Şu satırları kaç kere sildim hatırlamıyorum. İlk yazım İstanbul'un kafayı yedirten ve insanı keriz yerine koyan birkaç restoranıyla ilgiliydi ama olmadı. Az da olsa işini iyi yapan yerleri yazayım dedim, o da olmadı. O zaman hem iyileri hem de kötüleri yazayım dedim. 30 yıllık yorgunluğumu atmak için bu hafta hayatımda ilk defa uzun bir tatile çıktım.Taa İspanya'da son bulacak. Hem de denizden gidiyoruz. Macera ve lezzet dolu bir yolculuk olmasını umuyorum. Yediğim içtiğim benim olacak sizlere gördüklerimi anlatacağım. Vaktimiz çok olduğundan Antalya'dan başlayacak yolculuğumuza İstanbul'dan arabayla çıkalım dedik.
Zaman tünelinde gibiydik
Genelde yol üzerindeki konaklama yerlerinde yemek yemem, hepsi saçma sapan insanın kendini enayi gibi hissettiği yerlerdir. Ama Sapanca'nın çıkışındaki Berceste'de kahvaltı gerçekten iyi sayılır. Sucuklu yumurta sabah yenilebilecek en keyifli şeylerden. Kahvaltınızı sıkı yapın Afyon'a kadar yiyecek bir şey yok. Aslında Afyon'da da yok. Afyon'un içinde herkesin duyduğu tarihi İkbal Lokantası vardır. Yok yok o bildiğiniz 'İkbal'ler gibi değil. Gerçekten tarihi hatta adını Atütürk'ün koyduğu bir lokanta. Ata'mız ağzının tadını bilir dedik ve yolumuzu uzattık. Kuzu tandır mükemmelden daha iyi. Kuzu kaburga bu dünyadan değil, haşlama muhteşem, salata çok kötü ama kaymaklı ekmek kadayıfı masada kavga çıkardı. Böyle bir kaymak, bir kadayıf bu dünyada olamaz herhalde. Serviste şaşılacak kadar seviyeli ve özenli. Lokantanın içinde insan kendini zaman tünelinde gibi hissediyor. Basamaklar, yıllar içinde aşınmış masalar ve tavanlar harika. Her şey eski, garsonlar bile. Ama anlaşılıyor ki yeni jenerasyon aileden biri bir parça burnunu sokmuş. Duvarda beş yıldızlı otellerin reklamı var. Lütfen reklamları kaldırın oradan. Çünkü orası artık Afyon'a mal olmuş bir yer. Gelecek reklama ihtiyacınız yok. Neyse sadece yemek yemeğe olsun Afyon'a tarihi İkbal Lokantası'na gidilir.
İnanılmaz bir masa kuruldu
Afyon'u geçtikten sonra Antalya'ya kadar değil yemek, yolda ot bulamazsanız. Antalya'nın içi daha kötü. Teknemize binmek için Finike'ye gittik. Son akşam yemeğimizde 'Neşeli Balık'taydık. Lağos yedik. Dükkanın sahibi ve şefi Fatih inanılmaz bir masa kurdu. Gazete kağıtlarının üzerinde lağos buğulama, güveç falan derken hepimizi ihya etti. Finike'de 'Neşeli Balık'ı tek geçerim. Siz yazımı okurken ben İspanya yolunda denizde olacağım. Bakalım bizi neler bekliyor?...