Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği’nin yaptırdığı bir araştırmanın sonuçları açıklandı bu hafta. İnsanların yüzde 75’ten fazlası başka bir partiden biriyle ne dünür olmak istiyor ne de komşu.
Bu ülke çok çatışma, siyasal ayrılık yaşadı ama böylesi görülmedi. Farklı kesimlerin bir araya gelip, uygar bir şekilde konuşabileceği mecralara ihtiyacımız var, yani ‘Siyaset Meydanı’ gibi programlara. Bu hafta Milliyet’te Sina Koloğlu da yazdı, böyle programları “Mumla arar olduk” diye.
Tartışma programlarında hep siyasetçiler, gazeteciler ve aynı yüzler var. Ülkenin meseleleriyle ilgili zaten bir çıkmazdayız. Farklı bakış açılarının tartışılmasına ihtiyaç yok mu? Mesela ben Kürt meselesiyle ilgili olarak bir işçinin, doktorun ya da bir ev hanımının, yeni anayasayla ilgili olarak bir öğretmenin, memurun, işsiz bir gencin ne düşündüğünü görmek isterim. Sonuçta her şey seçimle belirleniyor ve en çok oyu olan bu kesimler. Kararı onlar veriyor ama fikirleri pek sorulmuyor gibi.
Yeni ‘Siyaset Meydanı’nı en iyi kim yapar?
Haber sunumu itibarıyla buna en yakın kişi Fatih Portakal. En çok izlenen ana haber sunucusu, dizileri bile alt ediyor reytinglerde. Rakiplerinden daha muhalif hem de seyirciyle daha interaktif.
Sosyal medyada çok etkin. Haber sırasında seyirci yorumlarını okuyor, yanıtlıyor, tartışıyor, kutluyor, af diliyor. Haberleri de ‘metin’den okumak yerine adeta sohbet eder gibi sunuyor.
Büyük kanallar yüksek reyting almak için akşam saatlerini diziyle geçirmek istiyor. Fox Ana Haber reytingleriyle dizileri bile geçtiğine göre onlar bunu deneyebilir. Üstelik Fatih Portakal gibi anchorman’leri varken. Ne dersiniz iyi olmaz mı?
REYTİNGİN ‘KÖRDÜĞÜM’Ü NASIL ÇÖZÜLÜR?
Sezonun yeni dizilerinden ‘Kördüğüm’ün senaryosu, adı gibi birbiriyle kesişen birkaç hikayeden oluşuyor. Bizim seyirci açısından riskli bir tercih. Çünkü kanallar da yapımcılar da basit, kolay anlaşılır hikayelerin sevildiğini düşünüyor. İlk bölümde bütün hikayeler anlatılınca seyirci zorlanır. Sonraki bölümlerde yeni seyirci de adaptasyon sorunu yaşar.
İlk bölümde bütün hikayelerini anlatınca, anlaşılamayan ‘Kördüğüm’ bu sorunu aşmış görünüyor. Dizinin herhangi bir yerinden bile izlemeye başlasanız anlatılan hikayeye, sahneye kapılabiliyorsunuz. Belki hikayenin o noktasına kadar olanları bilmeseniz de merak, heyecan, hüzün gibi duyguları anlayabilirsiniz. İnandırıcılık varsa tabii. Senaryo derdini anlatabilecek, iyi oyuncular ve yönetmen de kendine inandırabilecek.
‘Kördüğüm’ dört bölümde hızla reytinglerini yükseltti. ‘Kurtlar Vadisi’nin ensesinde.
Reytingin formülü yok denir ama iyi senaryo, iyi oyuncular ve iyi bir yönetmenlikle formüle yaklaşabiliyorsunuz işte. Proje tasarımını yapan Ömer Faruk Sorak doğru parçaları birleştirmiş demek ki. Reytingin ‘Kördüğüm’ünü ancak bu yolla çözebiliyorsunuz… Başarı da hemen arkasından geliveriyor.
Star’ın yeni dizisi ‘Göç Zamanı’ bir çocuk gelin hikayesi. Mardin’de yaşayan, çocuk yaşta kuma olarak evlenmiş bir kadın Cennet (Vahide Perçin) kızlarını okutmak istiyor. Fakat zengin bir adama kuma olarak vermek istiyor aile. Anne Cennet de kendi kaderini yaşamasın diye ölümü göze alıp, kızlarını İstanbul’a kaçırıyor.
Aşiret, çocuk gelin dizilerinin modası geçmiş gibi görünüyor ama ne yazık ki öyle değil. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK)’in verilerine göre Türkiye’de evli olan 10 kadından 1’i 18 yaşın altında evleniyor. Kadın cinayetlerine bakarsak da, 2015’te sayı 300. Neredeyse her gün bir kadın cinayeti gerçekleşiyor. Dizideki anne Cennet, kızlarını kurtarmak için İstanbul’a kaçırıyor yani kadın cinayetlerinin en fazla olduğu şehre. Çocuk gelinler deyince hemen aklımıza doğu geliyor ama en fazla çocuk gelin oranı olan il Afyonkarahisar, en düşük ise Tunceli. Tunceli çocuk gelinde sonuncu, ama eğitimde (örneğin TEOG’ta) birinci. Cennet kızlarını Tunceli’ye kaçırsaymış daha iyi olabilirmiş…