12.10.2012 - 21:06 | Son Güncellenme:
Yazı: Agah Özgüç
1960’lı yıllarda ‘beyaz perdenin ideal çifti’ olarak tanımlanan Belgin Doruk-Göksel Arsoy ikilisi arasında bir anlaşmazlık çıkmasaydı, belki de Filiz Akın olmayacaktı. O kırılgan sarışınlığıyla Yeşilçam’a tipleme açısından devrimci bir yenilik getiren Filiz Akın’ın ‘doğum öyküsü’ şöyle gelişir:
‘Bir Demet Yasemen’ (1961) Doruk-Arsoy ikilisinin son filmidir. Ve birlikte yeni çekecekleri film için, yapımcı eşi Özdemir Birsel, “Belgin öpüşemez” diye bir madde ekler sözleşmeye. Göksel Arsoy’un şartı, afişlere ve reklamlara isminin Doruk’tan önce, daha büyükçe yazılmasıdır. Ayrıca Arsoy’un izni alınmadan, filmin hiçbir sahnesi çıkarılmayacak, kesilmeyecektir. Bu koşullarda taraflar arasında uzlaşma gerçekleşemez. Arsoy, yeni filmleri için aldığı bonoları iade eder. Sonunda mahkemelik olurlar.
Artist dergisinin yarışmasıTam bu sırada dönemin ünlü sinema-magazin dergisi ‘Ses’te “Göksel Arsoy, hiçbir şey değildir, bugüne kadar filmlere Belgin Doruk iş yaptırdı” diye bir röportaj yayımlanınca, sinirler iyice gerilir. Ve Arsoy, “Ben sokaktan bir kız alırım, o film kapıları kırar” diyerek, ‘Ses’in rakibi ‘Artist’ dergisinin sahibi Recep Ekicigil’le ortaklaşa, gençler arasından bir ‘artist yarışması’ düzenler.
Arsoy’un iddiası bir yere kadar doğrulanır. Gerçekten, ismini kimsenin bilmediği yeni bir yıldız adayı Filiz Akın’la oynadığı ‘Akasyalar Açarken’ vizyona girdiğinde sinema önlerinde kuyruklar oluşur. Oluşmayan yalnızca ‘sinema çifti birlikteliği’dir. ‘Birbirlerine yakışmıyorlar’ anlamına gelmez bu; ‘karizmatik bir ikili’ olmayışlarından kaynaklanmaktadır. Kaldı ki, Belgin Doruk-Göksel Arsoy gibi halkın efsaneleştirdiği sinemasal bir çiftin değişmesi, öyle hemen ‘kabul görecek’ kadar kolay değildir. Arsoy da bu gerçeğin bilincindedir. Ama bir kere ok yaydan çıkmıştır.
Üstelik, Arsoy’un Belgin Doruk’la aralarının açılmasından çok önce, başka bir şirketle yapılmış sözleşmesi vardır. Hulki Saner’in şirketine Doruk’la bir film yapmak zorundadır. Aksi halde yüksek bir tazminat ödeyecektir. Saner, hem Göksel’i hem de kendi durumunu kurtarmak için araya girip, ikiliyi barıştırır. Ve Göksel Arsoy, ‘Artist’ dergisinin yarışma sonuçlarını beklemeden Doruk’la ‘Aşka Karşı Gelinmez’ filminde yeniden bir araya gelmek zorunda kalır.
Beklenen çıkış gelmez ve...Yarışmaya dönersek, kazanan, Ankaralı Maarif Koleji öğrencisi, 18 yaşındaki, ünlü Yunan yıldız Aliki Vuyuklaki benzeri Filiz Akın’dır. Bu arada Göksel Arsoy’un kendi adına kurduğu şirketin ilk filmini çekmeye hazırlanan Memduh Ün’ün yarışma sonuçlanmadan, aday kızlardan Filiz Akın’ın ‘Artist’ dergisine gönderdiği fotoğraf dikkatini çeker. Ünlü bir şarkının adından alınan ‘Akasyalar Açarken’ (1962) ilk filmidir Filiz Akın’ın. Memduh Ün filmin çekimi sırasında, “Söyleneni yapıyor ama üstün yetenekli bir oyuncu değil” dese de, yıllar sonra yanıldığını anlayacaktır.
Filiz Akın, sinemaya girişinin bu acemilik döneminde Memduh Ün, Metin Erksan (‘Sahte Nikah’), Orhan Elmas (‘Zoraki Milyoner’) ve Ülkü Erakalın (‘Aşk Merdiveni’) gibi sıra dışı yönetmenlerle çalışsa da beklenen çıkışı yapamaz. Sempatik, sıcak ve çocuksu ‘jön kız’ tiplemesi, daha sonraki yıllarda yerine oturacaktır.
1964’de Halit Refiğ’in yönettiği ve Türk sinemasının en nitelikli yapımlarından biri olan ‘Gurbet Kuşları’, ilk döneminin en dikkat çekici filmidir. Ancak filmin afişlerinde ikinci isim olarak yazılan Filiz Akın, bir ‘kenar süsü’ olmaktan öteye geçemez.
Her karesinde bir ikon...1960’ların izleyicileri onu eşi Türker İnanoğlu’nun şirketi adına bir ‘memur oyuncu’ olarak birbiri ardına çektiği popüler iş filmleriyle hatırlar. Ama Filiz Akın’ın en parlak dönemi ‘70’lerdir. Türker İnanoğlu’nun Yılmaz Güney’le oynamasına önce karşı çıkıp, sonra izin verdiği
1971 yapımı ‘Umutsuzlar’, sinema yaşamındaki en iyi, en unutulmaz filmidir Filiz Akın’ın.
Yılmaz Güney’in yönettiği, Gani Turanlı’nın görüntülediği her karede bir ‘ikon’dur Filiz Akın. Ve gerçekten de Filiz Akın denince, hemen ‘Umutsuzlar’ akla gelecektir. İlk bakışta Yılmaz Güney ağırlıklı ‘gangster romantizmi’ içeren bir film olarak görülse de, balerin Çiğdem rolündeki Filiz Akın’ın da bir tutku filmidir ‘Umutsuzlar’. Bir yıl sonra Atıf Yılmaz’ın yönettiği ‘Utanç’ filmindeki işçi Bahar karakteriyle de ‘cici kız’lıktan kurtulacaktır.
Yerleşik kalıplara karşı1962’den 1975’e dek 100’ün üzerinde filmde oynar Akın. Bunların arasında yarına kalacakların sayısı üçü beşi geçmez. Oysa, onunla birlikte bir döneme ‘dört büyükler’ olarak damgasını vuran Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Türkan Şoray’ın filmografilerine topluca baktığınızda çok sayıda yarına kalacak yapım görebilirsiniz.
Yarına kalacak filmlerinin azlığı bir yana, doğal özellikleri açısından baktığınızdaysa durum değişir. Şirinliğiyle, içsel masumiyetiyle ve de kendine özgü ‘çocuk kadın sarışınlığı’yla, ilginç bir Filiz Akın portresi ortaya çıkar. Ve işte Filiz Akın’ın yerleşik kalıpları kırıp, Türk sinemasına yenilik getirmesi, özellikle de tipolojik açıdan kaynaklanmaktadır.