Tolstoy’un ‘İnsan Ne İle Yaşar?’ adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir ağanın karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için ona gidip talebini iletir. Gerçekten de ağa herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım. Yoksa bütün hakkını kaybedersin” der.
Pahom, güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye... Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi de es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar ama kesilir takati... Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir anda yığılır yere ve bir daha kalkamaz...
Ağa olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u buraya gömerler. Ağa, mezarın başında durur ve şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Koronavirüs bize birazcık ayar verme konusunda etkili oluyor. Doyumsuzluk, hırs gibi sözcüklerle yeniden yüzleşiyoruz.
Paylaşmak güzeldir
İnsanlar fakirleşirken sizin servetinizi artırmanız neye yarar? Komşunuz açken sizin tok olmanız mutluluğunuza gölge düşürmez mi? Krizler insanı hep düşüncelere itiyor... O nedenle koronavirüs salgını bize bir şeyler daha öğretti. Ramazan’da zekâtın önemini, işsiz kalan insanları nasıl ayakta tutmamız gerektiğini, çok paranın bir noktadan sonra işe yaramadığını, dünya nimetlerinin paylaşılması durumunda mutluluk katsayımızın artacağını...
PEYGAMBER BALIĞI ÖYKÜSÜ
Büyük kıtlık zamanı Hz. İsa’nın havarilerinden balıkçı olan Aziz Peter, halkını doyurmak için balık tutmaya çalışır, ancak şansı yaver gitmez. Ümidini kestiği anda sahile bir dülger balığı yaklaşır ve kendisini yakalayarak, aç kalanlara yedirmesini söyler.
Aziz Peter, balığı eline alır, okşar ve “Madem hiç balık tutamadım, sen de yaşamaya devam et” der. Baş ve işaret parmaklarıyla tuttuğu dülger balığını yavaşça suya koyuverir. Rivayete göre balığın her iki yanındaki iri siyah benekler Aziz Peter’in parmak izleridir.
Dilerim koronavirüsün izleri, dülger balığındaki gibi bundan sonraki yaşantımızda kalmaz. Ama öğrettiği pek çok şey var: Anadolu’muza ve denizlerimize sahip çıkmamız, birbirimize görüş ayrılıklarına bakmadan sarılıp kenetlenmemiz, tek vücut olup tüm güçlükleri yenebileceğimize inanmamız gerektiği gibi... Daha güçlü Türkiye günlerinin yakın olması dileğiyle...
BARBUNYA TAVA
Malzemeler:
- 1 kg. barbunya balığı
- 2 su bardağı kepekli un
- 1 su bardağı zeytinyağı
- Yeterince karabiber ve tuz
YAPILIŞI: Temizlediğiniz barbunya balıklarını bir kapta un, tuz ve karabiber ile hazırlanan karışıma bulayın. Tavada az kızgın zeytinyağında her iki tarafını
kızartın. Afiyet olsun.