Mevlana ve
Mesnevi, insanın doğaya olan bağını şöyle açıklıyor: “İnsan önce cansızlar ülkesinden gelmiştir; cansızlardan nebatlara düşmüştür. Yıllarca nebatlarda ömür
sürmüştür de cansızlardaki savaşını hatırına bile getirmemiştir. Nebattan canlılara dönüşünce de nebat olduğu zamanki hali hatırına bile gelmez. Yalnız yeşilliğe gönlü akar; hele bahar oldu da çiçekler açıldı mı?”
Evet bahar oldu, çiçekler açtı ve yine Alaçatı’dayız. Ot festivali her yıl daha güzel ve kapsamlı oluyor. Yarışma yarın yapılacak.
Değerlendirmeleri, gelişmeleri haftaya aktaracağım.
İnsanlık tarihinin çok önemli kısmı doğayı tanımakla geçti.
Yakın tarihe kadar sepet yapabilmek, güzelleşmek, ısınmak, yaşamımızı sürdürmek, iyileşmek, başımızı sokacak ev kurmak, kumaş dokuyabilmek için yararlandığımız bitkileri ne çabuk
unuttuk?
Kalın bir sis perdesi girdi doğa ile aramıza. Yüz vermez olduk mevsiminde doğadan toplanan otlara ama tarım ilaçları ve hormonlarla, suni gübrelerle, hibrit tohumlarla yapılmış şık ambalajlı plastik tadında sebzelere, maden bulmuş gibi
seviniyoruz.
Son yüzyılda doğanın dostumuz olduğunu, anamız, atamız, her şeyimiz olduğunu hatırlamaya başladık.
Kurallarından asla taviz vermeyen batı tıbbı bile artık doğru beslenmeden ve bitkisel tedavilerden bahsediyor. Büyükannelerimiz, büyükbabalarımızın yaşantısında büyük yer tutan, sofraya aş, hastaya ilaç olan yabani otlarımız gün geçtikçe daha çok keşfedilmekte.
İŞTE O OTLAR...
Balık ve deniz ürünleri taze olarak tüketildiğinde tüm ot çeşitleri ve sebzeler ile uyum gösterir. Isırgan otu, kuzukulağı, deniz börülcesi, pancar otu, radika, turp otu, şevketi bostan, kuş otu, cibes, deniz fasulyesi, madımak, sirke otu, labada, mercanköşk gibi otlarla sosların hazırlanmasında, marinad işleminde, pişirme esnasında aroma katıcı özellikleriyle birliktelik sağlamak zengin mutfağımızda çok önemli bir rol oynar.
Dünyanın en lezzetli balıklarının bulunduğu ülkemizde balığın pişirilmesine ilişkin reçetelerde çok fazla sos ve ot geliştirilmemiş, otlar genellikle salata şeklinde
veya balığın yanında
garnitür olarak değerlendirilmiştir.
* Halbuki somon balığının yanına taze kuşkonmaz ve kapari çiçeği çok yakışır. Kuşkonmazın tam mevsimi. Bir deneyin, balığın yanında tadına doyum olmaz.
* Buğulaması önerilen kırlangıç balığı defne yaprağı ve dereotu ile; turp otu, ısırgan otu fırında pişirilen sinarit balığı ile enfes lezzetler oluşturur.
* Rezene, ızgarada mercan balığına eşlik edince lezzeti artar.
* Levrek, şevketi bostan ile çok güzel birliktelik yaşıyor, mezgit balığı marine edilirken taze fesleğenli zeytinyağında bekletilirse lezzetini katlıyor.
* Dil balığı tavada pişirilecekse kapari çiçeği ve melisa balığa güzel bir tat katıyor.
* Istakoz haşlanırken, suyuna birkaç zencefil kökü eklenmesi hem haşlama süresince kötü kokular oluşmasını engeller hem de ıstakozun lezzetini artırır.
* Balık çorbalarının son dakikalarında atılan birkaç kereviz yaprağı müthiş bir lezzetin habercisidir.
Balıklar otlarla yolculuklarında mutlu birliktelik içinde olacaklar ve bize de bu mutluluklardan misliyle yansıtacaklardır.
EBEGÜMECiLi KALAMAR
Malzemeler: n 1 adet orta boy kalamar n 1 bağ ebegümeci n 1 adet orta boy kuru soğan n 1 diş sarımsak n 2,5 su bardağı su n 1 adet limonun suyu n 1/2 adet portakalın suyu n 1/2 çay bardağı zeytinyağı n 1 yemek kaşığı un n 1 tatlı kaşığı toz şeker n Yeterince karabiber ve tuz
Yapılışı: Kalamarı uzun şeritler halinde doğrayın. Bir tencerede zeytinyağını ısıtın, kalamar, piyaz doğradığınız soğan ve ince doğranmış sarımsağı 5-6 dakika kısık ateşte kavurun. Un ilave edip 1 dakika daha beraber çevirin ve suyu ekleyin. Portakal suyu, limon suyu, toz şeker, tuz, karabiber ile lezzetlendirin ve kısık ateşte kaynamaya bırakın. Ebegümecini yıkayın ve yapraklarını kaynar suda 2 dakika haşlayıp soğuk suya alın. Haşlanan ebegümecini, kalamarı ocaktan almadan 5 dakika önce tencerenin içine atın. Kalamarla beraber 5 dakika daha pişirin. Afiyet olsun.