‘Behzat Ç.’nin yazarı Emrah Serbes, Kanaltürk’te Candaş Tolga’nın programında dizinin devam hikayesinin hazır olduğunu ama bunu yayınlayacak kanal bulamayacağını söyledi.
Haksız değil, yayınlandığı 2010 – 2013 döneminde bile çok tartışma yaratmış, sürekli cezalar almıştı. Üstelik Türkiye’deki siyasi ortam da bu kadar gergin ve belirsiz değildi.
Bir dizi için tek mecra televizyon değil. Bugün özellikle genç izleyici çoğunlukla dizileri internetten izliyor. Bana göre, ‘Behzat Ç.’ için tek mecra internet. İnternet yayınında güncel siyaseti rahatça işleyebilir. Sadece siyasi sebeplerle değil, RTÜK’ün sınırlamaları açısından da internet tek mecra. İçki, sigara, küfür ve şiddet olmadan ‘Behzat Ç.’ gibi bir hikayeyi
anlatmak hiç gerçekçi olmaz.
Hayranları görevini yapacak mı?
‘Behzat Ç.’nin çok sayıda hayranı olduğunu biliyorum. Dört gözle yeni bölümlerin çekilmesini beklediklerini de. Bu seyirci de elini taşın altına koyacak. Çünkü internette yayınlanabilmesi için seyircinin ödeme yapması lazım.
Bunu ilk önce ‘Ulan İstanbul’ denedi. Onun da çok seveni vardı ama internetten izledikleri için reytingleri bütçeyi kurtarmaya yetmedi. İlk iki bölüm ücretsiz yayınlandı ve 2 milyondan fazla izlendi. Devam bölümleri ise 2 TL ücretli oldu ve 22 bin kişi izledi. Yani yüzde 1’i. Dizi de yayından kaldırıldı.
Bizim seyirci bir televizyoncu, senarist, yönetmen gördü mü hemen eleştiri yağmuruna tutar. “Neden bu kadar uzun sürede, reklamlardan bıktık, neden siyasi konulara değinmiyorsunuz, neden reyting kaygısı güdüyorsunuz vs.”
Ey seyirci, sen neden bu kadar emek ve para harcanan diziye 1 TL’yi bile çok görüyorsun?
Sen 1 TL’ne acıma, bak gör neler yapılıyor bu ülkede!
SOKAKTA OYNAMAYAN ÇOCUKLAR SUSAM SOKAĞI’NI SEVECEK Mİ?
ABD’de bulunan HBO adlı kanal, ‘Susam Sokağı’nın 5 sezon boyunca yeni bölümlerini yayınlayacağını duyurdu. 100’den fazla ülkede yayınlanan ‘Susam Sokağı’ hâlâ bir efsane, 80 - 90’lar deyince ilk akla gelen program. ‘Edi’ ile ‘Büdü’, ‘Kurabiye Canavarı’, ‘Minik Kuş’ hâlâ günlük hayatımızda kullandığımız karakterler.
‘Susam Sokağı’, gerçek oyuncuların oynadığı mahalle sakinleriyle kukla ve hayvan karakterlerden oluşan bir sokağı anlatıyordu. Çocukların eğitiminde büyük yer tutan, en faydalı programlardan biriydi. Sevgi, dayanışma, dostluk ve saygı gibi değerleri öğretmeye çalışıyordu.
Sokakta oynayamayan, oyun deyince aklına tabletler, akıllı telefonlar gelen dokunmatik kuşak için ‘Susam Sokağı’ ne anlama gelecek merak ediyorum. ‘Susam Sokağı’yla büyüyen kuşak, bugün 40’lı yaşlarını yaşıyor. Çocuklarıyla ‘Susam Sokağı’ nostaljisi yapacaklar, belki de izlesin diye onları ikna etmeye çalışacaklar.
Sokaklarda oynadıkları saklambaç, dokuz taş, çelik çomak, körebe, istop gibi oyunları anlatacaklar. Dokunmatik kuşağın çocukları bir süre onları dinleyip yine birbirlerine dokunmadan oynamaya devam edecekler. Tabii ki biz onlara bir şey diyemeyeceğiz, zira onlara sokağın tehlikelerini anlatıp yasaklayan bizler ne diyebiliriz ki?
DİZİ SENARYOSU YAZMAK İSTEYEN VAR MI?
Agora Kitapları’ndan çıkan ‘Profesyonel Dizi Yazarlığı’; ‘Hırsız Polis’ ‘Bıçak Sırtı’ ve ‘Kapalıçarşı’ gibi başarılı dizilerin senaryo yazarlarından Gülden Çakır’ın kitabı. Kitap, hem senaryo kuramını anlatan teorik bilgileri içeriyor, hem de endüstrileşmeye çalışan dizi piyasasının
‘gerçek’lerini anlatıyor.
Türkiye’de dizi piyasası büyük bir hızla ilerliyor ve büyüyor. O kadar çok dizi yapılıyor ki, sürekli olarak yeni senaristlere ihtiyaç duyuluyor. Yeni başlayanlar ve başlamak isteyenler için çok faydalı olacak bu kitabı bence sektörün profesyonelleri de okumalı. Fikir aşamasından senaryoya gelen süreç, senaryo yapımcılara nasıl sunulmalı, dizi sektörünün yapısı gibi birçok konuya değinilmiş.
Hayatta futbol ve siyaset üzerine herkes nasıl konuşuyorsa, film sektöründe de herkes senaryo üzerine konuşabiliyor.
Özel birikim ve teknik gerektiren bir iş olması kimseyi engellemiyor. En azından bu tarz kitapları okuyarak fikir beyan etmeleri faydalı olabilir. Çünkü “Her şey senaryoyla başlar” ve aslında “Senaryo ile biter!”