27.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bodrum doğumlu Necmi Cavlı, İzmirde beden öğretmenliği yaparken, 18 yıl önce "zorunuluklar yüzünden" işinden ayrıldı ve Londraya gitti. Şaşırtıcı ama şu anda İngiliz underground müzik camiasında saygı duyulan bir isim o. Biraz alakasız tabii. Her şey müziğe merak sarıp amatör ev stüdyosunda bir albüm kaydetmesiyle başladı. Ardından dünyanın en büyük plak şirketiyle anlaştı, Stingin bu şirketteki marka menajeri Miles Copelandın dikkatini çekti. Şimdi tüm Avrupada konserler veriyor. Üstelik çok zor bir iş başararak Türkiyede "İstanboogie", İngilterede "Bellydancing Breakbeats" adıyla yayınlanan ilk albümünü Amerikada da çıkardı. Billboarddan Playboya pek çok dergide albümüyle ilgili iyi eleştiriler çıktı. Ve Cavlının Londrada işlettiği Hubble Bubble (nargile) adlı kulübünde de Transglobal Undergrounddan Zöhara saygın müzisyenler çalıyor. Kulübü de ünlü... 2 ve 3 Mayıs geceleri grubu Oojami ile Babylonda çalacak. Ama 40 yaşındaki müzisyen ne İngilterede mutlu ne de Türkiyede. Doğup büyüdüğü ülke müzikal başarılarında onun arkasında durmuyor. Yabancıları hiç de kolay kabullenmeyen İngiltereye duyduğu kızgınlık ise zaten şu anda müzik yapmasının önemli sebeplerinden. Cavlı hayatını yine müzisyen olan İngiliz karısı Nicola ve 2 aylık oğlu Ali ile birlikte Londrada sürdürüyor. Şimdi 18 yıl sonra İstanbula da yolu düştü. Londra underground camiasında ün yapmanızda sahibi olduğunuz kulübün de payı var. Guardian gazetesi bu kulüpteki konserleri övmüştü. Nasıl bir yer burası? Geleneksel ve deneysel müziği birleştirdiğiniz müzikler çalacak bir yer yoktu Londrada. Bu yüzden açtım Hubble Bubbleı. Burada Union Chapel diye çok güzel eski bir kilise var. Björk, Transglobal Underground, Talvin Singh, Nitin Sawhney ve Timur Selçuk falan çalmıştı. Hatta Time Out "En İyi Mekan" seçti. Biz bir yıl orada yaptık etkinlikleri. Ama şimdi küçük geldiği için Kings Crossta daha büyük bir yer olan Scalaya taşınıyoruz. 9 Mayıstan itibaren oradayız. İki-üç odası var. Chill out odasında yerde yastıklar, nargileler var, nane çayı servisi yapılıyor. DJler müzik yapıyor. Büyük odada canlı gruplar çalıyor, kadın trapezciler var. Arap dansçı Leyla var, konserlerde dans ediyor. Erkek bir dansözümüz var. Çok süper ama. Her gören acayip kıskanıyor. Biraz sirk gibiyiz aslında. Transglobal Underground, Natacha Atlas ve Ali G.nin kardeşinin grubu Zöhar çalıyor mesela. Aziza A. ve Mercan Dedeyi getirmeye çalıştık ama pahalı geldi. Bizim fazla paramız, sponsorumuz yok. Müziğe başladığınızda sizi en çok kim etkilemişti? Şu aralar hiç sevmiyorum ama beş yıl önce Natacha Atlas ve Jah Wobble çok etkilemişti. Ama artık Atlasın sesini duyunca midem bulanıyor. Üstelik her yeni çıkan onun sesini taklit ediyor. Şimdi çok elektronik müzik dinliyorum. DJlik yaparken de Ninja Tune ve WARP gibi şirketlerden çıkan Autechre gibi şeyleri çalardım. En sevdiğim müzik techno-trance. Ama Bülent Ersoyu, Orhan Gencebayı da çok dinliyorum. İstanbul konserine eksik kadroyla geliyorsunuz... Normalde sekiz kişiyiz ama karım Nicola ile vokal ve perküsyonlardaki Ahmen Mohammed gelemiyor. Mohammedin Suriye pasaportu var, Türkiye ona vize vermiyor. Bugün konsolosluğa gidip uğraşacağım. Çok acı olacak getiremezsek. Ama buradan gazeteciler telefon ettiler konsolosluğa. Belki özel bir vize verecekler. Hedefiniz nedir? Hedefim dünya tabii ki. ABDde satışlar çok iyi. Ekimde ABD turnemiz var. Çok ilginç bir davet aldım. Mayısta Los Angelesta yapılacak "göbek dansı" yarışmasına jüri üyesi olarak çağrıldım. Sen kadın olduğun için şimdi çok önemsemezsin ama erkek olsan çok kıskanırdın! Ben kıskandırmak için herkese söylüyorum da! 18 yıldır neden Türkiyede hiç konser vermediniz? Şimdi bile çekine çekine geliyorum. Bu vize işini görüyorsun. Burada CNNden İngiliz, Alman ve Hollanda hükümetlerine herkes bize çok destek oluyor. Ama ne bir Türk cemaatinden, ticari birliğinden ne de konsolosluktan destek alabiliyoruz. Bizim yarımız kadar popüler olmayan gruplar Türkiyeye geliyor ve bizimkinin üç misli para alıyorlar. Oysa ben burada iyi bir şeyler yapıyorum. Albümümün Universal adına menajeri Miles Copeland mesela. Stewart Copelandın (eski Police davulcusu) kardeşi olan mı? Evet. Stewart da şu anda ABDde turne organizasyonları yapıyor. Bizim ABD turnemizi o organize ediyor. Miles aynı zamanda Stingin de marka menajeri. Bir yıl önce albüme ilgi gösterdi. Aslında acele ettirdiler ve ben albümü bitirip verdim. 11 ay oturdular albümün üzerinde. Bunu bilseydim ben de geliştirebilirdim albümü. İngilteredeki hayatınızdan memnun musunuz? Valla değilim aslında. Ben burayı sevmiyorum. Yaptığım müzikte de bu etkili aslında. Bir öfke var çünkü İngiltere çok zor bir ülke. Sizi dışlıyorlar. Ben burada öğretmenlik yaparken de ırkçılık yüzünden mahkemelik olmuştum. İngiltere politik olarak çok liberal bir görüntü çiziyor ama günlük hayatta, iş ortamında vs. son derece tutucular.