'Çocuklar Duymasın’, başladığında sevinenler kadar tepki gösterenler de olmuştu. “Yine aynı dizi, hep aynı şeyler vs.” diye eleştiriler gelmişti. İlk büyük hamle aldatma hikayesiyle başladı. Diziye ilk defa kötücül bir karakter girdi, Tutku. Küçük şeyler anlatan projede arka arkaya entrika hikayeleri işlendi. Bu kez seyirci, “Eski ‘Çocuklar Duymasın’ı istiyoruz” dedi, tepki gösterdi. Fakat merak ve tepkiyle birlikte reyting de arttı.
Haluk ve Meltem, Tutku’nun oyunlarını öğrenip yeniden birleşti ama Tutku karakteri vazgeçmiyor. Önümüzdeki bölümden itibaren seyirciyi çok şaşırtacak yeni bir oyunla dönecek. Bu oyunun ne olduğunu biliyorum ama sürprizi kaçırmamak adına yazmıyorum.
Seyircinin diğer tepkisi ise ‘Artık çocuklar yok, dizinin hikayesi bitti’ şeklindeydi. Böyle düşünenlerin de istedikleri gerçekleşiyor. Önceki sezonlarda da Haluk’un çocuk isteği vardı. Meltem’i zorluyordu ama ikna edemiyordu. Toplumsal açıdan da yararlı bir önerisi oldu Meltem’in. Yakında evlat edinecekler ve dizide yeniden çocuk hikayeleri işlenecek.
Asıl gelişme, bu bölümden itibaren Havuç’un dönmesi. Tabii genç bir adam artık. Eskisi gibi telefon ya da araba isteyen Havuç yerine, genç bir erkek olarak göreceğiz onu. Havuç herkesi şaşırtacak bir sorunla gelecek ve işler karışacak. Anlayacağınız ‘Çocuklar Duymasın’da sular durulmayacak!
‘YERLİ DİZİ’LER ZORDA!
Dizilerde amansız rekabet arttıkça prodüksiyonlar büyüyor, bütçeler yükseliyor. Diziler kanaldan aldıkları bütçeyi de aşmak zorunda kalıyorlar. Amaç önce tutunabilmek. Tutunamayıp erken biten diziler zarar ediyor.
Bazılarıysa iyi reytinge sahip olsalar bile başta zarar ediyor. Onlar en büyük starları alıyor, büyük prodüksiyonlar yapıyor. Peki kârı ne zaman yapıyorlar? Yurtdışı satışları gelince. Mesela milyonlarca liraya mal olan ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ dizisi yüksek reyting beklentisine sahip ama yurtdışı satışı ihtimali olmasa bütçesini bu kadar yükseltemezdi.
Peki yurtdışı satışı olmayan diziler? İşte en çok onlar zorda kalıyor. Mesela komediler yurtdışında talep görmüyor. İyi reyting alıp, uzun soluklu olmak zorundalar. Yoksa yaşama şansları yok.
Onların diğer bir sorunu da yüksek bütçeli dizilerin belirlediği fiyatlarla iş yapmak zorunda olmaları. Ekipman, mekan, ekip ödemeleri konusunda büyük bütçeli dizilerle rekabet edemiyorlar. İhraç edilme potansiyeli taşıyan dizilerin de işleri kolay değil. Yeni dizilere eskisi gibi talep yok. Bu kadar uzatılan dizi süreleri, sansür gibi sebeplerle genel kalitede bir düşüş yaşıyor.
Sektör çalışanları, ekipman, teknoloji ve deneyim giderek artıyor ama bu kontrolsüz rekabet ortamı herkese zarar veriyor. Tüm kuralsızlığa, sistemsizliğe ve keşmekeşe rağmen dizi ihracatında dünya ikincisiyiz hâlâ. İnanmak zor değil mi?
İNANIŞ EZGİLERİ BÜYÜLÜYOR!
Perşembe akşamı Şişli Cemal Candaş Kültür Merkezi’nde bir etkinliğe katıldım. ‘İnanış Ezgileri Anadolu İnanışları’ isimli bu konser, Şişli Belediyesi organizasyonuyla ücretsiz olarak gerçekleştirildi. Sadece konser değil, Anadolu’nun binlerce yıl ev sahipliği yaptığı Sefarad, Sufi, Alevi, Şaman, Süryani, Rum, Ermeni ve Sünni inançların hikayeleri, ezgileri ve dansları sergilendi.
Belki beylik bir söz olacak ama Anadolu’nun her konuda çok zengin bir kültürü var. Bizi biz yapan, tüm bu kültürlerin karışımı olmamız. Hiçbirini diğerinden ayırarak anlamak mümkün değil. Eğer karşınıza çıkarsa mutlaka bu konseri izleyin, özellikle çocuklara, gençlere de izletin... Dünyada çok ender bir kültür zenginliğine sahip olduğumuzu unutmasınlar asla. Önümüz bahar, yaz. Birçok belediye festival yapacak. Onlar da bu tür etkinliklere yer vererek Anadolu inançlarının nasıl birbirinden beslendiğini, ayrılmaz bir parça olduklarını hatırlatmalı. Kültür mirasına sahip çıkmak, hepimizin en önemli görevlerinden biri. Birliği ve barışı sağlamak istiyorsak ancak böyle başarırız.