20.12.2017 - 12:09 | Son Güncellenme:
Deniz henüz bir yaşına girmeden konuşmaya ve yürümeye başladı. Yetmiyormuş gibi 2,5 yaşında arabayla giderken arka koltuktan tabelaya bakarak “Ankara 250” demez mi?
Dört yaşına geldiğinde ise hamamböceğinin anatomisi hakkında uzunca sohbetler yapıyoruz… Böyle sıralayıp gideceğim ama bundan sonrasında o anlatıyor ben dinliyorum:
“Dictyoptera familyasından olan bu böcekler yumurtlama yöntemi ile her mevsim üreyebilirler. Yumurtalarını sırtlarında taşıyabilirler. Bir yumurta paketinden 35-40 adet larva (yavru) meydana gelmektedir. Yumurtaları 18 günde yavru olarak çıkar. Üredikleri ortamda koloniler halinde yaşarlar, yılda 8-10 defa yumurtlarlar...”
Aslında daha okula başlamadan okuma yazmayı öğrenmiş, zihinden işlemler ve ileri matematik konularına giriş yapmış, uzay ve astronomi hakkında detaylı bilgilere sahip, birinci sınıfta ve 200 den fazla kitap okumuş birçok öğrenci çok uzaklarda değil hemen yanı başımızda. Peki, bu kadar hızlı öğrenebilen, aşırı duygusal, gelişimsel basamakları ön sıralarda bir çocuk için okullarımız, müfredatımız, öğretmenlerimiz uygun mu?
Üstün yetenekli öğrencilerin yaşadıkları zorlukları zihinsel engelli çocukların yaşadıklarına benzeten Tüm Üstün Zekalılar Derneği TÜZDER Genel Müdürü Tunahan Coşkun, üstün zekalı çocukların karşı karşıya kaldığı sıkıntılar hakkında şu bilgileri verdi:
“Üstün zekâlı çocukların toplum ve eğitim hayatında pek çok problemle karşı karşıya kaldığını her gün yaşıyor ve şahit oluyoruz. Özellikle okul ortamında anlaşılamayan bu çocukların öğretmenleri tarafından dikkat eksikliği var, ilgisiz, asosyal gibi ifadelerle yaftalanabildiğini biliyoruz.
Üstün zekâlıların eğitim programında müfredat hep konuşulan bir konu ancak ondan daha fazla ehemmiyete sahip üstün yeteneklilere karşı öğretmen davranışları unutuluyor. Üstün zekâlı çocuklara eğitim veren öğretmenlerde bulunması gereken özellikler olmalı. Bu öğretmenler, duygusal yönden onları anlayabilmelidir. Yenilikleri takip etmeli ve onlara adapte olabilmelidir. Alana ait donanımlı bir bilgiye sahip olmalı ki bu çocukları rahatça anlayabilsin. Esnek bir sınıf ortamı oluşturarak farklı eğitim yöntem ve tekniklerini kullanabilmeli. Farklılaştırma ve zenginleştirme konularında bilgi sahibi olmalıdır.
Uluslar Arası Sosyal Araştırmalar Dergisi’nde yayımlanan “Öğretmen adayların üstün yetenekli öğrencilere ilişkin metaforik algılar” adlı, akademik çalışmada şu önemli noktalara dikkat çekiliyor:
• Üstün yetenekli öğrenci güneş görmeden meyve veren ağaca benzer. Çünkü kıyıda köşede kaldıklarından kendi güçlerini kendileri ortaya çıkarmaya çalışırlar.
• Üstün yetenekli öğrenci zihinsel engelli çocuklara benzer. Bunların da özel eğitime ihtiyaçları vardır ve ülkemizde ikisi de zorluk çekmektedir.
• Üstün yetenekli öğrenci tüpten çıkmış boyalar gibidir. Kıvamını ve rengini tutturmak usta ellere kalmıştır.
• Üstün yetenekli öğrenci kömüre benzer. Başlangıçta taş gibidir, işlendikçe enerjileri açığa çıkar.
• Üstün yetenekli öğrenci tsunami gibidir. Çünkü sahip olduğu potansiyel yüksektir. Kontrol edilmesi gerekir.
* Üstün zekalı öğrenciye sahip olmak Ferrari’ye sahip olup benzin alamamak gibidir.
Gerçekten de tabloya baktığımızda bu çocukların hem öksüz hem de yetim olduklarını rahatlıkla görebiliriz. Eşit olmayana eşit eğitim eşitsizliğin en zirvesi olsa gerek.”