Cadde‘Toksik insanların olduğu bir set değil’

‘Toksik insanların olduğu bir set değil’

03.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Kanal D’de ekrana gelen ‘Üç Kız Kardeş’ dizisinde oynayan Almila Ada, Özgü Kaya ve Melisa Berberoğlu, aralarında kıskançlık olmadığını ve sette toksik insanların bulunmadığını söyledi.

‘Toksik insanların olduğu bir set değil’

Sercan Kısmet - Kanal D’nin, çekimleri Ayvalık’ta gerçekleşen ‘Üç Kız Kardeş’ dizisinde rol alan Almila Ada, Özgü Kaya ve Melisa Berberoğlu’nu Ramazan Bayramı nedeniyle setlerinde ziyaret ettik. 90’lı yıllarda geçen projede yer alan üçlü, o döneme olan özlemlerini dile getirdi. Oyunculuk sektöründe genç jenerasyonun en popüler üç ismiyle, diziyi, aşka bakışlarını ve bayramı konuştuk.

Haberin Devamı

Ayvalık çok güzel bir belde. Tatil gibi set diyebilir miyiz?

Özgü Kaya: Doyamadığımız manzaralar yaşıyoruz. İstanbul’un kaosundan bir nebze kurtulup, set aralarında bu dingin hayatı deneyimliyor olmak, bizi sakinleştiriyor ve iyi geliyor.

Almila Ada: Birkaç hafta öncesine kadar hava soğuktu. Şimdi sıcaklar başladı. Çok güzel bir atmosferde çalışıyoruz.

Melisa Berberoğlu: Kışın soğuk geçti ve çok rüzgar vardı. Hava ısınınca keyifli oldu.

İstanbul dışında çalışmak nasıl?

Ö.K.: Benim ilk şehir dışı işim. Yıllarca şehir dışında çalışmaktan korktum ve gitmek istemedim. Duygusal bir yapım olduğu için o dünyaya ayak uyduramam diye hep bir çekincem vardı. Ayvalık benim için çok güzel başlangıç oldu. Hayatıma huzurlu yerden geldi.

Haberin Devamı

A.A.: Benim ikinci şehir dışı projem. İlki Gaziantep’ti, şimdi Ayvalık... Şehir dışında çalışmak, oyuncular ve ekip için daha kolay. Trafik olmadığı için sete rahat gidiyoruz ve daha güzel uyuyoruz. Set oturduğu için haftada iki günümüz boş oluyor ve İstanbul’a rahatça gidebiliyoruz. İstanbul dışında çalışmanın tek sıkıntısı ailenden, evinden ve yaşamından uzakta olmak. 

M.B.: Alışma sürecinde bütün arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu. Çok keyifle çalışıyorum.

Sette güzel kadınlar olduğu zaman aralarında bir anlaşmazlık olduğu söylenir. Sizde durum nasıl?

A.A.: Sektörde artık öyle şeylere yer yok diye düşünüyorum. Muhakkak olabilir ama bizimkisi toksik insanların olduğu bir set değil. Çalışması kolay bir setteyiz.

Ö.K.: Tüm oyuncular ve kamera arkası ekibi olarak çok güzel bir enerji yakaladık. Burada ikinci aile gibi olduk. Birbirimize tutunuyoruz. Vakit geçire geçire ortak noktalarımızı buluyoruz.

Reytingler her hafta yükseliyor. Bunun sırrı nedir?

Ö.K.: Birçok dinamik var. İlk olarak ekip işi... Hikâyemiz zengin. Her karakterin ayrı bir tadı ve rengi var. Her yaştan kitlenin bir şey bulabileceği bir proje...

A.A.: Aile dizisi çektiğimiz için Türk halkı kendilerine dair bir şey bulabildikleri için bizi sevdi. Gerçekten senaryo grubundan çaycısına kadar hepimiz mutlu bir şekilde çalıştığımız için bu da ekrana ve reytinge yansıyor.

Haberin Devamı

M.B.: Ayvalık’ın büyüleyici atmosferi var. O da seyirciyi büyülüyor ve herkesi içine çekiyor.

Dizi 90’lı yıllarda geçiyor ve o dönemde çocuktunuz. Şimdi o zamanın içinde olmak nasıl bir his?

M.B.: Keşke o zamanlara gerçekten dönebilsem. Dizide her şey ağır ve yavaş geçiyor. Günümüzde ise maalesef her şey hızlı. Eski günleri sette de olsa görmek güzel.

Ö.K.: Çok keyifli ve güzel. Günümüzde insanlar, duygular, ilişkiler, olaylar ve durumlar çok hızlı gelişiyor. 90’larda her şey sıcaklık ve samimiyet ortamında, sindire sindire akıyormuş. Oynarken, 90’ları deneyimlediğimizde çok imreniyoruz. ‘Keşke gençliğimiz 90’lı yıllarda olsaydı’ diyorum. İnsanlar o dönemin samimiyetini ve sıcaklığını çok özlüyor.

Romanın yazarı İclal Aydın’ın dizide annenizi oynaması sizin için nasıl bir avantaj?

M.B.: Güven dolu ve sıcacık. Gerçekten tam bir anne... Çatıyı onun oluşturduğunu düşünüyorum. O olmasa yıkılır gibi düşünüyordum. Enerjisiyle hepimiz pozitif oluyoruz. 

Haberin Devamı

Ö.K.: Onun anaç ve dinginleştiren bir tarafı olduğu için kafamıza takılan her şeyde ona gidiyoruz ve bizi rahatlatıyor.

A.A.: Kitabın yazarı gibi davranmıyor. Hem bizim rol arkadaşımız hem de romanın yazarı olduğu için ondan fikir alıyoruz. Bize çok iyi geliyor.

