Ekran önünde duran herkes bu tuzağa dikkat etmeli, zira şimdi yeni kurbanlar peşinde olabilir.
Bundan daha 2 - 3 ay kadar önce Beyaz’ın 20 yıl zirvede nasıl kalabildiğini yazmıştım. Solcu olmadan emek, dindar olmadan kandil, milliyetçi olmadan şehit, laikçi olmadan Atatürk diyebiliyordu. Ortak değerlerde birleşmek için iyi bir örnekti.
Bugün Beyaz’a “Vatan haini, terör destekçisi” diyenler de, özrünü eleştirenler de çok iyi biliyor onun kim olduğunu. Ama artık ülke ikiye bölünmüş durumda. İnsanlık değerlerini de, insanlığın belalarını da kendi aralarında paylaşmaya çalışıyor.
Eskiden bir terör olayına kimin işine yarar diye bakılıyordu. Şimdi iyi bir şey söylendiğinde de kimin işine yarar diye bakılıyor. İşte Beyaz’a tuzak kuran ve tercih yap diyen bu yaşadığımız atmosfer.
Seni arayan seyirci ‘Ayşe öğretmen’ de olabilir, terör propagandacısı da. Sen o kişinin kimliğini değil, söylediklerini alkışlattın.
Kim, ne amaçla söylerse söylesin “Barış, çözüm, çocuklar ölmesin” her dilde aynı anlamdadır. Eğer o geceyle ilgili bir açıklama yapılacaksa, “Teröre karşı olduğumu söylememe bile gerek yok, beni herkes bilir. Ama kim olursa olsun ‘çocuklar ölmesin’ diyen birini de her zaman alkışlarım. Bu işte tartışmasız tek masum taraf çocuklar çünkü” demeliydin. Ortada bir oyun varsa böyle bozulurdu.
Seni 20 yıl zirvede tutan insanlara ve ortak değerlere eşit mesafede olmandı. Bu atmosferi yaratanlar senden bu mesafeyi aşmanı istediler. Yani asıl tuzağa, “Aklım başıma geldi” dedikten sonra, bilerek düştün.
“Beni politikaya alet etmeyin, işime devam etmek istiyorum” isteğine gelince.
Bu atmosferde artık hangimizin böyle bir lüksü olabilir ki? Vatanını, milletini, ülkeni seviyorsan, bunlar için alkış alıyor, şöhret ve para kazanıyorsan, bedelini de ödemek zorundasın. Asker, polis, siyasetçi, aydın, sanatçı, gazeteci, doktor, öğretmen herkes risk alıyor, birileri bu riski sadece kariyeriyle değil canıyla ödüyor. Beni bu işlere karıştırmayın diyebilir misin?
‘GECENİN KRALİÇESİ’NDEN ÇIKARILACAK DERSLER
Çok uzun bir zamandır gündemden düşmeyen ve büyük beklenti yaratan ‘Gecenin Kraliçesi’, reytinglerde istediği başarıyı yakalayamadı. Neden mi?
Daha önce defalarca yazdım bu konuyu. Bir yıldan fazla bir süredir her gün başlıyoruz, başlayacağız, çok iddialıyız diye gündemde kalmaya çalışırsanız, bu büyük beklenti size zarar verebilir, eleştiri oklarını kendiniz çağırmış olursunuz.
“Senaryo arıyoruz, onlarca senariste yazdırdık, hiçbirini beğenmedik” derseniz sizden şimdiye kadar hiç yazılmamış bir hikaye beklenir. Öyle olmayınca da senaristler “Benim hikayemi almışlar” iddiasında bulunur. İnternetteki seyirci yorumlarında da ‘Acı Aşk’, ‘Aşk-ı Memnu’, ‘Alev Alev’e benzerliği konuşulur.
Meryem Uzerli belgeselinde söylediğiniz gibi fikrimiz, hikayemiz, senaryomuz yok ama Meryem’imiz var, demek ki yılın en iddialı dizisini yapacağız derseniz başlayamazsınız. Çünkü ‘her şey senaryoyla başlar’ kuralı var.
Seyirciyi ilk bölümden yakalayacağız, her şeyi bir çırpıda anlatacağız derseniz, hem tesadüflerin esiri olursunuz hem de inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Yıllarca aşkı tatmamış karakterler hemen aşık olur, sevişir, hamile kalır. Yıllarca ölen karısına bağlı olan adam hemen başka bir kadını hayatına sokar. Ölürüm de aşktan vazgeçmem diyenler birkaç dakika içinde karar değiştirir. Aşka da, nefrete de, özleme de, vefaya da inandıramazsınız. Sadece bu yüzden bile kazanabileceğiniz bazı seyircileri baştan kaybedersiniz.
Her şey senaryoyla başlar ama bitmez. Her zaman iyi yönetmen ve oyunculara ihtiyacınız vardır. Taylan Biraderler’in başarılı rejisi, Meryem Uzerli, Murat Yıldırım, Uğur Polat ve Funda Eryiğit gibi iyi oyuncular çıtanızı yükseltir.