Sinan Biçici

Sinan Biçici

sinanbicici@hotmail.com

Tüm Yazıları

Bundan birkaç yıl öncesine kadar dizi yazarı, yönetmeni ya da herhangi bir çalışanı olduğunuzu söylediğinizde insanlar size saygı ve hayranlıkla bakar, bulmuşken meraklı sorular sorardı. Şimdi konu dizilere gelince, hemen olumsuz eleştirilere başlıyor, hatta alay ediyorlar. Sosyal medyada yorumlara baktığınızda da durum neredeyse aynı. Çok sevdikleri dizi dışında diğerlerine karşı acımasız eleştiriler, alaylar gırla gidiyor.
Oysa sektör önceki yıllara göre çok daha gelişti. Teknik imkanlar, yapım olanakları, maddi yatırımlar ve iş gücü açısından eskisiyle karşılaştırılamaz bile. Peki seyircimizi neden memnun edemiyoruz? Neden artık saygı duymuyorlar? Sektörün işine, birbirine saygısı kaldı mı ki, seyirciden bekleyebilsin?
Senaryo ve çekim hataları mı dersiniz, birbirine benzeyen hikayeler, inandırıcı bulunmayan sahneler mi dersiniz liste uzayıp gidiyor. Uzun dizi süreleri için uzun çalışma saatleri gerekiyor ve doğal olarak sürekli
hatalar yapılıyor.
Eskiden bir dizi tasarlanırken iyi senaryo, iyi bir ekip kurup, yapabileceğinin en iyisi yapılmaya çalışılırdı. Şimdi öyle mi? Dizi sektörü mahalle maçındaki gibi reyting topu nereye kaçarsa oraya doğru amaçsızca koşuyor.
İyi oyuncu yerine golü atan oyuncuyu transfer etmeye çalışıyor. İyi takım kurmaya, rakibini analiz etmeye, taraftarını dinlemeye vakit ayırmıyor. Maçı kaybeden takımı sahadan alıyor başka takım kuruyor. Böyle olunca da ligte kalma mücadelesi tesadüflere bırakılıyor.
Sektör, “Şu dizinin senaryosu tuttu aynısını yaptık tutmadı, şu oyuncunun reytingi çoktu ama bizim dizi battı” gibi serzenişlerle dizlerini dövüyor. Geçen hafta Ali Eyüboğlu, ‘Televizyon kanalı senaryo çalar mı?’ başlıklı yazısında bir kanalın kendisine verilen senaryoyu nasıl çaldığını yazdı. Yazarlar, yapım şirketleri, kanallar herkes birbirinden kuşku duyar hale geldi. Reyting yolunda bütün kurallar, gelenekler, ilkeler toz duman.
Doğru düzgün aklı selim bir şekilde düşünmeden, çalışmadan, bir kamuoyu araştırması yapmadan, seyirciyi anlamaya çalışmadan, el yordamıyla ilerlemeye çalışıyor ve sürekli tökezliyor. Bu arada mantığını, hislerini, işine saygısını, samimiyetini kaybediyor. Durmadan kendi kalesine gol atıyor...

BOL STARLI ‘ORMAN’ NEDEN ÖNEMLİ?
Oyuncu Onur Saylak ve tiyatro yönetmeni Doğu Akal’ın yönettiği, başrollerinde Tuba Büyüküstün, Muammer Uzuner, Selim Bayraktar ve Mustafa Uğurlu gibi oyuncuların oynadığı bir film ‘Orman’. Amerika’dan, Hindistan’a ve Avrupa’ya kadar dünyanın birçok festivalini geziyor, ödüller alıyor. Geçen hafta Uluslarası Londra Film Festivali’nden de ödülle döndü.
Suriyeli bir mülteci ve kızının İstanbul’da tutunma öyküsünü anlatan bu proje, bir ‘kısa film’. Dünyada kısa film diye önemsenen, saygı duyulan başlı başına bir tür var. Bizde ise hâlâ uzun metrajlı film yapmak isteyenlerin antrenman sahası gibi görülüyor.
“Hele önce bir kısa film çek de, sonra sinema dünyasına gir” gibi bir yaklaşım var. Öğrenci hevesi gibi yani. ‘Orman’ filminin macerası bu anlamda çok güzel bir örnek. Kısa filmcilerin sloganıyla bitirelim. “Kısa iyidir”...

Haberin Devamı

‘KÖKLER’ OSCAR’A MESAJ MI?

Haberin Devamı

Oscar ödülleri DiCaprio’ya sonunda ödül vererek bir meselesini çözdü. Ama ırkçılık meselesini çözemedi. Bildiğiniz gibi sadece beyaz oyuncuların aday gösterildiği Oscar’lar yaşanıyor son yıllarda. Bu arada siyahi oyuncular da tepki gösterdi, protestolarda bulundu. 1980’li yılları hatırlayanlar TRT’de de yayınlanan ‘Kökler’ dizisini unutmazlar sanırım. Kunta Kinte adlı kölenin özgürlük mücadelesini anlatan dizi, ezilen ve mağdur olanların hikayelerini seven seyircimizi derinden etkilemişti. Köle deyince akla ilk gelen isim Kunta Kinte’dir.
History Chanell, bu sezon ‘Kökler’ dizisini yeniden çekip yayınlayacak. O dönem tüm dünyada çok sevilen, ödüller alan bir diziydi. Daha önce izlememiş seyircilerin de çok beğeneceğini tahmin ediyorum. Ben de heyecanla bekleyeceğim. Tam da siyahlara adeta ambargo konulan Oscar haftasında bu haberin yayınlanması size de manidar geldi mi?