Her şey tuhaf bir maille başladı. Yaratıcılıktan yoksun ‘davetlisiniz’ başlığını görünce sıkıcı açılışlardan biri olduğunu düşündüm. Gönderen 'xxx'in gizemine kapılıp merakıma yenik düşünce, karşımda enteresan bir parti davetiyesi belirdi: “Süper modellerin, ünlü yazarların, iki sarışın sevgilili rock star'ın, bohem artistlerin, melez güzellerin hazır bulanacağı gizli partiye davetlisin. Tek yapman gereken partiden kimseye bahsetmemek ve beklemek.”
Mailden sonra kapıda siyah bir zarf belirdi: “Ayın 1’inde, gece saat 01.01’de, Bebek Parkı'nda... Not: Kimseye bahsetme ve bekle.” Zarfın arkasında beyaz bir bant ve üzerine yapıştırılmış beyaz bir anahtar. Eğer birine bahsedersem partinin gerçekleşmeyeceği düşüncesine körü körüne inanmış çocuksu bir heyecanla ayın 1’i için geri sayıma başlıyorum. Ve o an geliyor. Ayın 1’i, saat tam 01.01. Şüphelendiğim birkaç ismin bu işte parmağı olduğuna adım gibi emin, Bebek Parkı'ndayım. Paranoya ruhum azmış durumda. Her türlü ihtimale karşı parkın başında bir araba beni bekliyor. Teknelerin orada amaçsızca dolanırken, zarftaki aynı beyaz etikete sahip, ufak bir tekneyi gözüme kestiriyorum. Kaptan, ismimle beni çağırıyor. Teknenin içindeki 3-4 kişilik ‘bir yerden tanıyorum ama nereden?’ kitlesini görünce doğru yerde olduğumu anlıyorum. Tereddüt etmeden tekneye atlıyorum.
Blackberry ve Twitter yasağı
Elimizde şampanyalarla parti başlıyor. İkinci şampanyada partinin gizemi yavaş yavaş aralanıyor. En azından parti sahibi konusunda herkes hem fikir. (İpucu: Yabancı modelleri kendine dost bellemiş, gönüllü elçi, Türkiye’nin en çapkın iş adamlarından) Tekne bizi Kanlıca’ya yakın bir yerde bırakıyor. İskelede bekleyen Mercedes’e biniyoruz. Yaklaşık 15 dakikalık yolculuktan sonra şık bir villanın kapısında iniyoruz. Bir görevlinin, ev sahibinin ricası üzerine üzerimizdeki cep telefonu, fotoğraf makinesi vs. gibi elektronik cihazları ‘ödünç’ almak istemesi partinin heyecanını arttırıyor. “Ayin mi yapacağız?”, “Hepimizin soyunacağını bilseydim, içime daha seksi bir şeyler giyerdim” ve daha nice tahminler.
Yaklaşık 30 kişilik gizli parti, ünlü-ünsüz şehrin en matrak, cool ve seksi tiplerinden oluşuyor. Blackberry’siz kolu kırılmış, ne yapacağını bilemeyen parti kızlarına cevap ev sahibinden geliyor: “Millete anında dedikodu yetiştirmekten burnunuzun ucunu göremez haldesiniz. Bu gece BBM ve twitter yasak! Parti dedikodusu yapıldığını bir duyayım, bu evi bir daha zor görürsünüz.” Sert ultimatom sonrası herkes kendini partinin akışına bırakıyor. Tanıdık simalar arasında yurt dışında defalarca şansını denemiş oyuncu, eski bir popçu, yıllar önce İstanbul’a yerleşmiş Avrupalı iş adamı ve fiziği nefes kefen sosyetik bir güzel var. Peki, bir ikoncan, bir Ece Sükan neden yok? “Ünlü - ünsüz fark etmez. Yeter ki eğlensin, eğlendirsin” diyor ev sahibimiz. Dediği gibi herkes eğleniyor, eğlendiriyor. İlerleyen saatlerde, ‘seçilmişlerinden’ biri dansın ritmine kaptırıp yavaş yavaş soyunmaya başlıyor. Herkes şaşkın, birbirine “Kim bu, kimin nesi?” diye soruyor. Ev sahibi, şaşkın bakışları görünce kahkahasını tutamayıp gülmeye başlıyor. “Arkadaşım mı sandınız yoksa? Kız hem dansöz hem striptizci” Striptizcinin davetli kılığında geceye gelip hiç beklenmedik anda şovuna başlaması, partiyi unutulmaz kılıyor. Ateşli şov sonrası, üst kattaki ‘beyaz odalar’a geçiliyor. Boğaz’ı karşımıza alıp sabahın ilk ışıklarını kovalıyoruz. Sonrası... Hatırlamak ne mümkün!
1 Aralık saat 01.01’de Bebek’ten gizemli bir tekneye binmemle parti başladı.