Hastayım. Yok öyle bildiğiniz hastalıklardan değil çok şükür… Misophonia hastasıyım. Kulağa havalı geliyor di mi? Felsefik filan! Ama pek de havalı olmayan kulaklara ve sinirlere ait bir hastalık bu! Hayır, orta kulak iltihabı gibi bir şey değil. Banal misiniz? Küçükkendi o!
Şöyle…Mesela bir kafede oturuyorum, keyfim on numara! Arkamdaki masaya bir İstanbul beyefendisi geliyor. Kendisi İstanbul beyefendisi ama dişleri takma! Ufacık bir kurabiye yedikten sonra diliyle dişlerinin arasına dalıp ‘cık cık’ diye sesler çıkarıyor. Ruhumu teslim etmek istiyorum orada! Kalkıyorum tabii! Bir de salata yediğini hayal edin! ‘Şapşapşap’ diye çıkar salatanın gürültüsü! Hayırrrr!
Sonra mesela yanımdaki adam elindeki bozuk paralarla oynuyor ‘tık, tık, tık’…
Bir aralar her uçuşta fındık ikram ederdi THY. Yanımda kulak tıkacı taşırdım seyahat ederken. O fındık insanların dişlerine bir kaçıyor ve öyle zor çıkıyor ki sormayın gitsin!
Her yiyeceğin kalorisini değil ama şapırdatılma ve dişe takılma oranını ezbere bilirim.
Böyle bir hastalığın varolduğunu birkaç ay evvel kabala dersinde öğrenip rahatladım. Ruh hastası olduğumu sanıyordum öncesinde! Şimdiyse bu hastalık bir moda markası!
Yanlış okumadınız, devam edin.
İki yaratıcı kadın Biricik Suden ve Aslı Tacir ‘Misophoniaofficial’ adlı tasarımlar yaratmışlar. Harvey Nichols mağazalarında satışa sunuldu ciciler! Ben hasta olursam böylesini olurum. Egoya gel!
MUTLUYMUŞUZ GİBİ ÇEK PANPA
Sevdiğim bir arkadaşım turizmin başkenti şehrimizin en iddialı magazin dergisini çıkarıyor. Bazı kadın arkadaşları gelip kocaları için “Benimki bu günlerde çok geziyor ortalıkta. Sen bu ay bizim sarmaş dolaş mutlu fotoğraflarımızı koy dergiye. Görsün herkes” diyorlarmış. Ben bu iş sadece sosyal medyada yapılıyor sanıyordum!
Adamın ne yaptığı hiç önemli değil! Millet gerçeği bilmesin, onları mutlu aile zannetsin yeter!
Seçkin - Kıvılcım - Kaan cephesinde de durum benzer…
Aldatma lafını sadece dördüncü şahıslar kullanıyor. Ben ortada bolca
öpüşmeden başka bir şey görmüyorum. Bir sorun var gibi duruyor ama o da aldatma kaynaklı değil sanki… Problem bunların ortaya çıkmış olmasından….
Normalde iki kadını idare etmeye çalışan erkeği suçlamamız gerekirken… “Bu adam bu iki kadınla nasıl başa çıkacak?” diye üzüleceğiz neredeyse!
SİBEL CAN’IN KÜLKEDİSİ DİYETİ
Atkinson, Karatay, Alkali… Hepsi bir yana ‘Sibel Can Diyeti’ bir yanadır bizim ülkede… Kendimi bildim bileli Sibel Can’ın kilo alıp vermesi gündemi bir süre meşgul eder. Öyle üç ana üç ara öğün gibi klasik metotlara itibar etmez güzel sanatçı. Ne o öyle sabah yumurta - peynir - ekmek; öğlen kıymalı sebze, akşam ızgara et - salata…
O bir star…
Mesela karpuz - peynir kürü yapar… Karpuz yok satar o yaz. İngiliz doktorla iki ayda 15 kilo verir… El altından listeye ulaşmaya çalışır İngiliz doktora ulaşamayan orta sınıf yurdum kadını!
İnternete bakın ‘Sibel Can Diyeti’ diye başlıklar var. Şimdi de balkabağı çeşitleriyle yeni bir trend yaratmak üzere… O halde külkedisi masalı başlasın!