CaddeYeğeni sessizliğini bozdu! Marilyn Monroe reddedilmeseydi hayatta olabilirdi

Yeğeni sessizliğini bozdu! Marilyn Monroe reddedilmeseydi hayatta olabilirdi

08.08.2022 - 13:34 | Son Güncellenme:

Marilyn Monroe 1962 yılında, 36 yaşında yatağında ölü bulundu. Uyuşturucu bağımlılığı, yalnızlık ve depresyonla mücadele ederken, babasının kendilerini terk etmesinin bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışıyordu. Monroe'nun yıllar sonra konuşan yeğeni Francine Gifford, ünlü yıldızla ilgili çarpıcı gerçekleri anlattı.

Yeğeni sessizliğini bozdu Marilyn Monroe reddedilmeseydi hayatta olabilirdi

Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Marilyn Monroe 1 Haziran 1926 yılında Los Angelas'ta dünyaya geldi. Özellikle filmlerdeki 'Sarışın Bomba' karakterleriyle bir sıçrama elde eden Monroe son anlarına kadar gündemde kalmaya ve başarılı işlere imza atmaya devam etti. Tarihler 4 Ağustos 1962'yi gösterdiğinde aşırı doz uyuşturucu kullanıma bağlı olarak genç yaşta hayatını kaybetti. Ancak Hollywood'un en ikonik aktrislerinden biri olarak görülen Marilyn Monroe'nun ölümü, hiçbir zaman kabul edilemedi. Los Angelas'ta dünyaya gelen sanatçının başlarda oldukça zor bir hayatı vardı. Gerçek adı 'Norma Jean' olan Marilyn Monroe, film sektöründe çalışan Gladys Baker'ın kızıydı, babası ise bilinmiyordu. Monroe'nun annesi Gladys Baker, bipolar bozukluktan muzdaripti ve hayatını psikiyatri kliniklerinde geçirdi. Annesinin ruhsal sorunları dolayısıyla bebek Marilyn Monroe henüz iki yaşındayken koruyucu aileye verildi. Bu süre içerisinde Marilyn annesiyle görüştürüldü hatta 1934'te kısa bir süre onunla yaşamaya da başladı. Ancak hiçbir zaman gerçekten yakın olamadıkları gibi gerçek bir anne-kız ilişkileri de olmadı.

Haberin Devamı

Yeğeni sessizliğini bozdu Marilyn Monroe reddedilmeseydi hayatta olabilirdi

Koruyucu aileler tarafından büyütülen Monroe'daki ışığı ise çalıştığı fabrikaya gelen bir fotoğrafçı keşfetti. Işıltılı hayata model olarak adım atan Monroe, sonrasında küçük rollerde oynayarak film sektörüne de giriş yaptı. Monroe zamanla "Gentlemen Prefer Blondes", "The Seven Year Itch" ve "Some Like It Hot" gibi filmlerle 1950'lerin en büyük film yıldızlarından biri oldu. Kariyer basamaklarını öyle bir tırmandı ki öldüğünde kısacık yaşamına rağmen 30 tane filmde rol almıştı. Monroe'ya yapılan ödemeler hakkında bilgi veren bir şirketin verilerine göre, Monroe oynadığı büyük filmler için bugünkü rakamla yaklaşık 980 bin ila 9.8 milyon dolar arasında ödeme alıyordu. Ancak öldüğü sırada Monroe'nun yalnızca 7.7 milyon dolar net serveti olduğu açıklandı.

Haberin Devamı

Marilyn Monroe'nun hiçbir zaman çocuğu olmadı ve 36 yıllık hayatı boyunca üç kez evlendi. İlki 1942'de James Dougherty ile oldu ve kısa bir süre sonra 20 yaşındayken ayrıldılar. Hatta Marilyn Monroe ilk evliliğiyle ilgili bu süre zarfında pek konuşmadıklarını ve ortak bir şeyleri olmadığı için ayrıldıklarını söyledi. 1954'te Amerikalı beyzbol yıldızı Joe DiMaggio ile evlendi. DiMaggio ise Marilyn'in cinsel bir obje olarak görülmesinden rahatsız oldu hatta karısına şiddet uyguladı. Çift 9 ay sonra ise boşandı. Son evliliğini ise 1956 yılında Arthur Miller ile yaptı.

BU BİR İNTİHAR!

