Anadolu, Osmanlı’dan bu yana lezzetli ürünler veriyor bize, kıymetini bilmek lazım. Geleneklere sahip çıkmak, kişilikli toplum olmanın en önemli göstergesidir bence
Son zamanlarda Osmanlıca dilini öğrenme konusu gündeme bomba gibi düşerken, Osmanlı yemeklerini sunan restoranlar da birbiri ardına açılmaya başladı.
Peki ama ne denli başarılı olacak? Osmanlı yemeklerinin lezzetleri, sunumları talep görecek mi?
Aslında çok farklı yemek gelenekleri var Osmanlı’da... Bugünün füzyon mutfağı, Osmanlı mutfağının ta kendisi. Çünkü atalarımız, bin yıl süren büyük göç sırasında yemek kültürlerini korurken; karşılaştıkları toplumların farklı yemek geleneklerini de öğrendiler.
Osmanlı mutfağı dediğimiz şeyin ardındaki felsefeyi bilmek, ruhu anlamak, yenilen yemeklerin lezzetlerinde bize tarihi yaşatıyor.
MÜTHİŞ BİR MOZAİK
Selçuklu devletini kurmakla Persler’i, İslamiyet’i kabul ve temsil etmekle Ortadoğu âlemini, tarım devriminin beşiği olan Anadolu’yu fethetmekle buğday tahılına ve koyun etine dayalı yemek türlerini, Hititler’den Roma ve Bizans’a yaşayan sofra geleneklerini tanıma fırsatı bulan atalarımız müthiş bir mozaik oluşturdular.
Osmanlı mutfağı birbirinden zengin bu temellerin üstüne kuruldu ve yükseldi.
Beş yıldır çalışmalarını büyük bir sabırla sürdüren Matbah Restoran, gerçekten mutfağımızın gelişimi için büyük çaba sarf ediyor.
Geçtiğimiz perşembe akşamı Osmanlı yemekleri temalı Matbah Restoran’da 571. Gece (Şeb-i Arus) münasebetiyle verilen Mevlevi Somadı’nda buluştuk.
Tarih yolculuğu...
Hz. Mevlana’nın toplumu aydınlatmak, fikirlerini vermek için kullandığı sembollerden biri de yemektir. Örneğin; “Hayatım, ‘Hamdım, piştim, yandım’ sözlerinden ibaret” diyerek en anlamlı hayat felsefesini yemek terimleriyle açıklamıştır.
Osmanlı saray mutfağından özenle seçilmiş menüde ‘Sirkencübin şerbeti’ çok ilgi çekiciydi. Bal ve sirke karışımından oluşan bu şerbet hazmettirici özelliğe sahip.
Gül şerbeti, tutmaç çorbası, şiş kebabı, gül yapraklı marul salatası, Mevlevi pilavı (Hassaten lokma), pekmezli ayva yemeği ve Mevlevi mutfağının vazgeçilmez tadı badem helvası da zengin menünün oluşmasında yerlerini aldı.
Ayva yemeği hem kuzu, hem de dana kıyması birlikte çekilerek hazırlanmış.
Saray mutfağından ekşi ile tatlının bir arada olmasının yansımasını da gösteren yemekler bizi tarihin derinliklerine götürdü. Ottoman otellerinin Genel Müdürü Serdar Balta ve Konyalı restoranlarının koordinatörü Savaş Bulut gibi iki yetenekli yöneticinin heyecan dolu çalışmalarından yemeğin hazırlanmasındaki en önemli unsurun aşk ve sevgi olduğunu bir kez daha anladım.
CEVABI MEVLANA’DA
Geleneklere sahip çıkmanın yadırgandığı dönemleri çok iyi hatırlıyorum. Hâlbuki kişilikli toplum olmanın en önemli göstergesidir bence. Şimdi moda olan bir ürün, şişirilen bir tanıtımla hak etmediği yerlere geliyor ama saman alevi gibi sönüyor.
Anadolu, Osmanlı’dan bu yana lezzetli ürünler veriyor bize, kıymetini bilmek lazım.
Dünyanın en ünlü şefi Ferran Adria, İspanya’daki lokantası El Bulli’yi kapattı. Laboratuar çalışmaları yapıyor birkaç yıldır. Bu çalışmalardan bir bölümü Anadolu’nun sır lezzetleriyle ilgili. Mutfağımız için büyük fırsat.
Tanıtım atağını Matbah gibi kaliteli restoranların sayısını artırarak desteklemek lazım.
Peki ne yapmak lazım? Bakın cevabını Mevlana yüzyıllar önce vermiş:
“Aşkın olgunluğu, sevenle sevilenin birleşmesindedir, beri gelin; yağla unun bir daha ayrılmayacak kadar karılmasından meydana gelen bulamaç gibi karılın, katışın birbirinize.”
iSTiRiDYE PiLAKiSi
Malzemeler:
- 1 kg. istiridye
- 1 demet maydanoz
- 1 adet limonun suyu
- 1 çay bardağı zeytinyağı
- 1 çay kaşığı tuz
İstiridyelerin kabuğunu çıkarın. Tavada zeytinyağını kızdırın ve istiridyeleri, ince kıyılmış maydonoz ve iki su bardağı suyla birlikte 15 dakika pişirin. Üzerine limon suyu sıkarak servis edin. Afiyet olsun.