Suat Kavukluoğlu

Suat Kavukluoğlu

suat.kavukluoglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

1918’de başlayan sanat hayatına 30’dan fazla albüm sığdıran Müzeyyen Senar, Türk müziğinde derin izler bıraktı

CUMHURİYET’İN TEK DİVASI

NTV’de ‘Söz ve Müzik: Assolistler’ belgeselimizde bugün yine iki bölüm olacak. 16.00’da yayınlanacak ilk bölümde yine assolistler geçidi yaşayacağız. Gönül Yazar, Neşe Karaböcek, Emel Sayın ve Seçil Heper’in sanat yaşamının dönüm noktalarına şarkılarla göz atacağız. Saat 22.00’deyse belgeselimizin yapım aşamasında aramızdan ayrılan ‘Cumhuriyet’in Divası’ Müzeyyen Senar ekrana gelecek. Sanatçı, bir asıra uzanan, zorluk ve mücadelerle dolu ama hayatın bütün sertliklerini kalbinde yumuşatarak ses verdiği öyküsüyle hepimize bir kez daha umut olacak. Birçoğumuz onun 1918’de Bursa’da başlayan serüveninin son demine tanık olduk. 1932’de henüz 14 yaşındayken ilk kez İstanbul Radyosu’ndan Türkiye’ye ses verirken yanında değildik. 1933’ten itibaren sahne programlarına başlayışına, kısa sürede Harbiye’deki Radyoevi’nden, Taksim Meydanı’ndaki Kristal Gazinosu’na, dönemin en ünlü mekanlarında fırtınalar estirişine şahit olamadık. Ama o hepimize yetişti. Türkiye’nin bütün çocuklarını elleriyle büyüttü, kalbiyle onlara dokundu. Zeki Müren’den Bülent Ersoy’a, Sibel Can’dan Sezen Aksu’ya, Tarkan’dan Şebnem Ferah’a herkesi kucakladı.
Her birinin biricik ve en kıymetli ‘Müzeyyen Abla’sı oldu...
CUMHURİYET’İN TEK DİVASI
Müzeyyen Senar, 1936’da Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’ün huzurunda şarkı söyler. Bursa’da bir açılışta ilk dansını da Atatürk’le yapar. O halini, “Dans etmeyi bilmiyordum, heyecandan nasıl ölmedim...” diye anlatmıştı.
ÇOCUKLUĞU ZOR GEÇTİ
‘Böceklikte doğmuşum’
“1918’de annem böcek tutarken doğmuşum, çarşafın altında. Adım Münevver’miş, sonra eniştemiz ‘Madem böyle yerlerde doğdu, daha süslü olsun, Müzeyyen olsun’ demiş.”
‘Küçükken kekeme oldum’
“Altı yaşında bir düğüne götürmüşler beni. Orada oynamışım, şarkılar söylemişim. Sabahında konuşamamışım. Tam 10 yıl konuşamadım, bir tek şarkı söylerken kekelemiyordum. 15 yaşından sonra açıldım. O yıllarda annemle babamın arasında sorunlar vardı. Annem, babamdan ayrılıp İstanbul’a teyzemin yanına gitti. Bir süre sonra ben de İstanbul’a gittim. Sesimin güzelliği fark edilince, önce Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde, sonra Şark Musiki Cemiyeti’nde dönemin önemli bestekarlarından dersler aldım. 1932’de ilk kez radyoda şarkı söyledim.”
Fırtına gibi esti
İlk kez 1933’de yaşını büyüterek Taksim Belvü Gazinosu’nda sahneye çıkar. 1941’de Kristal, 1942’de Maksim, 1943’te Çakır ve 1947’de Turkuaz Gazinosu’nda peş peşe sahne programları yapar. Her biri ses getiren bu sahne programları arasında 1956’da Bebek Gazinosu’nda kendi yetiştirdiği öğrencisi Zeki Müren’le sahneye çıkışı da büyük olay olur. Son gazino programını 1983’te Bebek Gazinosu’nda yapar ama sahnelerden kopamaz. “Ne annem sahnelerden kopabildi, ne de sahneler onu bıraktı” diyor kızı Feraye Işıl...
ONUN iÇiN NE DEDiLER?
Bülent Ersoy: Müzeyyen Senar
musikinin peygamberiydi.
Adnan Şenses: Onun ekolüyle hepimiz bir yere geldik. Arap aleminin Ümmü Gülsüm’ü varsa, bizim de Müzeyyen Senar’ımız var.
Gönül Yazar: Bayılırdım Müzeyyen Senar’ın
sesine. Müziğe başlama sebebim odur. Bir gün onun şarkısını duydum radyoda, aşık oldum.
KIZI ANNESiNi ANLATTI
Belgesel için ilk yaptığım röportaj, Senar’ın hayatını kaleme alan dostu Radi Dikici’yle oldu. Dikici, Senar’la ilgili bütün bildiklerini ve anılarını anlatmakla kalmadı, belgesel için çok değerli fotoğraf ve video arşivini de bize emanet etti. Kızı Feraye Işıl’la Bodrum’da bir otelde buluştuk. O günlerde Müzeyyen Hanım hayattaydı ve henüz bakımevine gitmemişti. Feraye Hanım annesini o halde görmemizi istemedi, “Annemi hatıralarınızda hep güzel hatırlayın” dedi. Işıl annesi için, “Hiçbir zaman kendisini bir star olarak görmedi. Öyle yaşamadı. Çok da şeker ve neşeli biriydi” şeklinde konuştu.