Yeni ‘ortak paydamız’ Hüseyin Çağlayan olabilir mi? Moda Tasarımcıları Derneği duymasın, Modern Sanat’taki sergi açılışı ve Münferit’te verilen özel partiden çıkan sonuç şu: İçimizdeki Çağlayan aşkı bambaşka
Önce taksiden inip yolun karşı tarafına geçerken benimle aynı doğrultuda seyreden iki kadına takıldı gözüm. Biri alabildiğine sarışın, diğeri esmerlikte son nokta iki kadın aynı dertten muzdarip: Abartılı makyajlarını tamamlayan dar elbiseleri içinde sivri topuklarla yürüme çabası. Bir süre çarpık yürüyüşlerinden önce ne yöne gittiklerini çözemedim. Bir sağa bir sola sallanırken, cep telefonuyla tüm sokağa kuaförde yaşadığı talihsizliği ve ne kadar geç kaldığını naklen yayın yapmalarından ‘fotoğrafı’ çektim. Evde kalmış yaşı geçkin teyze ya da ‘olgun çıtır’ abla kontenjanından ikinci dereceden yeğen düğününe gittiklerine o kadar inanmışım ki, gözüm düğün takısı niyetine irice bir altın arıyor. Aynı yere gittiğimiz belli oldukça çarpıntım arttı. Ve aynı giriş kapısında arka arkaya sıralandık. Yer: İstanbul Modern Sanat. Sebebi ziyaretimiz Hüseyin Çağlayan’ın sergi açılışı.
Moda tasarımcıları neden yoktu?
Düğün ablaları konusunda henüz 'nasıl yani?' aşamasındayken en sosyetiğin bir Siren Ertan Çarmıklı ile göz göze gelişimle durumu çaktım. Bakanından sosyetiğine şehrin ‘artsy fartsy’ camiasından saygın, entelektüel isimlere herkes Hüseyin Çağlayan adına İstanbul Modern Sanat’ın bahçesinde toplanmış. Medai iftihar unsuru Çağlayan, bir sonraki ‘ortak paydamız’ mı yoksa sanata, modaya meraklıymış gibi gözüken İstinye Park’tan ithal entel kesimin yeni takıntısı mı, çözmek zor. Çözüm bekleyen bir diğer durum ise, sergi açılışları için uygun görülen ‘dresscode’ (Bulunduğunuz ortama göre yazılı olmayan kılık kıyafet adabı.) Giyim kuşam konusunda bu kadar uçlarda gezinen bir davet görülmemiştir. Bu da Çağlayan’ın farkı olsun. Ortak payda mevzusu ise hararetli bir tartışma konusu. Malum, Hüseyin Çağlayan’ın açılıştan bir gün önce Hürriyet’ten Melis Alphan’a verdiği demeçte ağzından çıkan tek cümle Türk modacılarının sinirlerini zıplatmasına yetmiş: “İstanbul’da moda kültürü yok” sözünü ciddi bir mesele haline getiren Türk Moda Tasarımcıları Derneği, Çağlayan’ın sergisini boykot etmek için gün boyunca kulis yapmış, açılışa katılmayarak tepkilerini dile getirmişler. Başkan Kadir Topbaş’ın olan biten gerginlikten habersiz özenle hazırladığı 'çıktık açık alınla/ olduk dünyanın beş moda şehrinden biri' başlıklı komposizyonla günün anlam ve önemini anlatırken Çağlayan’ın o sıra telefonuyla meşgul olması ironik bir andı. Topbaş’ın ‘klimalı elbise siparişi’ esprisine Çağlayan’ın gülmemesine şaşırmadık. Sanatçının sergisini daha önce London Design Week’te görenler, bir iki eksik dışında kusursuz olduğu konusunda hemfikirdi. Hüseyin Çağlayan’ın sergisi abartılı konuşmalardan, “Bana bunu alsana tatlım” çığlıklarından, çalışmaların önünde yan yana fotoğraf çekinmelerden yoksun tekrar tekrar gezilmeli.
'Münferit' bir parti
Açılışın ‘after party’ ayağı için Münferit’teyiz. Şık avlusu dolmuş, kalabalık kaldırımlara taşmış, sokak merdivenlerine kadar dışarısı tıklım tıklım. “Münferit’te parti mi olur?” serzenişleri biraz haklı çıksa da, mekanda kitlenin havasına yakışır bir ruh var. Greyfurtlu zencefilli kokteylleri, partiye dair belki de en güzel tattı. Başta partiyi Çağlayan ile birlikte kotaran Vogue ekibi olmak üzere, tüm meşhur ‘artsy fartsy’ kitle Münferit’te toplanmış. Malum, moda tasarımcısından Galerist’te staj yapmaya başlayan kıza parti organizatöründen galerici manita yapmış modele bir ‘artsy fartsy’ takılma sevdasıdır gidiyor. En amiyane tabirle ‘entel dantel’ olarak açıklanan bu camiaya giden yol kimisine yaratıcılık gerektiren sanatsal işler çıkarmaktan çok, ‘doğru zamanda doğru açılış ve partide’ bulunmaktan geçiyor. Yolunuz açık olsun...