Geçen hafta Gökçeada’yı anlatırken adalıların yılda bir kez sarpa balığı yediklerini ve bunun nezleyi önlediğine inandıklarını yazmıştım. Bu yazımda gençliğimde haşır neşir olduğum bu balığı anlatacağım
Çanakkale Boğazı’nı gemiyle geçtiyseniz Boğaz’ın en dar bölgesinde tüylerinizi diken diken eden bir manzara ile karşılaşırsınız. Kilitbahir Köyü'nün üzerinde taşlara yazılmış bir dize görürsünüz: "Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir." Hüznünüz Çanakkale Boğazı’nın çıkışındaki Şehitler Abidesi’ni geçene kadar devam eder.
Yazının bulunduğu tepenin ardında boğazı korumak için konuşlandırılmış Deniz Piyade Taburu’nun çıkarma araçlarının yanaştığı bir iskele mevcuttur.
Balık avlamanın yasak olduğu bölgeye izin alarak girerdik bir zamanlar. İskele bölgesindeki balıklar, askerlerin yemek saatinin gelmesini iple çekerdi adeta. Çünkü karavanada kalan yemekler, iskeleden boşaltılınca balıklar artıkları kapma yarışına girerlerdi. Özellikle de sarpa ve melanur gibi balıklar.
NEZLEYİ ÖNLEDİĞİNE İNANILIYOR
Geçen hafta Gökçeada’yı anlatırken adalıların yılda bir kez sarpa balığı yediklerini ve bunun nezleyi önlediğine inandıklarını yazmıştım. Pek çok okuyucu merak edip beni arayınca sarpa balığı ile biraz nostalji yaşamak istedim.
Çer çöp ne varsa yiyen sarpa balığının avı da çok zevklidir. İlkbaharda ve sonbaharda yumurtlayan sarpa balıkları bir bölgede sürüler şeklinde bulunur ama münferit hareket edip yalnız dolaşırlar.
PAŞA OTUNU SEVER
Yaz tatillerinin önemli bir bölümünü balık tutarak geçirdiğim öğrencilik yıllarımda Eceabat’taki Çamburnu Mevkii en sevdiğim bölgeydi. Sabahın erken saatlerinde sadece fırından sıcak ekmek ve manavdan domatesle gelir, akşama kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım. Öğleden sonra elimi uzatıp topladığım midyeleri de tenekede haşlayıp limon sıkarak tüketir, günlük protein gereksinimimi karşılardım.
Küçük yaşlardan beri deniz bitkilerine meraklı olan yeğenim Ziya Nur Üzmez, bu merakını sürdürüp ziraat mühendisi oldu. Balık yakalamaya yeğenimle birlikte giderdik ve ot toplama görevini üstlenirdi. Paşa otlarının hangi kayalarda daha kaliteli olduğunu çok iyi bilirdi. Bu otlarla oltayı iyice sarıp, kolayca yakaladığımız sarpa balıklarının, deniz kenarında havuz yapıp akşama kadar canlı kalmasını sağlardık.
EGE DIŞINDA ÇİTARİ DENİYOR
Minicik dişleri ve küçük ağzı olan sarpa balığı, ‘çitari’ olarak da bilinir. Solungaç kapaklarından kuyruğuna kadar yayılan sarı renkli çizgiler mevcuttur balığın üzerinde. Bu haliyle Şam’da dokunan ve çitari' denen pamuklu, ipekli hafif bir kumaşın renklerini anımsatır. İsmi buradan gelir.
Balıkçılar pek akıllı olmadığını ve her türlü av aracıyla tutulabileceğini anlatırlar. Olta ile avlanma dışında ığrıp veya manyat gibi ağlar atıldığında balıkçıların suya küreklerle veya sopalarla vurarak yahut iplere bağlı taşlar atarak en çok gürültüyü çıkarmaya çalıştıklarında çitari balığı kaçacağı yerde dipte, tepkisiz bir şekilde yüzmeye devam edip yakalanmaya elverişli bir duruma gelir.
HEMEN TEMİZLENMELİ
Cezayir’de ot ile beslendiği için 'keçi' ismiyle anılır. Adını yeni Rumca’da 'hamail-muska' manasına gelen sarpadan alır. Bu balıkla ilgili en önemli püf noktası, öldükten sonra hemen temizlenmesi gerektiğidir. Yosunla beslendiği için iç organlarını hemen temizleyip atmazsanız koku yapar. Sarpa balığıyla ilgili tariflerde soğan bulunmasının nedeni de kokuyu tamamen yok etmesidir.
İstanbul ve Ankara’daki balıkçılarda pek rastlanmaz. Pahalı değildir ama mevsiminde çipuradan lezzetlidir.
iMROZ USULÜ SARPA
Malzemeler
* 4 adet sarpa balığı
* 1 çay kaşığı pul biber
* 2 adet soğan
* 1 tutam safran
* 1.5 litre su
* 2 su bardağı haşlanmış nohut
* 1 su bardağı zeytinyağı
* 2 adet büyük boy patates
* 2 adet büyük boy domates
* 4 adet kırmızı acı biber
* Yeterince karabiber ve tuz
Yapılışı: Soğanların ve patateslerin kabuklarını soyup doğrayın. Domateslerin de kabuklarını soyup çekirdeklerini çıkarın ve dörde bölün. Balıkların içini temizleyip yıkayın. Derin bir güveç kabına balığı ve diğer malzemeleri ekleyip kısık ateşte pişirin. Afiyet olsun.