Murat Bozok

Murat Bozok

bozokmurat@gmail.com

Tüm Yazıları

Yemek yapmak, hayata meydan okumaktır. Yaralı ruhlar için de en iyi terapi yöntemidir; hayatımızı güzelleştirir, soluklanmamıza yardımcı olur

Biraz soluklanmak, hayatı güzelleştirmek, kendimiz ve sevdiklerimiz için bir şeyler yapmak amacıyla yemek pişirmeye başlayabiliriz. Her ne kadar bazıları yemek yapmanın yetenek işi olduğunu söylese de, tekrar ve tecrübe en önemli unsurdur. Elinize aldığınız her yeni ürün, yeni bir meydan okumadır. Doğanın sunduğu nimetleri bir başka şekle dönüştürmenin ve bunu yaparken alınan hazzın eşi benzeri yoktur.
Zaman darlığı, maddi imkanların artması, lokantaların cazibesi ve sunduğu seçeneklerin çokluğu; evlerdeki ocak ve fırınların aksesuar görevi görmesine sebep oldu. Hayatımız boyunca, günde üç öğünden, ortalama 70 bin öğün yemek yediğimizi ve bunları üst üste koyduğumuzda üç senemizi yemek yemeye adadığımızı düşünürsek, bu işi keyifli kılmayarak kendi yaşam kalitemizden çaldığımızı unutmayalım.

Yemek yapmak kolaydır
Tarladaki domatesi salataya, pirinci pilava, sütü yoğurda, eti kebaba dönüştürmek; yani üretmek, bir şeyleri değiştirmek, hayata nanik yapmak anlamına gelir. İnsanın kendisi ve sevdikleri için bir şey üretmesinin keyfi paha biçilemez. Düzenli olarak yemek yapanlar iyi bilir ki, dünyevi sorunlardan en iyi kaçış noktası ve en güvenli sığınaktır mutfak. Yaratıcılık sınırsızdır ve tüm ipler sizin elinizdedir.
Aynı zamanda ciddi iştir yemek yapmak. Domatesleri doğrarken her parçanın birbirine benzemesi için çaba harcamak gerekir. Bir bardak pirince ne kadar su konulması gerektiğini, bir litre ılık sütü mayalamak için ne kadar yoğurda ihtiyaç duyulduğunu bilmek gerekir. Hiç koca göl, maya tutar mı yoksa? Şaka bir yana; yemek hazırlamak, herkesin rahatlıkla yapabileceği, kolay bir iştir.
“Annesi iyi yemek yapmayan, asla iyi bir aşçı olamaz” diye sevdiğim bir söz var. Damak eşiğimizi belirleyen yegâne unsurların başında, küçükken yediğimiz yemeklerin kalitesi geliyor. Günümüzdeyse, kimse evde yemek pişirmez oldu. Hem gelecek neslin ağız tadını kaybetmemesi adına, hem de çok daha önemlisi, bugünümüzü kaybetmemek adına, ocaklarımızı, fırınlarımızı tekrar çalıştıralım. Tencere ve tavalarımızı dolaplardan indirelim. Ütülü masa örtülerimizi, en güzel çatal-bıçak takımımızı kendimiz için kullanalım. Manavımız, kasabımız, pazarcımızla diyalogumuzu kaybetmeyelim. Koşturmacayla geçip giden zamana bir dur diyelim. Derin nefes alıp, önce kendimiz, sonra da sevdiklerimiz için mutfağımızı, en keyifli sığınağımızı, çalışır hale getirelim.