Çok zor şeyler yaşadı. 1991’de kurduğu EKAV (Eğitim Kültür Araştırma Vakfı) ile yaptığı çalışmalara hiç ara vermedi. Sanat galerisi Zincirlikuyu’daki yerinden olunca kendine başka bir platform buldu. Kızıyla birlikte Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu olan www.ekavart.tv’yi kurdu. Şimdi sanat galerisi Süzer Plaza’da. EKAV Yönetim Kurulu Başkanı İnci Aksoy’la ‘Buraya geldiğim zaman, bu sanat eserlerinin içinde bütün üzüntülerimi unutuyorum’ dediği sanat galerisinde konuştuk.
Sanat sizin için ne ifade ediyor?
Ben aslında sanatı bir hayat diye düşünüyorum. “Art is life” derler. Hayatı da bir sanat gibi yaşayabilirsiniz. Biz maalesef ülkemizde sanattan çok uzak yaşıyoruz. Sanatı hep daha elit kesime hitap eden, ulaşılması zor bir olgu olarak düşünüyoruz. Halbuki hiç öyle değil. Sanat insanla nesnel gerçekler arasındaki estetik ilişki diyorlar. Ben de bu yaşadıklarımdan sonra müthiş bir estetik gözüm olduğunu fark ettim. İtalya’da bir araştırma yapılmış. Güzel sanat eseri, ağrı kesici gibi diyor. Hakikaten ben buraya geldiğim zaman, bu sanat eserlerinin içinde bütün üzüntülerimi unutuyorum. Başka bir boyuta geçiyorum.
Siz çok zor olaylar yaşadınız. Sanatla mı üstesinden geldiniz?
Aynen öyle. Çok güzel bir deyiş vardır. “Yürüdüğünüz yolda engel ve mani yoksa, o yol sizi bir yere çıkarmaz” derler. Hakikaten bazı engelleri aştığınız zaman zaten farklı yerlere ulaşıyorsunuz.
Vakfınız EKAV’ın amacı ne?
Vakfımızın sloganı: “Sanat geliştirir, sanat iyileştirir, sanat birleştirir”. Bu üç olguya hakikaten ülkemizin ihtiyacı var. EKAV’ı 1991’de eğitime, kültüre ve sanata destek vermek amacıyla kurduk. Sütlüce’de Türkiye’nin ilk çağdaş sanat müzesini kurmak istiyorduk. Sonra bürokratik sebeplerle onu hayata geçiremeyince Zincirlikuyu’da EKAV Sanat Merkezi’ni kurduk. Gençlerle sanatçıları buluşturduk. Benim bütün hedefim gençlerle bir şeyler yapmak. 1991’den beri TEV aracılığıyla gençlere sanat dalında burslar vermekteyiz.
Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv fikri nasıl gelişti?
Hep çocuklarımı gözlemlerim. Hep internetin önündeydiler. Malum Facebook. Ben de dedim ki gençlere internetle ulaşabilirim. Sanatın Facebook’unu yapayım diye düşündüm. Aslında kolay gibi gözüküyor ama hiç de kolay olmuyor. Yeni şeyleri yaparken daima zorluklarla karşılaşıyorsunuz. Bir sene iki farklı ajansla bu proje üstünde çalıştık. Ortaya bir şey çıkmayınca danışmanlık aldığım kişiye sergileri çekip yayınlayalım dedim. O Ekavart TV’nin yazılımını yaptı, ben renklerini yaptım. Ekavart TV 1 Ağustos’ta yayına başladı. Ekavart TV’de gençlere bir platform sunuyoruz. Sanatla ilgili yaptıklarını burada gösterebiliyorlar. Aynı zamanda önemli sanatçıları ve müzeleri tanıtıyoruz.
Ekavart TV’ye ilgi nasıl oldu?İlk hafta 30 bin ziyaretçimiz oldu, 1 ayda 100 bin ziyaretçimiz oldu. Şu anda da günde 3-5 bin kişi Ekavart TV’yi ziyaret ediyor.
