Yasalar alkol ve tütün kullanımını tüm dünyada dolaylı yollardan veya doğrudan sınırlıyor ya da kontrol ediyor. Yeni tartışma konusuysa, sağlığımız için benzeri sakıncaları olan şekerli ürünlerin ve gazlı içecek tüketiminin de yasalarca kontrol altına alınıp alınmayacağı
Tartışmalar tabii ki obezitenin ulusal sorun haline geldiği ABD’de başladı. Özgürlükler diyarı bu ülkede, bir de lobilerin etkisini göz önüne alacak olursanız, yasaklama veya sınırlamalardan bahsetmek o kadar da kolay iş değil. Temel soru, devletin bireyin yediğine ve içtiğine karışıp karışamayacağı. Kamu sağlığını olumsuz etkilediği için tütün ve alkolde yetkisini bu doğrultuda kullanabilen devletlerin, insanların diyeti söz konusu olduğunda nasıl tavır alacağı...
Raflarda işlenmiş satılan hemen hemen her ürünün içerisinde az veya çok miktarda şeker olduğunu düşünürsek, yasaklama girişimi çok da mantıklı görünmüyor. Fakat kısıtlamaların ve dolaylı müdahalelerin yakın gelecekte tüm dünyada uygulanacağını ve de uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Şekerin yüksek kalorili olmasının yanı sıra, vücudumuz için toksik özellikleri olduğu artık bilimsel gerçek. Şekerli ve diğer sağlığa olumsuz etkileri olan gıdaların bu kadar ulaşılabilir olması, her mecrada rahatlıkla reklamının yapılıyor olması ve fiyat olarak da temel gıda maddeleriyle aynı şekilde vergilendirmesinin sonu gelecek.
Konuşulan tedbirler arasında ilk sırada ‘vergilendirme’ geliyor. Marketlerde ve okul kantinlerinde bir şişe suyla bir şişe gazlı içeceğin fiyatının aynı olması, bilinçli olmayan tüketici açısından bana çok doğru gelmiyor. Aynı şekilde, nasıl ki marketlerde ve bakkallarda, tütün ve alkollü ürünler için sergileme alanlarında kurallar ve kısıtlamalar varsa, sağlığa zararlı diğer ürünler için de benzer uygulamanın olması gerekliliğinden bahsediliyor.
Gıda ürünlerinin etiketlenmesi konusunda da yorumlar yapılıyor. Her nasıl ki, sigara paketlerinin üzerinde hepimizin kanını donduran fotoğraflar kullanılıyorsa, sağlığa hiçbir faydası olmayan ve sık tüketildiğinde hem yaşam kalitesini hem de süresini olumsuz etkileyen gıda maddelerinin de, benzer şekilde etiketlenmesi gerekliliği vurgulanıyor.
Büyük paraların kazanıldığı ve çokuluslu dev şirketlerin pazarda hakim olduğu gıda sektöründe, yasaların bir günde ve kolayca değişmeyeceği aşikâr. Halkının menfaatlerini ön planda tutan devletlerin önderliğinde, tıpkı sigara ve alkolde olduğu gibi, yakın zamanda bir değişim yaşanacak. Obezitenin ve sağlıksız beslenmenin en önemli kamu sorunlarından biri haline geldiği günümüzde, bizim de bundan kaçışımız yok. Özellikle kendi başlarına bilinçli seçim yapma şansı olmayan çocukların bu kadar etkileşim altında olduğu bu konuda, büyüklere önemli görevler düşüyor. ‘Ne yersek, oyuz’ felsefesinin mottolaştığı günümüzde, seçimlerimizle başkalarına da örnek olduğumuzu ve müşteriler olarak pazarın gerçek sahibi olduğumuzu asla unutmamamız gerektiği bir dönemden geçiyoruz...