“Demir tava geldi kömür bitti, akıl başa geldi ömür bitti...” Bu tekerlemeyi kullanmayı hiç sevmem. “En geç, en erkendir” demek isterim genellikle.
Geçenlerde çocukluğumda bahçemizde bulunan dut ağaçlarından esinlenerek dut ile ilgili bir yazı kaleme almıştım. Yaprağını koyun, keçi yiyince süt veriyor, arı yiyince bal yapıyor, geyik yiyince misk, tırtıl yiyince ipek yapıyor. Biz ise olgunlaşıp yere düşen dutları süpürüp çöpe atıyoruz.
İlkbaharda ilkokulda okurken pikniğe çıktığımızda toplayıp tek tek yapraklarını seviyor, sevmiyor diye yolduğumuz papatyaların çay olarak ithal edilenlerine avuç dolusu para verdiğimizi görünce daha derinlere inesim geliyor...
Annemin yol kenarlarından topladığı narin kırmızı gelincikler, dikenlerle boğuşma sonucu topladığım böğürtlenler, mis kokulu dağ çilekleri, bir ile adını veren yaban mersinleri, tıp alemince baş tacı ediliyor bu aralar. Urla’da topladığım dağ kekikleri, üzerine çok kafa yorduğum doğunun muzu ışkın, Karadeniz’de tanıştığım hodan, Fethiye’de Dalyan’da yerlerde sürünen kapari, aşıkları doyuran karamuk, şeker yokken hayatımıza giren keçiboynuzu, İç Anadolu’nun türkülere giren efsane otu madımak, Türkiye’nin servet niteliğindeki nimetleridir.
Meyankökü mucizesi
Siirt’te görev yaptığım yıllarda tanıştım bu bitki ile. Öksürüğü kesen şekerli bir yapısı var. Alarko firmasına ait meyankökü fabrikası vardı. Kolada kullanıldığı için pazarı hazır bir üretim tesisiydi. Ben gittikten sonra kapandığını öğrendim ama meyankökü bitkisinin yararlarını unutamadım.
Annemin yaptığı, bayıla bayıla içtiğim gelincik şurubu ise Osmanlı sarayında da başrol oyuncuydu. Türkiye’de 16 türü saptanmış. Macunlar, şuruplar, çaylar yapılır gelincikten... Ünlü ressamımız Hikmet Çetinkaya’nın tüm yağlı boya eserleri gelincik temalıdır. Anadolu’nun kırını bayırını coşturur gelincik.
Doğaya dönüş
Adını bir kente veren safran çiçeği tam bir doğa harikası. Nazik çiçeğinin vücudumuza, gözlerimize sağladığı yararlar saymakla bitmez. Ben en çok paella, balık çorbası ve buğulamalarda kullanırım safranı. Yemeğe lezzet ve asillik katar. Yarım asır öncesine kadar güzellik iksiri, ısınmak, kumaş dokumak, sepet yapmak, başımızı sokacak ev kurmakta kullandığımız bitkileri unutup, hibrit tohumlardan suni gübrelerle, tarım ilaçları ve hormonlarla, kışkırtıcı ambalajlarla satılan sebze ve meyvelere övgüler düzer olduk.
Neyse ki pandemi sonrası işler tersine dönmeye başladı. En büyük dostumuzun doğa olduğunu anladık, sofraya aş, hastaya ilaç olan yaban otlarımızdan hatırlayabildiklerimi aktardım. Yüzlerce çeşit endemik bitki, daha neler neler var Anadolu topraklarında!
Not: 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
FENÇEL
Malzemeler:
4 dal taze rezene
1 demet dereotu
1 demet maydanoz
1 demet taze soğan
1 demet taze fesleğen
2 adet paprika
2 adet fırınlanmış patates
100 gr. Ezine peyniri
2 yemek kaşığı tereyağı
1 kök rendelenmiş rezene
1 çay kaşığı sumak
2 yemek kaşığı nar ekşisi
4 yemek kaşığı zeytinyağı
Yeterince tuz
Yapılışı:
Küçük küpler halinde doğradığınız patatesleri rendelenmiş peynir ve eritilmiş tereyağı ile karıştırın. Diğer tüm malzemeleri ince doğrayıp karışıma ilave edin. En son zeytinyağı ve nar ekşisini ekleyin. Afiyet olsun.