Yurtdışından da ziyaretçilerimiz oluyor. Almanya’da, ABD’de yaşayan Türkler de buradaki etkinlikleri bizim aracılığımızla takip ediyorlar.
Sergileri ziyaret edenleri düşününce bu inanılmaz büyük bir rakam. Galeride bir açılış olduğu zaman bile en fazla 200 kişi geliyor. Biz burada sergiyi çekiyoruz, hemen internette yayınlıyoruz, bir bakıyoruz ki bir günde 1000 kişi izlemiş. Ekavart TV’de sadece resim, heykel, seramik değil, müzik, dans gibi sanata dair her şey var. Mesela Bursa Kent Müzesi ödül almış bir müze. Hakikaten pek kimsenin haberi yoktu. Ekavart TV’de görünce binlerce kişinin haberi olmuş oldu. Geçenlerde Ahu Hanım’la (
Has) konuşuyordum, Rezan Has Müzesi’nin kurucularından. Dedi ki ziyaretçi sayımız yükseldi Ekavart TV’ye koyduğunuzdan beri. Gelenler sizi internet televizyonundan gördük diyorlarmış. Facebook’ta Ekavart TV’nin 1000 üyesi var.
Ekavart TV’yi kızınızla birlikte kurdunuz, değil mi?Kızım sayesinde interneti öğrendim. Cep telefonu nasıl kullanılır, SMS nasıl çekilir onlardan öğrendim. Geçenlerde burada TEVİTÖL’ün resim sergisi vardı, üstün yetenekli çocukların. Çok güzel bir göz resmi var, o çekti beni. Genç sanatçıyla tanıştım ve bu resmi anlatmasını istedim. Simge 9. sınıf öğrencisi. “Bu göz bir kadının gözü, lider kadının gözü” dedi. Ben lider kadının gözünü seçmişim (Gülüyor).
“Günümüzde erkek liderleri gördüğümüz kadar kadın liderleri görmemekteyiz ancak her başarılı erkeğin arkasında olduğu gibi bu liderlerin de arkasında kadınlar var” diyor. Ben artık önünde diye düşünüyorum (Gülüyor). Bir genç sanatçı kadını nasıl görüyor çok önemli. Onun için değişmeye ihtiyacımız var. Aslında Türk eserlerinin Sothebys’de yer alması, EKAV’da şu anda sergisi devam eden Mustafa Günen’in eserlerinin Christies’de yer alması çok önemli. Şimdi mesaj veren sanatçılar öne çıkıyor. Taner Ceylan ve Şükran Moral gibi.
Eserleri uluslararası müzayedelerde kimlerin aldığını hiç bilmiyoruz. Aslında tabii ki alanlar paylaşılsa çok daha doğru olur. Sanatçının da resminin nerede olduğunu bilmeye hakkı var. Bunları yurtdışında çok güzel paylaşıyorlar. Sergi düzenleyip, koleksiyonlarını
dünya müzelerinde sergiliyorlar. Ülkeler sanatıyla ve sanatçılarıyla var oluyor. Katar ve Abu Dabi’de bile sanata çok yatırım yapılıyor.
2010 Avrupa Kültür Başkenti projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?Bildiğimiz kadarıyla şimdilik hiçbir şey yok. Avrupa Kültür Başkenti projesi ilk kez 1980’lerde o zamanın Yunanistan kültür bakanı sanatçı Melina Mercouri’nin projesi, AB’ye sunuyor, kabul ettiriyor ve ilk olarak Atina’da yaptırtıyor. Bizim 2010 ekibinde bir tane bile kadın sanatçı göremiyorum, hep erkekler. Nerede bu kadın sanatçılar? Projenin anası bir kadın sanatçı. İşte AB’ye böyle giriliyor. Kadınların analitik ve duygusal zekâları çok fazla. Artık kadınların dönemi başladı. Erkekler de kadınlarla mesajlarını veriyor. Kadınların üçüncü gözü var, erkeklerin yok. Sanatın birleştirici gücünü kullanmalıyız. Ajda Pekkan Kürtçe şarkı söyledi, ne kadar güzel bir şey. Şu anda muhalif yazarlar bile fasıl için bir araya geliyor, sanat ortamında birleşiyorlar.
