‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ dizisinin Bakırköy Kadın Cezaevi’nde çekim yapması ve Deniz Seki’yi oynatması bu hafta çok tartışıldı. Tartışmanın temel noktası dizinin ATV’de yayınlanmasından dolayı Adalet Bakanlığı’nın imtiyazlı davrandığı iddialarıydı.
Cezaevinde yapılan ilk çekim değil bu. Umarım son da olmaz. Keşke hiç suç da olmasa hapishaneler de. Ama var. Cezaevleri suçun cezasının çekildiği yer değil sadece. Suç işleyenleri tekrar hayata kazandırmak, böylece suçu azaltmak gibi bir görevi de var. Sanatla uğraşan insanın suç işleme oranı diğerlerine göre çok daha az. O nedenle de, cezaevlerine daha çok girmeli sanat. Sanatçılar cezaevine gireceğine, cezaevlerine sanat girmeli.
Mahkumların filmi nasıl çekildi?
2007 yılında Bayrampaşa cezaevinde çekilen ve 2008 yılında vizyona giren ‘Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım’ filmi bu konudaki en özel örnek. Dünyada bir ilkti, çünkü cezaevinde mahkumların yazdığı, oynadığı ve müziklerini yaptığı bir filmdi. Senaryosundan, yapımına birçok kademesinde görev aldığım için her aşamasının tanığıyım. Yönetmenliğini Hamdi Alkan, yapımcılığını Birol Güven yapmıştı. Adalet Bakanlığı’ndan izinli olarak Senaryo Yazarları Derneği’nin de işbirliğiyle mahkumlara senaryo atölyesi yaptık. Hepsinin gerçek hikayelerini bizzat kendilerinden dinleyerek, birlikte senaryoyu oluşturduk. Filmde mahkum rollerini o sırada Bayrampaşa’da kalan gerçek mahkumlar, infaz koruma memuru (gardiyan) rollerini de gerçek gardiyanlar oynadı. Cezaevinin içinde derme çatma bir stüdyo oluşturup müziklerini bile orada yaptık. Aylar süren bir uğraştı bu. Neredeyse toplu iğnenin giremediği cezaevine kameralar, tripodlar, raylar soktuk.
Her ne kadar bakanlıktan izinli de olsak, her türlü güvenlik tedbiri alındı. Dönemin cezaevi savcısı Metin Şentürk, cezaevi müdürü Bahtışen Er ve komutan Yarbay Hilmi Alıcı yüksek güvenlik tedbirlerine rağmen bizi şaşırtacak düzeyde kolaylık ve destek sağladı. Hem adalet sistemini, hem de cezaevi koşullarını mahkumların kendi ağzından eleştiren bir filmdi üstelik. Ama o zaman siyasi ortam çok daha hoşgörülü ve eleştiriye açıktı demek ki. O dönemde bakan Mehmet Ali Şahin’di, yine aynı iktidar vardı.
Film çekimleri boyunca yönetmeninden, setçisine büyük bir sevgi ve kaynaşma yaşandı. Çekimin bittiği akşam, son sahne çekilmeden mahkumlarla birlikte set ekibimiz de göz yaşları içinde çalıştı. O günler, demir parmaklıklar arasında yaşayanlara bir nefes oldu, umut oldu.
CAN DÜNDAR BİR ‘SİLİVRİ BELGESELİ’ ÇEKEBİLİR Mİ?
Diziye dönersek, Cengiz Semercioğlu Hürriyet Gazetesi’nde, “… dizi ATV yerine başka bir kanalda olsa ya da başka yapımcı gitse izin alabilir miydi? Mesela ben Silivri’de Can Dündar ve Erdem Gül’le bir belgesel çekebilir miyim?” diye sorarak, bakanlığın imtiyazlı davranıp davranmadığını sordu. Adalet Bakanlığı bir açıklama yaparak, “Mahkumlara sosyal faaliyet kapsamında” bu tür etkinliklere izin verildiğini söyledi.
Keşke yaşadığımız dönem bu kuşkulara gerek olmayan bir dönem olsaydı. Adalet ve hukuk bu kadar tartışmalı olmasaydı ama oluyor ne yazık ki. Bence Adalet Bakanlığı, bu kuşkuları rahatlıkla ortadan kaldırabilir. Türkiye’nin en iyi belgeselcilerinden biri olan Can Dündar ne yazık ki şu an cezaevinde. Bakanlık ona bir cezaevi belgeseli çekme fırsatı tanıyabilir. Ve dilerim Dündar ve Gül daha belgeseli hazırlamaya başlamadan özgürlüğüne kavuşur. Böylece dünyada bir ilki, bu kez daha güzel yaşayabiliriz. İyi olmaz mı?