Divan Edebiyatı’nda adına şiirler yazılan, sultanlar tarafından özel sandallar yaptırılan, uğruna gümüş zokalar dökülen, “Boğaz’ın sultanı” unvanını almış, efsane bir balıktır lüfer
Kuleli Askeri Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarımda yeni öğrenim yılına hep buruk başlardım.
Balık mevsiminin başladığı günlerde bizim tatil biter, misinalar ve oltalar sandığa kaldırılır, küçük askerliğe başlardık. Son ders bittikten sonra içtimaya kadar olan sürede bazı arkadaşlar gazinodaki çay kuyruğuna koşar, bazıları iç bahçede volta atar, ben de hemşehrilerimle dış bahçeye çıkardım.
Eşi benzeri olmayan bir Boğaz manzarasında iki türlü iddia oynardık. Birincisi dakika tutup o zamanın yerli arabalarından hangisinin fazla geçeceğini tahmin etmek (Renault, Murat, Anadol). On dakika içerisinde hangi yerli araba fazla geçerse tahmin eden kazanırdı. İkincisi lüfer yakalayan balıkçıların kovalarına koydukları balık miktarını tahmin etmekti. O kadar çok lüfer yakalıyorlardı ki içi su dolu kovalar kısa sürede doluyordu.
Oynayan lüfer torbaları
O zamanlar İstanbullular bir gün beklemiş balığa bile itibar etmezlerdi. Çünkü lüferler hep canlı satılırdı.
Beşiktaş-Üsküdar arası işleyen motorlarda, Karaköy-Kadıköy arası çalışan vapurlarda çok rastladığım bir manzara vardı: Yanımızda oynayan bir torba. Manzara tuhaftı ama kimse merak etmiyor, oynayan torbayı gören, “Adam lüfer almış” deyip geçiyordu.
Divan Edebiyatı’nda adına şiirler yazılan, sultanlar tarafından özel sandallar yaptırılan, uğruna gümüş zokalar dökülen, “Boğaz’ın sultanı” unvanını almış, efsane bir balıktır lüfer.
Dünyanın pek çok ülkesinde deniz kenarında kurulu bir hayli şehir vardır ama milyonlarca göçmen balığın ortasından yüzüp geçtiği şehir pek yoktur. Boğaz, İstanbul halkının balıkla ilişkisine bambaşka bir özellik verir. Çokluk ve tazelikten başka, lezzetin de Boğaz ile ilgisi vardır. Karadeniz serin bir denizdir ve kışa doğru göçmeye başlayan balıklar zaten hafiften yağlanmış olurlar. Ama Boğaz suyu, akıntıları nedeniyle Karadeniz’den daha soğuktur. Dolayısıyla burada oyalanan balık, iyice yağlanır ve ızgarası da bir o kadar iyi olur. Bir başkadır Boğaz lüferinin tadı.
Kız Kulesi’ni geçmemeli
Boğaz’ın bitiminden itibaren deniz suyu sıcaklığı birkaç derece artar. Ortama uymakta gecikmeyen lüferin yağı azalır ve lezzetini kaybeder. Boğaz lüferine alışmış damaklar Marmara, Çanakkale, Ege ve Akdeniz’de yakalanan lüferlerin tadına hemen olumsuz tepkime gösterir. Bu ufacık ayrıntı lezzette büyük fark yaratır.
Hırçın balık
Dünyanın belki de en lezzetli balığı, kendinden daha büyük balıklara saldıracak kadar gözü pektir. Oltaları kırmak, misinayı dişleriyle kesmek ve kaçmaktaki ustalığı ile çok belirgin olarak
tanınır. Oltanın 5-6 santimetre ucuna tel bağlanır ki yakalanan lüfer kesmesin diye. Buna
“hırsızlı” adı verilir.
Akıntı başlarında sahte yemli zokayla, gündüz vakti kıyıya yakın yerlerde bir yağmurdan sonra sular bulandığında seğirtme zokalı olta ile, güneşin batmasından fosforlaşmanın oluştuğu ana kadar (bahr-i şafak sonu) ve ay ışığı olduğu zamanlarda yemle avlanır.
25 cm’den daha küçük tutulmaması gerektiği için bu yasağa uyulmadığından sayıları gittikçe azalan lüfere “Seninki Kaç Santim?” kampanyasıyla sahip çıkıldı ve Tarım Bakanlığı’nca da kısıtlamalar getirildi. 1960’lı yıllarda sadece İstanbul balık haline yılda 380 bin ton civarında lüfer gelirken ve fiyatı 50 kuruşa satılırken bu yıl ilk 400-450 gram civarındaki lüferlerin fiyatı
30 TL civarında seyrediyor.
Umarım yakın gelecekte kampanya çok olumlu sonuçlar doğurur ve lüferle eski günlerimize kavuşuruz.
Bol lüferli bir sezon dileğiyle. Haftaya kadar balıksız kalmayın.
IZGARADA LÜFER FİLETOLARI
Malzemeler
* 1 kg lüfer balığı
* 2 adet defne yaprağı
* 4 adet tane karabiber
* 1 su bardağı zeytinyağı
* Yeterince tuz
Yapılışı: Balığı temizledikten sonra ortasından ikiye ayırıp
fileto elde edin ve zeytinyağı, defne yaprağı ve tane karabiber olan bir kabın içinde 10 dakika bekletin, tuz serpin. Izgaranın üzerine balığın derisiz kısımları temas edecek şekilde fileto parçalarını yerleştirin. Dört dakika sonra ters çevirin, iki dakika derili kısım ızgaraya temas edecek şekilde pişirin. Afiyet olsun.