16.01.2021 - 03:03 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı
Kim bilir belki bir gün kendi hikayelerini anlatırlar sahnede. Köye bir tiyatro yönetmeni gelir ve kışların sıkıcı geçtiği sahil kasabası bir anda canlanır. Balıklıova’nın hikayesi tam da böyle başlıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Semih Çelenk’in Urla’ya yerleşmesiyle bugün 10’uncu yılını kutlayan Balıklıova Köy Tiyatrosu’nun temelleri atılmış. Pandemi nedeniyle hem oyuncuların hem de izleyicilerin hasret kaldığı sahne tozuna özlemi, köy tiyatrosunun dönüştürücü etkisini Prof. Dr. Çelenk ve tiyatronun emekçileriyle konuştuk.
Balıklıova Köy Tiyatrosu 10’uncu yılını kutluyor. On yıl öncesine gidecek olursak kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz?
On yıl önce deniz kenarında naylonlarla kapatılmış, iskelenin yamacında yer alan bir kafeteryada, rüzgarlı bir havada ilk provamızı yaptık. Oktay Arayıcı’nın “Rumuz Goncagül” oyununu seçmiştik ilk oyun olarak. 10 kişilik bir kadromuz vardı. Köylerde kışları hayat çok sıkıcıdır. Bizim “Balıklıova Köy Tiyatrosu” girişimimizden önce de köyde farklı zamanlarda yapılmış etkinlikler vardı. Balıklıova’nın da buranın diğer köylerinin de (Bademler ve Ulamış gibi) kültüre, sanata yatkın bir tarafı var. Yakın zamanda Yelki’de, Özbek’te de bu türden faaliyetlerin olacağı söyleniyor. Seviniyoruz.
Bir köy tiyatrosunda yönetmenlik deneyimi ile aynı zamanda tiyatronun dönüştürücü gücünü de yerinde izleme fırsatınız oluyor. 10 yılda neler değiştirdi bir tiyatronun varlığı Urla’da?
Evet, kişisel olarak bundan çok memnunum. Çok zaman alan ama bir o kadar da büyük haz veren bir çalışma. Bir de arkadaşlarımızla birlikte sıkıcı olmayan, eğlenceli bir üslup yarattığımızı düşünüyorum. Bizim tiyatromuzun varlığı köyde artık olağan, sıradan bir etkinlik oldu. Bu demek ki köyümüzün balığı, enginarı, un kurabiyesi, nergisi gibi bir de endemik tiyatrosu var. Tiyatroda rol alan arkadaşlarımızın kendi anlattıklarına göre kimisinin daha rahat sosyal ilişki kurmasına neden oldu bu, kimisinin daha çok sinemaya, tiyatroya gitmesine, kitap okumasına kiminin de daha iyi konuşmasına... Bütün bunların yanında bir oyunun oluşumunu gördüler, her sene görmeye devam ediyorlar ve “sanat”ın insan hayatı için ne anlama geldiğini, ne kadar zorluklarla ortaya çıkarıldığını da görüyorlar. Bir yandan da ciddi bir tiyatro tutkusu boy veriyor.
Pandemide ayakta kalmaya çalışan sanat alanlarından biri de tiyatro. Köy tiyatroları neler yaşıyor bu dönemde?
Salgın başladığında kışa girmiştik. Baharda oynayacağımız oyunumuzun provalarına başlamıştık. Bu yıl onuncu yıl için daha önce de oynadığımız ve çok sevdiğimiz Haldun Taner ustanın, benim güncellemesini yaptığım “Vatan Kurtaran Şaban” oyununu yeniden sahneye taşıyacaktık. Bir anda heyecanımız söndü. Herkes sağlık ve yaşam gailesine geri döndü. Geçtiğimiz günlerde şeytanın bacağını kırarak, fiziksel mesafe içinde ve maskeli olarak pasta kesip onuncu yılımızı uzaktan uzağa da olsa kutladık. Ve biraz rahatlar rahatlamaz, aşıda yol alır almaz yeniden provalara başlama sözü verdik. Eğer oyunumuz hazır olsaydı, biz de diğer tiyatrolar gibi “Sahneden Naklen” bütün dünyaya oyunumuzu oynamayı düşünüyorduk. Ama provaların yarısında yakalandık salgına. Öte yandan bizim tiyatromuz “biletsiz” bir tiyatro. Oynayanlar, görev alanlar geçimlerini buradan sağlamıyorlar. O yüzden şehirlerdeki profesyonel oyuncu ve müzisyen dostlarımız gibi mesleğini yapamamak ve gelir elde edememekten ötürü zor duruma düşmedik.
