Parti Ajanı

Parti Ajanı

parti@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“İçimdeki pembe aşkı bambaşka” gerçeğiyle yüzleşmeye çalışan Türk erkeği, yaz boyunca ünlüleri sahilde roze şarap içerken gördü de göğsününü gerip “Bir roze lütfen” diyebildi

İstanbul’dan bir yaz ritüeli. Tüm ‘erkekler’ toplanmış, ‘Nereye gitsek, ne içsek?’ derdindeyiz. “Hava tam rozelik” diyor biri. “O ne demek abi?” “Oğlum, tam roze havası işte. Hava sıcak! Açıkta, gölge bir masaya oturacaksın. Roze açtıracaksın. İçine de bol buz. Böyle soğuk soğuk akacak boğazından.” “Baş başa mı yapacağız bunu?” “...” Doğal olarak, akıllarda şöyle bir kare canlanıyor: İki erkek baş başa otururken ortalarında bir şişe roze şarap konmuş, pembe kadehlerini tokuştururken gevşemişler, bol bol konuşup gülüyorlar. Ya da şöyle bir şey: Borazan sesli, boylu poslu, yüksek

TÜRK ERKEĞiNiN PEMBE GECELER SEVDASI
sesle küfür dolu konuşmalarda sakınca görmeyen dört erkek bir araya gelmiş ellerindeki pembe renkli, zarif duruşlu kadehlerini tokuşturup duruyorlar. Söz konusu kareden rahatsızlık duymayıp, keyfine bakanlar da var, “Konduramıyoruz delikanlılık var serde” diyen de. En enteresanı, sevgilisiyle çıktığı yemekte şişe şişe rozeleri devirirken erkek masalarında ‘aslan’ kesilip “Pembe şarap mı olur? Ben soğuk beyaz bir şarap alayım” diyenler. Durumun gizli gizli Sex and the City’nin tekrarlarını izlemekten, Aşk-ı Memnu’yu kaçırmadan izlerken ertesi gün “Dizide kim kime aşık? Ne saçma dizi!” diye yandan çarklı konuşmaktan pek bir farkı yok. “İçimdeki pembe aşkı bambaşka” gerçeğiyle yüzleşmeye çalışan aslan Türk erkeği, Allah’tan yaz boyuca Engin Altan Düzyatan’ı, Kenan İmirzalıoğlu’nu sahilde sere serpe roze şarap içerken gördü de bir nebze olsun rahat nefes aldı, göğsünü gere gere “Bir roze lütfen” demeye başladı. İlle de onaylanma ihtiyacı, “O da yapıyor” deme arzusu... Yabancı basın, malum trendi “Pink is the new black/Pembe yeni siyah oldu” olarak özetlemiş. Bizde bu yaz erkek erkeğe buluşmaların renginin değiştiği doğru. Fakat erkekliğin üç Türk dizisiyle, iki kadeh pembe içkiyle, bir Elif Şafak kitabıyla elden gideceği de yok. O zaman boşuna paniklenilmesin. Mevsim değişir, kadehin rengi beyaza döner. Madam Despina masayı kurar, kirli beyaz muşamba örtüleri serer. Yanına da Müzeyyen Abla.


MONOPOLY AMCA DA PARTiCi OLDU ÇIKTI
Birkaç jenerasyonu etkisi altına almış aile oyunu Monopoly’nin geleceğini kurtarmak ‘ajan provaktör’ işi olmayabilir belki. Fakat çocukluktaki ilk partilerimizin, bugün evde bira ve patates eşliğinde geçirilen sakin geceleri şenlendiren eğlence kaynağımızın düştüğü duruma dair iki çift laf etmek boynumun borcudur.
Monopoly, sıradan bir aile oyunu olmaktan öte popüler kültürün önemli simgelerinden biri. Bugün, 20’lerini 30’larını yaşayan dünyanın herhangi bir yerindeki insan evladı günümüz ekonomisi, emlak piyasası ve bankacılık sistemine dair bildikleri temel şeyleri Monopoly’e borçlu. İlk kira kazancım, dört ev üstüne gelen kırmızı otelim sonrasında gelen ipotekler ve hacizler...

Haberin Devamı

Monopoly’e ne oldu?
‘Adam olacak çocuk’ misali, Monopoly herkesin geleceğine dair ipuçları taşıyordu. Parasını dikkatli harcayan, tapu takaslarında kur-nazca davranan, oyunun başından gözünü mor takım ‘Yeniköy ve Tarabya’ ikilisine dikenler bugün söz konusu semtlerde mal mülk sahibi. Bense hala zar attıkça düştüğüm semtlerde kira ödüyorum, orası ayrı.
Bizim ‘Monopoly’ amca, son yıllarda pazarlamacıların elinde maskara olmuş durumda. Günümüze ayak uydurma uğruna sokmadık kılık, gitmedik yer bıraktırmadılar adama. İstanbul’un değişen emlak piyasasına göre semtlerin oyun tahtasında yer değiştirmesi kabullenebilir, tebessümle karşılanabilir bir durum. Fakat, Shrek, Walt Disney, Spider Man versiyonları, Dünya Kupası gibi küresel organizasyonlar için üretilen özel Monopoly’ler türemesini bünye kaldırmıyor. Amcalık vazifesi olarak geçenlerde oynamak zorunda kaldığım ‘kredi kartlı Monopoly’ ise çocukluğuma indirilmiş derin darbeden başka bir şey değildi.
Son manevra olarak yakında Monopoly’nin ses efektli ve müzikli versiyonu piyasaya çıkacakmış. Bizim Monopoly amcanın, elinde Martini bardağı, yanında Playboy kızları, suratında aynı gülümseme ifadesiyle karşıma çıkmasından korkuyorum. Sırada ne var? Disko neon ışıklı bir Amiral Battı mı? Ben, başlangıç noktasına geçmeden kodese gireyim. Çıkmak için ortaya para koymadan, birkaç tur burada keyfime bakayım.