Harbiye Açıkhava’da yine Tarkan zamanları başladı. Müzik sektörünün zorda olduğu bu dönemde Tarkan’ın üst üste 10 konser veriyor olması önemli. İlk konser gecesinden itibaren de sosyal medya Tarkan şöyle şahane, böyle muhteşem diye yıkılıyor. Aslında ben de ilk konserini izleyip yine büyük ihtimalle Tarkan’a hayran kalıp başarısının sırrı üzerine yazarım diye hayal ediyordum. İlk yıllardan beri konserlerinin düzenli takipçisi olarak ona güvenim yine tamdı. Onu ayrı bir yere koyup çok değerli bulan, pamuklara sarılıp korunması gerektiğini düşünen ben;bu konserlerde biraz hayal kırıklığına uğradım. Tarkan’ın bir süredir yerinde saydığını fark ettim. Kendi zirvesinden aşağı düşmüyor, yerini koruyor ama ileriye de gitmiyor.
Tarkan’ın sahne performansının övülecek birçok yönü var. Evet Tarkan hâlâ sahnede çok iyi. Yine herkesi kendinden geçiriyor, o büyülü enerjisiyle bütün zincirlerimizi kırıyor, ruhlarımızı özgür bırakmamızı sağlıyor. Ama bir süredir konserleri; çok sevdiğimiz bir filmi arada özleyip tekrar tekrar izlemeye benziyor.
Acilen yeni şarkılara ihtiyaç var
Yeni albümle ilgili ilk detayları bir süre önce yazmış, Tarkan’ın yine çok titizlendiğini, albümün biraz gecikeceğini söylemiştim. Kesinleşen yeni Aysel Gürel şarkısını inşallah bu konserlere yetiştirir demiştim. Ama ne yazık ki konserde yeni şarkıların rüzgarı bile esmiyordu. En azından bir şarkıyı “Daha üzerinde çalışıyoruz ama çok heyecanlandım” diyerek günahıyla sevabıyla görücüye çıkarsa, Açıkhava’yı iğne atsan yere düşmeyecek kadar dolduran binlerce hayranını daha çok mutlu etmez miydi? Yahu öyle bir seyirci vardı ki Tarkan ‘Kuzu Kuzu’ya başladığında istisnasız herkes ayağa kalktı ve eşlik etmeye başladı.
Duygusal şarkılar yerine türküler
Madem yeni şarkılar olamıyor, biraz daha kıyıda köşede kalmış şarkılara ağırlık verilebilirdi. Genel olarak repertuarı karışık buldum. Gecenin en nefes aldıran bölümü cayır cayır rock bir yorumla ‘Biz Nereye’ oldu. Bu yıl ‘Unutmamalı’dan ‘Dön Bebeğim’e duygusal şarkıların tamamen es geçilmesine de anlam veremedim. Onların yerine altı şarkılık bir türkü bölümü vardı. Elbette Tarkan’ın Erkan Oğur gibi bir ustanın eşliğinde bu toprakların en sevilen türkülerini yorumlayıp, birlik mesajı vermesi çok önemliydi ama bu mesaj tek bir türküyle de verilebilirdi.
Dünyada yoğun enerji gerektiren konserlerde birçok sanatçı half playback kullanıyor. Tarkan da bu anlamda teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor. Ama bu kadar iyi bir yorumcu olarak onu en doğal haliyle dinlemeyi de çok özledim.
Dekora diyecek söz yok ama!
Yarım yıldız şeklindeki modern sahne dekorunu geçen yılki neo alaturka konsepte göre daha çok sevdim. Tarkan’ın sahneye yukarıdan asansörle inmesi hoştu ama geçmişte bunun benzeri birçok şeyi yaptığı için heyecan vermedi. Onun yerine Sertab Erener gibi ilk şarkısına seyirciler arasından Açıkhava’nın en ucundan başlasa daha sıcak ve samimi olurdu.
Peki ya Tarkan nasıl görünüyordu? Orada da pek bir değişiklik yoktu. Yine siyah düz bir pantolon, siyah tişört ve artık Tarkan fetişi haline gelen parlak metal zımbalarla süslü ceket ve türevi bir gömlek. Bis yaparken giydiği beyaz trikoyla çok daha seksi ve göz kamaştırıcı duruyordu. Konserler 13 Eylül’e kadar devam edecek, dilerim çok daha iyi olur Tarkan. Onu çok daha iyi görmek istediğim için bu yazıyı yazmazsam ona kötülük etmiş olurdum.