Çok yakın arkadaşım köklü bir özel okulda uzun yıllardır öğretmen… Kendisi de aynı okuldan mezun… Üç dil biliyor… Eğitimli, kültürlü ve halli vakitli bir ailenin kızı… Çok iyi de para kazanıyor. Hayırlı kısmet aramıyoruz! Özel ders veriyor… Yeterince öğrencisi var, reklam da yapmıyorum.
Geçenlerde ders verdiği öğrencilerden birinin annesi kendisini bir saat arabada bekletmiş! “Aslında dersi bıraksam sırada onlarca öğrenci var, zaten zamansızlıktan şikayetçiyim ama çocuğun ne suçu var, o yüzden görmezden geldim” dedi.
“Ayrıca ben okulda öyle velilerle muhatap oluyorum ki akıllara zarar. Melek olarak dünyaya gelmiş pırıl pırıl çocukların anne - babalar tarafından bu hale gelmesine üzülüyorum asıl” diye devam etti.
Hostesler anlatıyor, “Selanik’e 59 TL’ye bilet alıp gidenleri bir görseniz! Özel jetinde seyahat edenden daha havalılar” diye… Benzer hikayelerin daha ağırları bankacılarda var. Paranın sadece kendilerinde;
hizmet aldıkları insanların da kendilerine muhtaç olduğunu sanan bir grup insanla aynı havayı soluyoruz.
Mesele sadece maddi güçse eğer (bu kişiler için değer katmanı sadece bu) karşılarındaki insanların aslında onlardan daha imkanlı olma ihtimalini akıllarına bile getirmiyorlar. Bunların bir kısmı bir takım ayrıcalıklara çok sonradan kavuşmuş olanlar…
Bazılarının DNA’larına kabalık, görgüsüzlük kodlanmış. Bazılarıysa ebeveynlerinden gördüklerini kopyalama halindeler…
Garsona kaba davranan babalar… Evde çalışan kadına bağıran; kendisinden şikayet eden öğretmene “Para veriyoruz biz okula” diyen annelerle büyüyen çocuklar..
Egolarıyla, bir ‘fıs’la ellerinden alınabileceğinin farkında bile olmadıkları, güç sandıkları materyallerle öylesine kuşanmışlar ki…
En değer verdikleri insanların hayatlarına tekme attıklarının farkında bile değiller!
YİNE OLMADI SÜREYYA YALÇIN
Kına gecesi ve sünnet düğünlerini komik buluyorum.
Tamamen şahsi fikrim!
“Evleniyorum koşun bir yerlerimize kına yakalım, hem ağlayalım, zırlayalım; hem de eğlenelim…” “Oğlumuz kesiliyor, şartlarınızın elverdiği en büyük altını alın, gelin göbek atalım!”
Biraz utanç verici buluyorum … Tekrar söylüyorum, benim fikrim bu!
En son Süreyya Yalçın’ın kınası takıldı gözüme… Bayağı zahmet etmiş. 100 kiloluk sultan kıyafeti filan… ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’e katıldı sandım…
Ne var ki o kadar ağırlığı boşuna taşımış. İstediği etkiyi yaratmadı… Kimsenin konuştuğunu duymadım, ne düğünü ne de kınayı!
Gündem kalabalık filan demeyin! Söz konusu gelin olunca iki eli kanda, iki yakası başka kıtada olsa gene de hiçbir detayı atlamayız… Süreyya Yalçın’ın düğünleri sıkmış herkesi belli!
Herkesin bir şekilde başkente uğraması gerekiyor. Bakıyorum sosyal medya önerilerine çoğunluk kebapçı, iskenderci…
Oysa Ankara’nın en işlek caddesi Tunalı Hilmi’de 20 yıllık bir klasik var: Cafe Des Cafes.
Dört yıldır Ankara’da yaşayan bir İstanbullu olarak ki bu çok kolay bir durum değil… Kendimi Cihangir ya da Galata’da hissettiğim tek yer burası.
Daha çok üst, orta üst bohem ve entellektüel müşteri kitlesine hitab eden Cafe Des Cafes’in İstanbul’daki muadili bence Ara Güler’in sahibi olduğu Ara Cafe…
Bir tatlı canavarı olarak çikolatalı cheesecake’e ‘hayatımda yediğim en iyi cheesecake’ diyebilirim.
Yolu düşenlere tavsiyem olsun!