Bodrum merkezde hayat her yaz gibi. Marinaya uzanan yol üzerindeki Fink’ler, Küba’lar yine yerli yerlinde. Bir Ajda’dan, Bir Serdar Ortaç’tan geçip gidiyor gece. Saati dört etmiş, nostalji aşkına tutulmuşken “Halikarnas” diyoruz taksiciye. Her Türk gencinin ergenlik yıllarına turist sıcaklığında, köpük tadında iz bırakmış Halikarnas’a giderken, her gidişimde nasıl olmuş da giriş kısmında olup, bir kere dahil köpük katına inmediğimi düşünüyorum. O zamanlar bir bildiğim varmış!
'Köpük raconunu’ hafife almayın!
Ekip biraz ‘havalı’ olunca, girişten para alınmadan (normalde giriş ücreti, bir içki dahil, 50 TL imiş) içeri buyur ediliyoruz. Niyetimiz köpük tadında bir içki eşliğinde gecenin cilasını atmak, nostalji havası yapmak. Köpükler içerisinde yakın temas kuran bir avuç turist dışında Halikarnas neredeyse bomboş. “Böyle geçin, rahat edin” teklifini irdelemeden koltuklara kuruluyoruz. Birkaç ısınma/esneme hareketi sonrası, alt kattaki köpük bölümündeyiz. Köpüklere bulanıp eğlenmek görünürde kolay gibi gözükse de her yiğidin harcı değil. İnce bir racon meselesi var. ‘Bize bir şey olmaz’ cılardansanız, köpük fantezisinden vücudun farklı yerlerinde yara bere izi, telefonsuz, cüzdansız, üst baş sırılsıklam, harpten çıkmış bir havada çıkmak mümkün. Tecrübeyle sabit! Bir ara gruptan Tarkan sesleri yükselince, DJ kabinine yanaşıyorum. Ayaküstü yapılan pop analizinden çıkan sonuca göre Halikarnas, Tarkan’ın son parçasını beğenmemiş. ‘Sound’ olarak hafif bulmuş. Halikarnas nostaljisi ise dört kadeh içkiye gelen hesap dört haneli rakam hesapta ‘Loca ücreti 650 TL’ ibaresi olunca kabusa dönüşüyor. Akrep Nalan’ın “Ne güzel bir geceydi/sanki bir rüya”sından ibaret Halikarnas’ı, eski masumluğunu, en naif anlara, romantik öpüşmelere tanıklık etmiş tatlı halini yitirmiş. Halikarnas’ın Aksaray’daki barlardan farkı kalmamış. Senaryo aynı, mekan farklı.Rus konsomatrisler yerine Avrupalı turistler; bir kadeh içkiye 100 TL yerine locaya 650 TL tarifesi konmuş önümüze.
Bodrum’un Babil bahçeleri
Bodrum’dan taze esintiler, farklı koylardan yükselecek bu yaz. En yenilerden Turgutreis’in Kadıkale’sindeki Gardens of Babylon, sağlık ve eğlence konseptini birleştirmiş. Adını Babil’in asma bahçelerinden alan otelin bir bölümünde Ender Saraç’ın sağlık merkezi, sahilinde ise Emre Ergani’nin ‘Breeze Beach’i var. Otelin müşterileri de, tıpkı konsept gibi, ikiye bölünmüş durumda. ‘Biraz kilo ver, hafif gerdir, hem ruhunu hem vücudunu detoksla, yenilen gel’ ekibi, detoksun verdiği rehavet ve yeme-içmeden kesilmenin getirdiği mutsuzluk haliyle havuz başında saat sayıyor. Sabrın sonu selamet misali, detoks kampının meyvesini dönüşte alıyorlar. ‘Bodrum kum, güneş, denizden ibaret. Gelsin içkiler, çalsın Ajda’lar’ ekibi ise Breeze Beach’e kurulmuş durumda. Ergani, Bodrum’un sakin haline, mavi tonlarındaki tadına tuzuna yakışan bir konsept yaratmış. Detoks ekibinin yaz/kış burada oluşu, otelin kral dairelerini dört mevsimlik bir havaya sokmuş. Kalın kırmızı perdeler, salonda şömine, yatak odasında jakuzi. Odalarda, perdeleri aralamadıkça kendinizi Abant’ta, Uludağ’da hissetmek mümkün!