Sinan Biçici

Sinan Biçici

sinanbicici@hotmail.com

Tüm Yazıları

15 gün öncesine kadar sürekli toplumsal kutuplaşma, gerilim ve iç savaş tehlikesinden söz ediyorduk. Bu tehlikeyi işaret etmekte çok haklıymışız zira darbeciler bile iç savaş çıkarmayı hedefliyormuş. Şimdi en çok konuştuğumuz birlik, beraberlik, demokrasi ve iç barış. Zaten aksine hiç tahammülümüz yok. Peki medyada ne yapmalı, ne yapmamalı?

Barış ve demokrasiden yana olmak kaydıyla tüm siyasal görüşlere ekranlarda yer verilmeli. Söz hakkı verilmeyen insanların ülkeye, topluma aidiyet bağını kaybetmeleri engellenmeli. İnsanlar birbiriyle konuşabilir, sesini duyurabilirse gerginlik, kavga daha azalmaz mı?

Haberin Devamı

Herhangi bir etnik köken, inanç, mezhep, siyasal görüş, cinsiyet, yaşam biçimine sahip insanlara kin, nefret, aşağılama yapan kişilere anında müdahale edilmeli ve bir daha ekrana çıkarılmamalı.

İç barışın garantisi olan demokrasi, laiklik, cumhuriyet, barış, özgürlük gibi kavramlara ne kadar ihtiyacımız olduğunu hiç bu kadar ‘iyi’ anlamamıştık değil mi?

Özellikle yöneticiler kendilerine
yapılan eleştiriye açık olmalı, hoşgörüyle bakmalı. Eleştirenlerin ekranlara çıkmasını doğrudan ya da dolaylı olarak engellememeli. Hoşgörü en tepeden başlamalı ve topluma örnek olmalı. Kendisini eleştirenle bir araya gelen siyasetçi, ona kendini daha iyi anlatma fırsatı bulmaz mı?

Dizilerde farklı toplumsal kesimlerin kendini temsil etmesine fırsat sağlamalı. Ötekileştirme, yerme ya da övgü yoluyla ayrımcılık yapılmamalı. Barış, hoşgörü, kardeşlik temalarına daha çok yer verilmeli.

Hatırlarsınız eskiden televizyonda, tiyatroda bütün liderlerin taklitleri yapılır, mizah yoluyla eleştirilirdi. 1980’lerde darbeyi eleştiren ‘Devekuşu Kabare’, 1990’larda ‘Plastip Show’, ‘Olacak O Kadar’ vardı. Ekranlarda birbirine bağıran, kavga eder gibi tartışan insanlar yerine mizah programlarını istemez miyiz?

Hatırlayalım, ‘Siyaset Meydanı’ yıllarca milyonları ekranlara kilitledi. En önemli özelliği, herhangi bir unvanı olmayan vatandaşa da söz hakkı vermesiydi. İnsanlar kendilerinden farklı olanların da görüşlerini öğrenme fırsatı buluyordu.

Haberin Devamı

Şimdi öyle bir program var mı? Sadece siyasilerin, yorumcuların, aydınların katıldığı programlar var. Vatandaş için tek mecra sosyal medya.

Konuştuğum tiyatrocular siyasi içerikli oyunları yapmaktan çekindiklerini söylüyorlar yıllardır. Sebebi belli. Yerel yönetimlerin yasaklayacağını, engelleyeceğini düşünüyorlar. Tiyatro sahneleri muhalif bile olsa farklı düşünceleri olanlara da açılabilmeli. Daha çok şey söylenebilir. Şapkayı önümüze koyalım, düşünelim ve kolları sıvayalım. Barış ve kardeşlik için hepimize görev düşüyor...

TARTIŞMA PROGRAMLARININ YILDIZI KİM?

Ekrandaki tartışma programlarında aynı yüzleri görüyoruz, hatta bazen sıkılıyoruz da. Fakat onlar içinde görmekten sıkılmadığım birini anmak istiyorum. Özellikle takip ediyorum ve hangi kanaldaysa izliyorum. Peki ondan neden sıkılmıyorum? Çünkü dersine iyi çalışıyor, bilgilerle, belgelerle geliyor ekrana. Öyle ki, diğer yorumcular bile dikkatle dinlemek zorunda kalıyor. Bilgiyle konuştuğu için fazla müdahale edemiyorlar. Belgelerle konuştuğu için ara ara onu bilirkişi gibi kabul edip, soru soruyorlar.

Bilgiyle belgeyle konuşuyor ama asla sıkmıyor. Gereksiz cümleler kurmuyor, kimseye sataşmıyor. Herkesin anlayacağı bir dille, tane tane konuşuyor. İnsanların saatlerce anlatamadığını, birkaç dakika içinde özetleyebiliyor.

İktidarı da, muhalefeti de eleştiriyor yeri gelince. Toplumun değerlerine saldırmıyor, sapla samanı birbirine karıştırmıyor, herkesin hassasiyetlerine önem veriyor.
Genç bir gazeteci, Radikal kapatılınca Hürriyet’e geçti. Bahsettiğim kişiyi tahmin ettiniz herhalde. İsmail Saymaz.

Her şeyi tartışmamız ama incitmeden eleştirmemiz, gerekirse özür dilememiz, birbirimizi anlamaya çalışacağımız, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamamız gereken bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde böyle bir gazeteci iyi ki var ve iyi ki hep ekranlarda...