13.01.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:
Yazı: A. Sami ÖZBUDAK Fotoğraflar: Hande GÖKSAN
Kurtuluş’tan geçerken pek bir şey anlamazsınız, kalabalık ve gürültülü İstanbul köşelerinden biri gibi gelir. Semtin apartmanları sessiz karşılasa da, ara sokaklara daldığınızda renkli mahalle kültürüyle yüzleşmeye başlarsınız. Kurtuluş aslında İstanbul’a Rumların mirası. Eski adı ‘Tatavla’. Rumca’da ‘beygir ahırı’ anlamına geliyor. 500 yıllık geçmişi var. Günümüzde gayrimüslim olarak Rumlar’dan çok Ermeni nüfusun kültürü ve varlığı hissediliyor. Az da olsa Rum da yaşıyor hâlâ. Mesela Son Durak’taki Aya Dimitri Kilisesi, tipik bir Rum yapısı.
Son durak
Paskalya zamanlarında bu kiliseden ellerinde mumlar ve maskelerle insanlar evlerine yürürmüş. Yine Son Durak’ta bir sürü şenlik düzenlenirmiş. Özellikle ‘Bakla Hurani’. Bu panayırda bakla yemekleri tüketilirmiş. Daha da geçmişe gidersek, semtin doğuşunun Barbaros Hayrettin Paşa döneminde gemi yapımında çalıştırılmak üzere getirilen Rumlarla başladığını görüyoruz. Gemi yapımında uzman Rodoslu Rumlar, Pera’ya, Haliç’e ve Taksim’e yakın Tatavla’nın temelini oluştururlar. Burada yaşayan ilk Rumlar daha çok Kasımpaşa’daki tersanelerde çalışırlarmış. Semt 18’inci yüzyılda küçük bir özerklik gibi yönetilmeye başlanmış.
En iyiler
Dilerseniz Paskalya döneminde tüm semti çörek kokusuyla donatan ve 40 yılı geride bırakan Üstün Palmie Pastanesi’yle başlayalım. Nefis Paskalya çöreği dışında tahinli çöreği de meşhur. Hele el yapımı likörlü çikolatalarını görmelisiniz. Kırmızı parlak kağıtlara sarılı likörlü çikolatayı ısırdığınızda ağzınıza keskin bir vişne likörü doluyor. Kilosuysa 60 TL. Semtin bir diğer köklü adresi ise Arma Pastanesi. Bu pastanenin en ilginç ürünü Mardin çöreği. Bu çörek Süryani düğünlerinde gelin ve damadın başının üstünde elle kırılıyor. Kilosuysa 16 TL. Burada sokaklarda yürürken burnunuza hep sıcak ekmek ve pasta kokuları geliyor. Bu kokuların geldiği adreslerden biri de Nazar Pastanesi. Aynı zamanda atlet olan Bahattin Boğaz tarafından işletiliyor. Profiterolü ve milföy pastası ünlü. Et alışverişi için semtin 45 yıllık kasabı Hayat’ı gösteriyor herkes. Varlığını unuttuğumuz eski mahalle kasaplarından Hayat’ın sahibi Fevzi Evirgen. Balık alışverişi için ise yine Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan Sarıyer Balıkçısı gözde.
Semtin yıllanmış turşucusu Pelit’in duvarlarında, buraya yolu düşen, tarihe geçmiş isimlerin fotoğrafları dikkat çekiyor. 1965’te kurulan Göreme Muhallebicisi’nde sütlü tatlıların hepsi 4 TL. Eski Kurtuluşlular için bu muhallebicide tatlı yemek bir ritüel. Vitrinde gösterişsiz ve sade kapların içine konmuş çeşit çeşit muhallebi var. Yurt dışında yaşayanların bir başka gözdesi de Bursa İnegöl Köftecisi. Son Durak’ta bulunan bu restoranın köftesi parmak kadar. Şekil itibariyle pek iç açıcı değil ama lezzeti kusursuz.
