Fox TV’de yayınlanan ‘O Hayat Benim’ adlı dizinin çekildiği mahalle sakinleriyle set ekibi arasında tartışma yaşandı geçen hafta. Birkaç gün sonra, set ekibinin mahalleliyle iftar yaptığı ve buzların eridiği haberlere konu oldu. Eskiden bir mahallede dizi çekileceği zaman bütün mahalleli sevinir, heyecanlanır, canla başla set ekibine yardımcı olurdu. Çekimi canlı izlemek, ünlülerle tanışmak, küçük rollerde oynamak herkesin hoşuna gidiyordu. 100’den fazla kişinin yemesi içmesi, ev ya da dükkan kiralaması mahalle esnafının da yüzünü güldürüyordu. Hatta Samatya, Balat, Kuzguncuk, Çengelköy gibi bazı mahalleler çekildiği diziden dolayı ünlü oluyor, gelişiyor değerleniyordu. Özellikle İstanbul’da son yıllarda filmciler pek sevinçle karşılanmıyor. Çekimlerin ilk birkaç gününden sonra mahalleliler sıkılmaya, şikayetçi olmaya başlıyor. Kısmen haklılar. Mahalleliden sessiz olmaları isteniyor. Bazen çekimden dolayı yollar kapatılıyor. Sabahlara kadar gürültülü çekimler oluyor. Çekim ışıklarından geceler gündüz gibi oluyor.
Ama sadece Türkiye’de değil dünyada da bu işler böyle... Hatta Batı’da tüm çevre sokaklar için izinler alınıyor. Yollar, caddeler yaya ve araç trafiğine kapatılıyor. Bu işin başka çaresi yok.
Bu sorunlardan dolayı son yıllarda büyük paralar harcanarak mahalle dekorları yapılıyor ama ne kadar iyi yapılırsa yapılsın hiçbir dekor yaşayan bir mahalle gibi gerçeklik duygusunu yaşatamıyor. Bundan en başta inandırıcılığı çok önemseyen seyirci şikayet ediyor. Filmciler de, bütün riskleri göze alarak gerçek mekanlarda çekim yapmayı tercih ediyor.
Nasıl caddemizde, sokağımızda yol inşaatı, doğalgaz çalışması yapılınca fedakarlık yapıyor; çamura, gürültüye katlanıyorsak filmcilerin gürültüsüne de biraz katlanmak gerekiyor. Zengin, yoksul her yaştan insanın en büyük eğlencesi televizyon. Ücretsiz bir eğlence, bir anlamda kamu hizmeti gibi. Aksini düşünüyorsanız, televizyonsuz birkaç akşam geçirmeyi deneyin. Yarattığı boşluğu göze alamayacaksınız.
Büyük emeklerle çekiliyor
Mahallenizde bir dizi ya da film çekildiğinde nasıl bir emek harcandığını görebilirsiniz. Dünyanın en uzun süreli dizileri, en kısa zamanda büyük emekle çekiliyor. Biz izlemeye bile yorulurken onlar sabahlara kadar kar, yağmur, soğuk demeden çalışıyor. Bu telaş ve yetiştirme kaygısı içinde gergin olabiliyorlar, özensiz davranabiliyorlar, gürültü yapabiliyorlar, doğru.
Ama biraz daha anlayışı da hak ediyorlar. Artık dünyada kabul gören dizileri parmak hareketiyle zaplama lüksünün bir bedeli olmalı. ‘Yok mahallemde çekim gürültüsü istemem’ diyorsanız, tercih sizin. Ama sit-com’lara burun kıvırma, sıcak mahalle dizilerini özleme hakkınızdan da vazgeçmeyi göze alıyor olmalısınız. Her tercihin bir bedeli var değil mi?