Köy tiyatrosunda bugüne kadar kaç oyun sahnelendi ve kaç köylü bu sayede tiyatro sahnesinin tozunu yuttu?
Bugüne değin dokuz yılda 5 farklı oyunla 50’yi aşkın gösteri sayısına ulaştık. Oynadığımız oyunlar, “Rumuz Goncagül”, “Toros Canavarı”, “Midasın Kulakları”, “Resimli Osmanlı Tarihi” ve “Vatan Kurtaran Şaban”... Balıklıova Köy Tiyatrosu kurulduğundan bu güne 50’ye yakın arkadaşımız bu tiyatroda görev aldı. Tabii ki aile olmaktan, akraba olmaktan gelen nedenlerle köyde yaşayan herkes tiyatroya bir biçimde temas etmiş oldu.
Balıklıova Köy Tiyatrosu yıkılan sahnesinin yerine yeni sahnesine ne zaman kavuşacak, bir takvim var mı?
Eskiden köyümüzün derme çatma bir düğün salonu vardı. Biz burayı özellikle kış provalarında sahne olarak kullanabiliyorduk. Dekor kostümlerimizi depolayabiliyorduk. Dört beş yıl önce burası yıkıldı. Bir rekreasyon alanı ve minyatür bir anfi tiyatro yapıldı. Dolayısıyla da kış ayları içinde prova yapacağımız ve oyun oynayabileceğimiz bir mekanımız kalmadı. Bir atasözü vardır. At olur meydan olmaz, meydan olur at olmazmış. Bizim 1400 nüfuslu bir köyde 10 yaşında bir tiyatromuz var. Ama salonumuz yok. Burası yıkılırken bize söz verilmişti. Ne yazık ki o başkan sözünü tutmadan gitti. Şimdi şanslıyız, Büyükşehir’de kültüre ve sanata dost bir başkanımız var. İnşallah kısa zamanda bu mekana kavuşuruz.
Balıklıova Köy Muhtarı: “Her akşam bir evde prova yapardık”
Bizim ilçemizde, köyümüzde bu işi bilen bir hocamız var. Ne yapalım diye düşünürken bir tiyatro yapmaya karar verdik. Çiftçi, ev hanımı, öğrenci, esnaf bir araya gelip yola çıktık. İlk başladığımızda kaç oyuncu varsa, her akşam bir oyuncunun evinde toplanıp prova yapıyorduk. Ardından şimdilerde rekreasyon alanına döndürülen bir düğün salonunda yapmaya başladık provalarımızı. Orası yıkıldığından beri sahnemiz yok. Pandemide de olsa arkadaşlarımız hazırlanmak istiyor ama şu anda sıkıntımız büyük. Balıklıova Köy Tiyatrosu grubumuz var orada arkadaşlar yazışıyor, herkes bu hasret ne zaman bitecek diye soruyor.
“Köye tiyatro sayesinde yaşama zevki geldi”
Ben evlenip geldim buraya. Karşıyaka’dan Balıklıova’ya geldiğimde kimseyi tanımıyordum. Köy tiyatrosundaki arkadaşlarımdan biri önerdi. Liseden beri bende tiyatro aşkı vardı. Başlarda eşim kapıları kilitleyip gitmeme izin vermedi. Ben o yasakları da aşarak sahneye çıktım. Oyunun sonunda o alkışı alınca, insan o kadar mutlu oluyor ki! Kendimi geliştirdim, sanata bakış açım değişti. Provalarımız o kadar güzel geçiyordu ki şimdi pandemi nedeniyle uzak kalmak çok zor. Anılarımız oluyor, turnelere gidiyoruz. Biraz çekingen biriydim, insanlar karşısında utanır, kekelerdim tiyatro sayesinde özgüvenim geldi. Evlenip geldiğimde burası çok sıkıcı bir yerdi, fakat tiyatro sayesinde yaşama zevki geldi. İnşallah pandemi biter de biz de bu zevke kaldığı yerden devam ederiz.