Koleksiyon yapıyor musunuz?Vakfımızın koleksiyonu eskiden vardı zaten, şimdi de oluşuyor. Ben resimleri çok seviyorum. Onlarla yaşamak bana huzur ve mutluluk veriyor.
Sizin hedefiniz ve hayaliniz ne?Ben gençlere dönük bir şey yapmak istiyorum. Bir senedir üzerinde çalıştığımız bir proje var. AVM’lerde ‘uydu sanat merkezi’ projesi. Adımbaşı bir alışveriş merkezi açılıyor. Çoğunda sanata dair hiçbir şey yok. Projemizi Sayın Bakanımız Egemen Bağış’a sunduk. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Müdürlüğü’nden projemize olumlu baktıklarına dair bir mektup aldık. Çok mutlu olduk.
Bazen kaybetmek de güzeldirSanat artık çok önemli bir yatırım aracı oldu değil mi?Ekonomiye yardımcı olan bir şey sanat, artık bir yatırım aracı. Bunun için de insanları bilinçlendirmek lazım. Daha insanlar sanatın yatırım aracı olduğunu Türkiye’de kabul etmiyor, yurtdışında herkes ediyor. Bizde bu kavram tam olarak oluşmadı.
Oluşacak mı?Ben umutluyum. Kendime hedef koydum. İnsanların bir şeyleri hayal etmesi, hedef koyması ve çalışması lazım. En sevmediğim laf, ‘bizden geçti’ lafı. İnsan her yaşta her şeyi öğrenebilir.Yeter ki yapmak istesin. Biz gençleri hakikaten aslında hep başarı endeksli büyütüyoruz. Halbuki bu çok yanlış. Hayatta kazanmak da var, kaybetmek de. Kaybetmeyi de bilmek lazım, onu da kabullenmek lazım. Kabullendiğiniz zaman tekrar kazanabilirsiniz. Hayatta her gün her şey olabilir, kimse mükemmel değildir, hayatta herkes hata yapabilir. Hatalar da insanlar için. Onu da kabul ettiğiniz zaman önünüz açılıyor. Kaybettim ama ben şimdi daha iyi yapacağım dersiniz. Bazen kaybetmek de güzeldir. Başka bir kapı açar size. Kaybetmezseniz, başka kapıya gitmezseniz daima ordasınızdır. Kaybettiğiniz bir şeyi kendi başınıza kazandığınız zaman daha güçlü oluyorsunuz, özgüveniniz artıyor.
Şimdi sizin yaptığınız gibi.Aynen. Ben bazen düşünüyorum iyi ki de kaybolmuş bütün bunlar. Bak ben daha güzel şeyler yaptım ve daha da yapacağım. Hayallerim var. Hayalleriniz ve hedefleriniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız.
Çocuklarım sosyal sorumluluk projeleriyle hayatı öğreniyorÇocuklarınız da sanatla sizin kadar ilgili mi?Çocuklarım yurtdışında, kızım ABD’de, psikoloji ve sanat tarihi okuyor. Oğlum da İngiltere’de liseyi bitiriyor. Kızım okulunda sosyal sorumluluk projelerinde çalışıyor. Lisedeyken okulda sandviç satıp elde ettiği gelirle Romanya’ya gidip AIDS’li çocuklara yardım etti. Oğlum haftanın dört günü kimsesizler ve yaşlılar yurduna gidiyor, ders olarak onlarla vakit geçiriyor. Hayatı öğreniyor aslında. Aynı zamanda fotoğraf dersi alıyorlar. Kızım çektiği fotoğrafları internet sitelerinde satıyor. Kendi harçlığını böylelikle çıkarabiliyor. Fotoğraf çekmek onlara vizyon katıyor.