Cumartesi‘Ben neysem oyum, organik bir ürünüm’

‘Ben neysem oyum, organik bir ürünüm’

23.04.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Albüm çıkaran eski milli bilardocu Semih Saygıner: “Türk Sanat Müziği okuyorum. Bilardodan uzak kalınca kendimi tedavi etmek için şarkı söylemeye başladım”

‘Ben neysem oyum, organik bir ürünüm’

Sesim mükemmel demiyorum. İyi basketbol oynamak için de çok uzun boylu olmak gerekmiyor. Şarkıları bağırıp çağırıp söylemiyorum. Zaten bir insan ‘Ömrümüzün son demi’ derken neden bağırır hiç anlamam” diyen eski milli bilardocu Semih Saygıner’i ziyarete gidiyoruz.
Foto muhabirimiz Ercan Arslan ile Levent’teki villanın kapısından içeri giriyoruz.
Etraf kalabalık, insanlar telaşlı. Kimi ellerinde kablolarla koşuşturuyor, kimi ışıkları kamyona taşıyor. Bir de kenarda oturup olan biteni izleyen seyirci grubu var. Kapıda elimize galoş tutuşturup “Semih bey sizi yukarıda bekliyor. Çekimlerin bir kısmı bitti” diyorlar. Merdivenlerden çıkıyoruz. Ünlü bilardocu Semih Saygıner bahçede Facebook sayfası için bir video çekiyor. Kameraya “Arkadaşlar çok yoruldum. Klibin yarısı bitti, devam edeceğiz” diyor. Saygıner’in şu sıralar en sık yaptığı şey yeni albümüyle ilgili gelişmeleri kameraya anlatıp Facebook sayfasına yüklemek.
31 yıllık bilardo kariyerini 2007’de dondurma kararı alan Semih Saygıner “Gizli Aşk” adında bir Türk Sanat Müziği albümü çıkardı. “Söyle Naz mı Bu Kaş Çatış?” şarkısına çektiği klip de önümüzdeki günlerde yayımlanacak.

* Sesinizin güzel olduğunu “Şarkı Söylemek Lazım” yarışmasında öğrenmiştik. Albüm çıkarmaya da yarışmadan sonra mı karar verdiniz?

Albüm çıkarmak aklımda yoktu. Yarışmadan sonra verdiğim röportajlarda “Piyasadaki birçok sanatçıdan daha iyi sesim olmasına rağmen kendimi albüm çıkaracak seviyede görmüyorum” demiştim ama şimdi hazırım. Şan ve gitar dersi aldım. Ayrıca doktor İsmail Koçak ile ses terapisi seanslarına katıldım. Bu arada komik bir şey anlatayım. O yarışmaya da kendim girdim yani onlar arayıp çağırmadılar. Bilardoyu bırakmayı düşündüğüm dönemde psikolojim çok kötüydü. Televizyonda “Şarkı Söylemek Lazım”ın
tanıtımlarıyla karşılaştım. Katıldım ve psikolojimi müzikle tedavi ettim. Şarkı söylemeye başladım.

* Müzik hayatınızda hep var mıydı? Banyoda kendi kendine şarkı söyleyenlerden miydiniz?

Turnuvalarda akşamları otel lobisinde oturur şarkı söylerdik. Rahmetli annemle küçükken sesimi teybe kayıt ettiğimizi hatırlıyorum. Yani bir anlamda müzik benim içimde yıllardır sakladığım gizli bir aşkmış, bunu anladım. Albümün ismini de bu yüzden “Gizli Aşk” koydum.

* Albümde Türk Sanat Müziği söylemişsiniz. Oysa pop daha popüler. Neden popu tercih etmediniz?

Türk Sanat Müziği sadece belli bir kitle tarafından dinlenen, eski bir müzik gibi algılanıyor. Bunun tersini ispat etmek, bir milli değere sahip çıkmak istedim. Gençlerin de dinlemekten keyif alacakları bir albüm hazırladım ki bu müziği onlara da aktarabilelim.

* Albüm daha geçen hafta çıktı. Nasıl tepkiler geliyor? Size karşı önyargılı yaklaşıldığını düşünüyor musunuz?

Yarışma döneminde de arkadaşlarım “Yapma, rezil olacaksın” demişlerdi. Sonradan fikirleri değişti. Ben girdiği ortama, birlikte olduğu insanlara göre eğilip bükülen biri değilim. O yarışmada da karakterinden ödün vermeden, işi amacından saptırmadan yarışan bir tek bendim. Albümde de aynı yolu izleyeceğim.

“Organik ürün gibiyim. Yüzümdeki kırışıklıklar, saçımdaki aklar ortada“

* Albüme özel bir imaj çalışması yapıldı mı? Sahne kıyafetleri için bir modacı ile çalışacak mısınız?

Ben neysem oyun, organik bir ürünüm yani. Saçımdaki aklar, yüzümdeki kırışıklıklar hepsi ortada. Normal hayatımda nasıl giyiniyorsam öyle olmaya devam edeceğim. Türk Sanat Müziği okuyorum diye kalem efendisi gibi giyinmemi bekleyenler yanılacaklar. Zaten genel anlamda işimi yaparken nasıl göründüğümü düşünmem. Hani kliplerde küvete giriyorlar etraflarında mankenler oluyor ya. Ben öyle bir adam değilim, hiç olmadım. İstesem albüm kapağı için artistik pozlar verirdim ama fiziksel görüntümün şarkılarımın önüne geçmesini istemedim.

* Kadınlar başarılı sporcuları ve sanatçıları çekici bulur. Sizde “ikisi bir arada” durumu var. Çok kadın hayranınız var mı?

Hayran lafını pek sevmiyorum. Bu insanlarla aranıza mesafe koyan bir tanım, bana göre değil. Benim arkadaşlarım var. Facebook sayfamda bir hafta içinde binlerce kişi arkadaşım oldu. Onları da kadın ve erkek diye ayırmıyorum. Beğenilmek her insanın hoşuna gider ama siz sırf kadınların ilgisini çekmek için bir şeyler yaparsanız eğreti durur. Benim farkım doğal olmam.

“Benden sonra Türkiye’de bilardo geriledi”

* Bilardo kariyerinizi dondurdunuz. Hiç bilardo oynamıyorsunuz gibi bir imaj var...

Oynamaz olur muyum? Her gün antrenman yapıyorum. FC Porto takımındayım. Bilardonun en büyük takımlardan biri. Kariyerimi tek başıma dondurmadım. Tüm takım olarak bir tepki vermiştik ama nedense onların buzları bir haftada çözüldü. Benim için bilardoyu bırakmak kolay bir karar değildi ama nefes alamıyordum, ayaklarım antrenmana geri geri gidiyordu. İleride Türkiye adına yeniden bilardo oynamak isterim ama bu yönetim gittikten sonra.

* Siz bıraktıktan sonra Türk bilardosu geriledi mi?

Başarılı sporcular var ama bilardonun ülkedeki konumu anlamında gerileme olduğunu düşünüyorum. Gazetelerde bilardo sonuçlarına yer veriliyor mu? Bu sporcularla röportajlar yapılıyor mu? Hayır. Biz Tayfun Taşdemir ile şampiyonalara gittiğimiz dönemde gazeteleri tek tek gezer başarılarımızı anlatırdık. İnsanlarla bilardonun önemini paylaşırdık.
Şu an bunu görmüyorum. O halde benden sonra Türkiye’de bilardo geriledi diyebilirim.