‘Toksik insanların olduğu bir set değil’

Almila Ada: ‘Aşk kıymetli bir duygu’

Aşkı nasıl tanımlarsınız?

A.A.: Çok kıymetli bir duygu. Benim adıma aşk ailenden aldığın sevgi kadar özel bir şey. Aşık olduğun kişiyle ileride hayatını birleştirmek istediğin için sevgi ve güven duygusu...

M.B.: Bir tek kadın-erkek ilişkisi değil, çok boyutlu bir şey aşk. İnsan kardeşine ve çiçeğe de aşık olabilir. Aşık olduğun zaman hayatına renkler geliyor, gökkuşağı gibi oluyor.

Ö.K.: Aşk benim için tanımlanan bir şey değil. Beni uçuş uçuş yapıyor ve heyecanlı bir hâle getiriyor. Aşık olduğum hâlimi daha çok seviyorum.

Evlilik için ne düşünüyorsunuz?

A.A.: Biraz daha erken. Hem yaşımdan dolayı hem de yoğun çalıştığım için şu an düşünmüyorum. İş ve özel hayat ayrı ayrı yürütülebilir.

Haberin Devamı

M.B.: Bu konuda çok yorum yapmak istemiyorum. Kariyerime odaklıyım. Şu an hayallerimi kariyer üzerine kurdum.

Ö.K.: Bana şu an çok uzak. Hazır hissettiğim zamanda isterim. Şu an yolun başındayım ve tüm planlamamda iş var.

Melisa Berberoğlu: ‘Güzellik baskısı hissetmiyorum’

Popülerlik hayatınızda neleri değiştirdi?

Ö.K.: Eskiye göre birçok değişen şey var. Mesela bazı yerlere gittiğimiz zaman insanların sevgisiyle karşılaşıyor olmak, beni mutlu ediyor. Bizi sanki kendi ailelerinden biriymiş gibi görüyor olmaları çok güzel.

A.A.: Şu an küçük bir yerde çekim yaptığımız için kalabalık ortamlarda bir tık kendimizi sakınmaya çalışıyoruz. Çünkü bir restorana girdiğimiz zaman herkesin yemeğini bölüyormuşuz gibi oluyor. Bu durum tabii bizi rahatsız etmiyor, aksine mutlu oluyoruz.

Ekrandaki güzellik baskısı sizi rahatsız ediyor mu?

A.A.: Günümüzde hem ekranda hem de sosyal medyada güzellik baskısı değişti. Kendi adıma bundan uzak duruyorum ve kınıyor noktasındayım. Tabii ki insan vücudunun bir yerinden mutsuzsa istediği operasyonu yapabilir ve değiştirebilir ama bunun baskıyla yapılması bana doğru gelmiyor. Ekrana çıktığım için cilt ve saç bakımlarımı yapıyorum. Güzel görüneceğim diye değil; kendim sağlıklı olmak için spor yapıyorum.

M.B.: Bir baskı hissetmiyorum. Oyuncu olarak bizim bedenimiz enstrümanımız. Bir müzisyenin enstrümanına iyi baktığı gibi bizde iyi bakmalıyız. Sağlıklı besleniyorum, yoga yapıyorum ve bedeni rahatlamak için meditasyon uyguluyorum.

Ö.K.: İnsan kendini nasıl mutlu hissediyorsa öyle olmalı. Estetik kaygıların yarattığı baskıları sağlıklı bulmuyorum. Ben içten ve dıştan güzel, sağlıklı olmaya özen gösteriyorum. Sağlıklı beslenmek, sporumu yapmak, cilt bakımı, meditasyon ve ruhuma iyi gelen insanlar bana kendimi güzel ve sağlıklı hissettiriyor.

Özgü Kaya: ‘Bayramları seviyorum’

Bayram sizin için ne ifade ediyor?

A.A.: Bayramları çok seviyorum. Eskiden tüm aile bir araya gelerek kutlanırdı. Günlük hayatta karşılaşmadığın aile fertleriyle yemek yiyip, kutlamak güzel bir şeydi. Şimdi koşuşturmacadan eski bayramlar olmuyor. Keşke o gelenekler geri gelse...

M.B.: Eskiden daha güzeldi. Dizide de bayram sahnesi çekiyoruz, o günleri ne kadar özlediğimi fark ettim. Eskiden özen olur ve aileler bir araya gelirdi. Şimdi herkes birbirinden koptu. Şimdiki bayramlar biraz buruk.

Ö.K.: Bayram aile, sıcaklık, samimiyet ve masumiyet demek. O yüzden bayramları seviyorum. Şimdiki bayramlarda tatil algısı var. O yüzden eski bayramların tadı bende bambaşka...

Bayramla ilgili ne gibi anılarınız var?

A.A.: Rahmetli anneannem ile dedem, birkaç tepsi baklava yaparlardı. Ortalıkta durup tozlanmasın diye çalışmayan fırının içinde tutarlardı. Yerlerini bildiğim için baklavanın üst katlarını yerdim. Üst katlarını yediğim baklavaları sonra aile olarak biz yemek zorunda kalırdık, diğerlerini komşulara dağıtırdık.

M.B.: Çok güzel bayramlar geçirdim. Küçükken süslüydüm. Ayakkabı hastasıyım. Topuklu ayakkabıyla gezerdim. Bayramda bana alınan kıyafetlerle yatardım.

Ö.K.: Sevgi dolu ailede büyüdüğüm için bütün bayramlarım güzel geçti. Bir arada, şen şakrak, keyifli olurdu. Her anım güzel.