Gezin Görün
Kurtuluş deyince ‘esnaflık’ durumunu da ele almak lazım. Hâlâ burada ‘hakiki esnaf’ tabirine yakışacak dükkanlar var. Çoğumuz tuhafiye kavramını hayatımızdan çıkarmış olsak da Kurtuluş Caddesi üzerindeki Garo, içinde ne ararsanız bulacağınız cinsten bir dükkan. Ermeniler noel günleri olan 6 Ocak yaklaşmadan mutlaka
Garo’ya uğruyor. Garo benzeri başka dükkanlar da var; Galeri Sevin, Tercih gibi. Bir zamanların efsane meydanı Son Durak’taysa bugün meşhur Olimpia Halı Saha bulunuyor. Burada
müzisyenlerin gittiği iki tane kahvehane de var.
Semtin lezzet haritası
Feriköy’deki Hamov, Ermeni mutfağından yemekleriyle ünlü. Kutu gibi küçük ve şirin bir dükkan. Topiklerinin tadına mutlaka bakmalısınız. Buradan alışveriş yapan semt sakini de oldukça fazla. Fasulye pilaki, dalak dolması, lahana sarma gibi nefis lezzetler satışa sunuluyor. Mezecilik bu semtte çok gelişmiş. Herkesin parmakla gösterdiği Tuana Meze Evi’nde, dolabı süsleyen mezeler göz kamaştırıyor. Kilosu 16-26 TL arasında değişiyor.
Hissedebilene dünyanın en güzeli
Kurtuluş’ta artık her kesimden insan yaşıyor. Şu an çok kalabalık ve hareketli bir semt. Burada yaşayanlar semtlerini sizler için anlattı.
Yahşi Baraz, Galeri Baraz’ın sahibi;
Dedem ihaleyle satın almış burayı. Biz ailece, yıllarca burada yaşadık. Çocukluğumu hatırlıyorum da o zamanlar sakin bir mahalleydi burası. Kurtuluş Caddesi’nin arkası boş araziydi. Bu sokaklarda futbol oynardık. Kurtuluş İstanbul’un en medeni yeriydi. Kapılara kilit vurulmazdı.
Ercan Tekin, Despina Meyhanesi’nin işletmecisi;
Kurtuluş’a 1968 yılında geldim. O zamanlar Türkçe konuşan arkadaşım yoktu. Çocukluğum Rumlar’la geçti. Çok güzel anılarım var onlarla. Tekrar buluştuğumuzda o günleri anar, ağlarız. Onlarla her görüştüğümde ‘Biz bu topraklara aitiz’ derler.
Sibel Yavru, Ev Kadını;
47 yıldır Kurtuluş’ta yaşıyorum. Semtten çıkar çıkmaz özlerim. Buranın kendine has bir kokusu ve hissi var. 24 saat yaşayan bir yer. İstanbul’da Paskalya’nın hakkı en iyi bu semtte verilir. Bütün bayramlar coşkulu geçer. Esnaf bilinçlidir, titiz Ermeni kadınlarını memnun edecek ürünler satar. Alışverişe çıkmak büyük bir keyiftir.
Anita Ohanyan, İş Kadını;
Bu semtin adı geçince aklıma ilk olarak tatlıcılar, pastaneler ve mezeciler geliyor. Alışverişe çıktığım zaman tanıdık bir sürü kişiyi görürüm. Şehrin göbeğinde, mütevazı mahalle havasını burada soluyabilirsiniz. Kurtuluş alışkanlıktır. Tarihi bir yer oluşu da burada yaşamamın başka bir sebebi.
Diana Benlioğlu, Ev Kadını;
Yeşilköy’de oturan eski bir Kurtuluşlu’yum. Fakat burayı görmezsem rahat edemiyorum. Eşimle birlikte haftanın en az bir günü Kurtuluş’a yolumuz düşer. Buraya ayak basar basmaz içimiz rahatlar, ait olduğumuz yere gelmiş gibi hissederiz.