Tüm zamanların gişe rekorunu kırmak için yarışan ‘Düğün Dernek’ ve ‘Recep İvedik’ serisinin ortak özelliklerine bakalım önce. İki film de hata yapan, komik durumlara düşen, alay edilen, kaba saba, kaybeden karakterlerin hikayelerini anlatıyor. Hepsi yoksul ve şanssız. İyi bir aileden gelmiyorlar, eğitim almamışlar. Ne para, ne kariyer, ne itibarları var. Bir düşmanları da yok. Hayat, düzen, parasızlık, şanssızlık onların düşmanları. Yakışıklı, karizmatik, kibar, romantik, cesur ve beyaz atlı prenslerden oluşan film kahramanlarından farklılar.
Senaryo açısından bu karakterlerin karmaşık, büyük hikayeleri yok. Ana hikaye bağlı ya da bağlı olmayan espriler, skeçlerden oluşuyor. İkisi de öncelikli olarak güldürmeyi vadediyor, mesaj vermek gibi amaçları yok. Tabii oyuncu performansları da çok etkili. Hem Şahan Gökbakar’ın, hem de Ahmet Kural ve Murat Cemcir ikilisinin kendine has uslupları başarıda büyük paya sahip.
‘Senaryo ve yönetmenlik açısından da fark var’
Gelelim farklarına. Bana göre ‘Recep İvedik’, şehrin varoşlarında yaşayan kaybedenlerin merkeze baş kaldırısı bir anlamda. Taksim Meydanı’nda, Bağdat Caddesi’nde teybini açıp arabayla dolaşan, rock barlara, lüks kafelere girmeye cesaret edemeyenlerin meydan okuması. Yakışıklı jönlerle özdeşleşemeyen, bu büyük kitlenin gerçek kahramanı o.
‘Düğün Dernek’in kahramanları Tüpçü Fikret, Tövbekar Çetin, Muallim Saffet’in meydan okuması daha çok talihsizliklerine, parasızlıklarına. Mizah olarak da, ‘kahrolsun bağzı şeyler’ diyen kitleye daha yakın ‘Düğün Dernek’in mizahı. Hayatı YouTube’tan takip eden, kırsalı, mahalle kültürünü karikatür ve skeçlerde tanıyan kuşağın diliyle konuşuyor. İvedik’ten farklı olarak şehirle varoşun, kırla kentin kavgası yok.
Senaryo ve yönetmenlik açısından da önemli fark var. ‘Recep İvedik’ tamamen Şahan Gökbakar’ın kişisel perfomansına dayanıyor. ‘Düğün Dernek’te genç kuşağın mizahıyla aynı pencereden bakan senarist ve yönetmen Selçuk Aydemir’in payı büyük.
“Absürd mizah yapalım, içine küfür koyalım, internet - sosyal medya içeren mizah yapalım tutar” gibi ‘strateji’lerle çok karşılaşıyorum. Ama bu, içine biraz ondan biraz bundan koyalımla olmuyor. Olamaz da. Hayata da öyle bakmak gerek. “Nasıl yaşarsan öyle düşünürsün” diyor Marx. Ve nasıl düşünürsen de öyle ürünler ortaya koyarsın. Aksi halde samimi olmaz. Ne hikmetse, seyirci bunu hemen anlar. Ve birileri batarken birileri rekor kırar!
‘ACI AŞK’ MI, ‘GECENİN KRALİÇESİ’ Mİ?
Birkaç haftadır tanıtımları dönen ‘Acı Aşk’ dizisi yarın Show TV’de başlıyor. Bir yıldan fazladır reklamları yapılan, Meryem Uzerli dizisi diye tanıtılan ‘Gecenin Kraliçesi’ ise ocakta. Bu iki dizinin aynı yazıya konu olmasının önemli bir nedeni var. İkisinin de aynı hikayeye sahip olduğu daha önce de basında yer almıştı. TMC Film’in yapımcılığını yaptığı ‘Acı Aşk’, 2007 yapımı ‘Bad Love’ adlı bir Kore dizisi uyarlaması.
İki dizinin de sürprizini bozmamak için ayrıntı yazmıyorum ama gerçekten de hikayelerinde büyük benzerlikler var. TMC’nin işi kolay çünkü telifini ödeyip aldıkları bir Kore dizisinin uyarlamasını yapıyorlar. Fakat O3 Medya’nın yaptığı ‘Gecenin Kraliçesi’, hikayesinin özgün olduğunu ispatlamak zorunda. Üstelik ‘Acı Aşk’tan sonra başlayacak. İşin ilginç yanı Ay Yapım’ın yapacağı ‘Beyaz Gece’nin hikayesinin de aynı olduğu iddia edilmişti. Senaristinin daha önce ‘Meryem Uzerli projesi’ için yapımcı firmaya benzer bir hikaye vermesi ve olumlu yanıt almaması da aleyhte bir durum.
Hem seyirci hem de sektör bu konuda aydınlatılmalı. Kimse töhmet altında da kalmasın, haksızlık da olmasın. Aylardır konuşulan ve merakla beklenen ‘Gecenin Kraliçesi’, ne yazık ki şimdiden bu tartışmalarla anılacak.