusal gibi görülüyorum. Aksine çok hassas bir kadınım. Şarkı sözlerinizle ilgili çok soru soruldu size. Biraz "Gidersen git", "Sana da ihtiyacım yok" gibi sözler. Siz de böyle misiniz? Ayrılıkta kendini çok paramparça etmeyen, kendiyle dalga geçebilen... "Acele Etme" klibini biz Madonna'nın baş dansçısı ve koreografıyla çektik. Bu tam bir ekip işi. Şaka değil, 70 milyonun karşısına çıkıyorsunuz. Ekibimdeki insanların benden daha önde, çok dışarıya açık olmasını istiyorum. Sizin klipleriniz çok iyi olur, çok Avrupai... "Acele Etme" mesela. Avrupalı film çeker gibi klip çekiyor. O seksiliğin komik hale gelmeden ayarlanması buna bağlı. Bu çok ince bir çizgi. Biz batılıları takip ediyoruz, seviyoruz. Sonra uygulamaya başladığımızda iki zihniyetin fikri karışıyor, o iş çorbaya dönüyor. Ben kendimi profesyonellere çok rahat ve tamamıyla teslim edebilirim. Seksilik de var ama Demet Akalın klibi seksiliği değil. "Fotojenik değilim, biliyorum. Sahnedeyken 'Aa, sen hoşmuşsun' diye bağırıyorlar" Acayip beğenildi. Nasıl tepkiler alıyor yeni görünümünüz? Bakın ben donuk şeylerin içinde daha da donuk oluyorum. Fotojenik olmadığımı biliyorum. Bir fotoğraf sorunum var. Beni gören herkes "Sen fotoğraftaki o kız değilsin" der. Beğenmeyen de çok galiba. Ama siz de şimdi bu fotoğraflardaki gibi değilsiniz ya da kliplerdeki gibi. Müthiş kötü bir şey ama daha kötüsü sesim iyi olmayabilirdi. Veya orada iyi çıkıp gerçekte çirkin olabilirdim. Ne yapalım beni de yakından görenler benim aslında nasıl göründüğümü bilecekler. Zaten sahneye falan bağırıyorlar, "Aa, sen hoşmuşsun!" diye. Ne yapayım, ben de beğenmiyorum fotoğraflardaki halimi. Fotojenik olmamak çok kötü değil mi sizin meslekte? Bu renk aslında benim kendi saç rengim. Sarıdan nefret edenler ya da daha önceki halimi bilip de "Oh, özüne döndün" diyenler beğendi. Yani etrafınızdakiler beğendi bu son halinizi. A, yok. Aslında geçen albümle kilom aynı. Ama spora çok dadandım. Ağır bir şekilde. O da beni daralttı, sıkılaştırdı. Haftada dört gün hocamla birlikte spor yapıyorum. Kendimi çok sağlıklı ve fit hissediyorum. Ayrıca her yönden güvenim yerine geldi. Tüm bu işlerle uğraşırken kendimi keşfetmeye hiç zaman ayıramamıştım. Şimdi bunu yapabildim. Korkularım zaten çok azdı ama onlar da bitti. Daha güçlü oldum. Bir de çok zayıf bulanlar var. Buraya gelirken teyzem "Sor, o kesin bir hastalık geçirdi bu arada" dedi. "Sevgilimin arkadaşlarıyla maç seyretmeyi çok severim" Her yerde özel yemeklerim vardır. Papermoon'da tavuk şinitzel, sıcak profiterol... Nişantaşı'nda Yufka vardır, orada dürüm, Marmaris Büfe'nin dilli sandvici, Casita'da çökertme. Ama bunları öğlen yerim. Ne yer, ne içersiniz? Manikür, pedikür, profesyonel cilt ve vücut bakımı yaptırırım. Masajımı yaptırırım. Bedenime ve ruhuma çok iyi baktığıma inanıyorum. Bu arada o profesyonellerle arkadaş oluyorsun. Manikürcüm buraya eve gelir... Bakımlı bir kadın mısınızdır? Aynen öyle. Her şeyini anlatıyorsun. Bu albümdeki parçaları ilk dinleyen oydu. Aman en önemli kişi. İyi bir manikürcü. Zaten sonra en iyi arkadaşınız oluyor. Mıymıntı bir kadın değilimdir. Daha arkadaş gibiyimdir. Çok duygusalımdır. Dokunmatiğimdir. Onun erkek arkadaşlarıyla maç seyretmeyi seviyorum. Fenerbahçeliyim ama bütün önemli karşılaşmaları seyrederim. Bir de çok serbest bırakırım birlikte olduğum adamı. Gerçekten aklı onda kalıp yanımda oturacağına gitsin, yapsın. Nasıl bir sevgilisiniz?