36 yıla sığdırılmış film, şov ve birbirinden farklı aşk hikayeleriyle adından söz ettiren Marilyn Monroe, bir sabah evinde ölü bulundu. Tarihler 5 Ağustos'u gösterdiğinde Monroe'nun yardımcısı Eunice Murray erken saatlerde yatak odasının ışığının yandığını gördü ve kapıyı çaldıktan sonra yanıt alamadı. Kapı kilitliydi ve Murray, Monroe'nun psikiyatristi Dr. Ralph Greenson'ı durum hakkında uyardı. Dr. Greenson pencereden odaya girdi ve Monroe'yu ölü olarak buldu. Marilyn Monroe'nun 4 Ağustos 1962'de aşırı doza neden olan barbitürat (sakinleştirici) zehirlenmesinden öldüğü belirtildi. Ona otopsi yapan adli tıp uzmanı da genç yıldızın aşırı dozda yatıştırıcı aldığını ve bunun bir intihar olduğunu söyledi.

Yeğeni sessizliğini bozdu Marilyn Monroe reddedilmeseydi hayatta olabilirdi

Yaşamı boyunca gerçek babasıyla iletişime geçmek isteyen Marilyn Monroe babasının eksikliğini 36 yıl boyunca hissetti. Kimilerine göre Marilyn Monroe'nun uyuşturucu bağımlısı olmasının ve ağır depresyon geçirmesinin en büyük sebeplerinden biri içindeki baba sevgisinin boşluğuydu. Konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde Marilyn Monroe'nun uzaktan yeğeni olan Francine Gifford çarpıcı açıklamalarda bulundu. Marilyn, gerçek babasının kimliğini ilk kez, 1934'te felç geçiren ve paranoyak şizofreni teşhisi konan annesinin ona verdiği bir fotoğrafla öğrendi. Basitçe "Bu senin baban" dedi. Fotoğraftaki kişi Charles Stanley Gifford'tu ve Marilyn Monroe'nun biyolojik babasıydı. Hatta bunu kanıtlayan en büyük olaylardan biri de geçtiğimiz mayıs ayında uzaktan kuzen Francine Gifford ve Marilyn Monroe'nun saç telleri arasında yapılan DNA'nın yüzde yüz uyuşmasıyla neticeye kavuştu.

Haberin Devamı

EĞER SEVİLSEYDİ...

Marilyn ilk olarak 18 yaşındayken Gifford ile iletişime geçmeye çalıştı. Biyolojik babasını arayan Marilyn Monroe aldığı cevap karşısında yıkıldı. Babası Marilyn Monroe'yu tanıyamadı ve ona kim olduğunu bilmediğini avukatıyla iletişime geçmesi gerektiğini söyledi. 1950 yılında babasını ikinci kez aramayı denedi. Ancak Marilyn Monroe'nun arkadaşı Sidney Skolsky'ye göre Gifford o yıllarda yeniden evlenmişti bu yüzden kızına, "Dinle Marilyn, evliyim, çocuklarım var. Benim için sorun çıkarmanı istemiyorum" dedi. Son temas kurma girişimi 1961'de oldu ve başarısızlıkla sonuçlandı sonrasında ise Marilyn Monroe alkol ve amfetamin bağımlısı oldu. Kalbinde büyük bir boşlukla erken yaşta ölen Marilyn Monro için yeğeni, "Dünyaya nasıl geldiğinin ve babasının kim olduğunun gizemini çözdük, ancak dünyayı neden terk ettiği hala bilinmiyor" dedi.

Haberin Devamı

Yeğeni sessizliğini bozdu Marilyn Monroe reddedilmeseydi hayatta olabilirdi

Marilyn Monroe'nun erken vedasından büyük bir üzüntü duyan yeğeni öz babasının içindeki bu büyük boşluğu doldurabilseydi daha uzun yıllar yaşayabileceğini, mutlu biri olabileceğini söyledi. Yeğen Gifford'un konuyla ilgili son sözleri ise şu şekildeydi: "Büyükbabam doğru hamleyi yapsaydı Marilyn'in çok daha iyi bir hayatı, mutlu, normal bir ailesi ve destek mekanizması olurdu. Sorunları vardı biliyorum ama her zaman bir babaya ihtiyaç duydu. Ait olmak istiyordu. Kim bilir, dedem onu kabul etseydi belki hala aramızda olurdu".