Time Out İstanbul son sayısında sevgililer gününe ithafen ironik ama gerçek bir habere yer veriyor. ‘(T)avlama sanatı’ başlığında, en flörtöz mekanlar didiklenip, mekanların avlanma ve tavlanma kültürüne dair işletme sahiplerinin dahi bildiği fakat yüksek sesle konuşmadığı gerçekler bir bir sıralanmış. Lucca, NuPera, Public gibi kulüplerin yanı sıra M.A.C, Macro Center, Starbucks gibi gündelik hayatın vazgeçilmez yerleri, flörtöz mekanlar deyince ilk akla gelenlerden. Yazıyı hatmettiniz ve soluğu flörtöz mekanlardan birinde aldınız, diyelim. İş bitti mi? Hayır. Tavlamanın püf noktası, hangi mekanda olduğunuzdan çok, mekanın neresinde konumlandığınızdan geçiyor. Her mekanın ‘kritik noktasını’ belirleyip, kör noktalarından kaçmaya bakın. Lucca’nın bar önü, Public’in asma katı, Biber’in arka bahçesi. 11:11’in DJ kabini önü ve sigara yasağı sonrası neredeyse her mekanın kapı önü avlamak ve avlanmak için en kritik noktalar. Gecenin amacı buysa, oyunu kuralına göre oynayın. Olası teğet geçme veya hedef ıskalama durumlarında kendinizi heba etmeyin: “Oyunun sonu, oyundan öncedir.” (S.Herberger)
Haftalar öncesinden bağırmaya başladılar: Longtable’da ‘hesapsız kitapsız’ Deniz Seki gecesi. “Deniz’in rengi mavi, gecenin de rengi mavi, hadi mavilere bürünelim, maviş maviş eğlenelim” tadında müthiş parlak(!) bir tema tutturulmuş. Gecede ise Deniz Seki hatırına mavi giyen pek az, herkes kendi halinde. Bir renk, bir sosyo kültür cümbüşü hakim. Güneri Cıvaoğlu ile Süreyya Yalçın’ı, Petek Dinçöz ile Pınar Altuğ’u aynı karede görmek her geceye, her mekana nasip olmaz. Malum, yıl boyunca Longtable’ın reytingi salı geceleri tavan yaptı durdu. Yılbaşı faslı, karlı geceler derken son birkaç ayda popülerliğini yitiren salı partilerini, ‘hesapsız kitapsız bir Deniz Seki gecesi’ ile küllerinden doğurmak ne kadar ‘sahici’? Sahnede durum da pek farklı değil: Deniz Seki dört duvar arasında bu gecenin hayalini çok kurmuş. Nerede ne söyleyeceği, nasıl kısık ve hüzünlü bakacağı, ne zaman gözünü yukarı dikip şükredeceği ve ne zaman ufak ufak gülümseyeceği önceden yazılmış, çizilmiş, hatta oynanmış gibi. Seki’nin güçlü performansı, Çapa’nın ince hesaplarıyla bütünleşince teatral geceye dayanma gücüm üç dört parça sonra kırılıyor. Evdeki hesap yine uymadı, gece erken söndü.
‘Mim’lenmiş cadde
Abdi İpekçi Caddesi’nin ağır havasından iyice ruhu sıkışan Nişantaşı’yı, paralel sokak kurtarabilir mi? Abdi İpekçi’nin ‘paralelindeki’ Mim Kemal Öke Caddesi’nde hareketlenme, sıcak enerjinin habercisi. Hünkar’lı Park Şamdan’lı caddenin ağır havasını ilk Den Cafe dağıtmıştı. Den’in yanına açılan Bread&Butter’ın butik ve sevimli havası caddenin tüm havasını değiştirdi. Sırada, Delicatessen var. Birkaç ay sonra Hünkar’ın sırasında açılacak Delicatessen, Nişantaşı’nın ‘sıcak’ noktalarından biri olacak. Yeme-içme yerleriyle beraber, peşi sıra açılan sanat galerileri caddeye özgün bir hava katıyor. MAC Art ve Zerdüşt, caddedeki ‘cool’ galerilerden birkaçı. Caddenin henüz inşaatı tamamlanmayan birkaç sürprizi daha var. Şimdiden mimleyin.