06.04.2017 - 12:41 | Son Güncellenme:
“Diyabet, insülin salgılanmasındaki bozulma veya salgılanan insülinin iş görememesi sonucu, kan şekerinin açlık ve toklukta yüksek bulunmasıdır. Kabaca iki tip diyabet vardır. Çocukluk çağında insülin eksikliği sonucu ile oluşan Tip 1 diyabet ve çoğunlukla yetişkinlerde, seyrek olarak şişman ergenlerde insülinin etki etmemesi(insülin direnci) nedeni ile görülen Tip 2 diyabettir. Çocukluk çağındaki diyabetin büyük kısmı Tip 1 diyabettir. Sıklığı 5-7 yaş ve ergenlik döneminde zirve yapmakla birlikte son yıllarda daha küçük yaşlarda görülme sıklığı artmıştır. Tip 1 diyabetin tam nedeni bilinmemekle birlikte genetik yatkınlık, otoimmunite (vücudun kendi hücrelerine karşı savaş başlatması) ve çevresel faktörler suçlanmaktadır. Genetik yatkınlığı olan bir çocukta sık viral enfeksiyonlar, inek sütüne ve gluten içeren gıdalara erken başlanması, D vitamini eksikliği(bebeklik döneminde), kimyasal maddeler/katkı maddeleri (nitrat), stres diyabet gelişmesinde hızlandırıcı olarak rol alabilir.”
Çocuklarda diyabet belirtileri nelerdir?
“Sürekli susama hissi/ağız kuruluğu, çok su içme ve suya doyamama, çok ve sık idrar yapma, sınıfta sık tuvalete gitme, gece idrara çıkma, yatağını ıslatma, iştah artması (küçük çocuklarda görülmeyebilir), çok yemesine rağmen kilo kaybı, kolay yorulma, halsizlik, bitkinlik, okula devamda aksamalar, derslerde başarısızlık, karın ağrısı, nefeste koku olması başlıca belirtilerdir. Bu şikayetlerden şüphelenerek uzmana başvurulduğunda kan şekeri yüksekliği saptanıp diyabet tanısı konulur. Ancak tanı gecikirse “diyabetik ketoasidoz ve diyabet(şeker) koması” gelişebilir.”
Çocuklarda diyabetin tedavisi nasıl yapılır? Diyabetin komplikasyonları nelerdir?
“Tip 1 diyabette temel tedavi ömür boyu süren insülin tedavisidir.Teknolojik gelişmelerle insülin uygulanması ve kan şekeri ölçümünü kolaylaştıran cihazlar üretilmiştir (insülin pompası, i-port, sensörlü kan şekeri ölçüm cihazları..vs). Tip 2 diyabet tedavisinde ilaçlar, yada insülin artı ilaç tedavileri kullanılmaktadır. Her iki tipte de beslenme planı, ekzersiz, yaşam tarzı değişiklikleri gerekmektedir. İyi kontrol edilmeyen uzun süreli diyabet başlıca böbrek, göz, sinir sistemi üzerinde olumsuz yan etkiler ve hastalıklar oluşturur.”
Çocuklarda diyabet gelişimi için risk faktörleri nelerdir? Önleyici tedbirler var mıdır?
“Maalesef Tip 1 diyabetin gelişimini engellemek şu anki tibbi bilgilerimizle mümkün değildir. Genetik yatkınlığa müdahale etme şansımız yok. Ancak bahsettiğimiz çevresel faktörler açısından mümkün olduğunca önlem almaya çalışabiliriz. Sadece diyabet açısından değil bütün çocuklar için sağlıklı beslenme, katkılı gıda maddelerini tüketmeme, meyve ve sebzeleri mevsiminde yeme, vs gibi temel kurallara uymak gereklidir.
Tip 2 diyabet için genetik yatkınlığın yanında en önemli risk faktörü obezitedir (şişmanlık). Çocuklarda obezite sıklığı ve şiddeti ciddi oranda artmakta, bu da çocuk ve ergenlerde Tip 2 diyabet sıklığını da arttırmaktadır. 6-16 yaş grubunda obezite sıklığı son 10 yılda 2-3 kat artış göstermiş olup, bu çocukların en az 1/3’ü erişkin dönemde obezite ve diyabet riski taşıyor. Ergenlik döneminde obez olanların erişkinlikte obez kalma şansı %80’lere yükselmektedir. Başka bir deyişle erişkin obezitesinin temelleri çocuklukta atılmaktadır. Erişkin obezitesinin tedavi başarısı çok düşüktür. Obezite ile etkili bir savaş ancak çocukluk çağında başlayan önlemler ile mümkündür.
Erişkin dönemdeki obezite ve diyabetin önlenmesinin temeli çocukluk ve ergenlik dönemindeki obezitenin önlenmesi, sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam tarzının benimsetilmesi girişimlere bağlıdır.”
Prof. Dr. Nesibe Andıran, İnsülin direnci vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki zorluk ve buna bağlı vücutta gereğinden fazla insülin salgılanması olarak tanımlanabilir.
Tüm dünyada ve ülkemizde giderek artan obezite ve diyabet görülme sıklığı, “insülin direnci” sorununu da arttırmıştır. İnsülin direncinin başlıca belirtileri ağır bir yemek veya şekerli gıda yedikten sonra gereğinden fazla ağırlık hissi, uyku hali oluşması; kilo almanın kontrol edilememesi; yemekten sonra şekerin düşmeye başlamasına bağlı el titremesi, terleme; sık tatlı yeme isteği (tatlı krizi); bel çevresinin artması; boyunda, koltuk altı ve kasık bölgelerinde cildin koyu renkli boyanması(akantozis nigrikans); kızlarda adet düzensizliği olarak sayılabilir.
İnsülin direnci kilo alımına, kilo verememeye, karaciğer yağlanmasına, kalp ve damar hastalıklarına, hiperlipidemi, hipertansiyona neden olabilir. Bu hastalıkların kümelenmesi “metabolik sendrom”olarak adlandırılır. Artık metabolik sendrom ve bu bileşenlerin birçoğu çocuklarda ve ergenlerde de görülmektedir. İnsülin direncinin gelişimi için risk altındaki çocukların belirlenmesi, erken korunma ve müdahale için önemlidir. Çocuklarda ve ergenlerde insülin direncinin erken bulgularının saptanması, insülin direnci ile ilişkili hastalıkların gelişiminden koruyucu bir etkiye sahip olabilir. Bu nedenle ailelerin, çocuklarında insülin direncinin erken fark etmesi tedavinin başarısı için çok önemlidir.”
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları & Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı
Prof. Dr. Nesibe Andıran