3 Michelin yıldızlı İtalyan Şef Massimo Bottura, uzun zamandır beklenen restoranını yarın açıyor. Ünlü şefle, Eataly’nin içinde hizmet verecek ‘Ristorante İtalia’nın son hazırlıklarını yaparken sohbet ettik
Dünyanın en iyi üçüncü restoranı seçilen ve 3 Michelin yıldızlı ‘Osteria Francescana’nın İtalyan şefi Massimo Bottura’nın Türkiye’ye gelmesi oldukça önemli. Zira, daha önce birkaç ünlü şefin Türkiye maceraları olsa da, hiçbiri Massimo kadar şöhretinin doruk yaptığı anda burada değildi. Bir başka önemli detay ise Massimo’nun, İtalya dışındaki ilk restoran yatırımı için İstanbul’u seçmesi.
AYDA 10 GÜN BURADA
Bundan önce Türkiye’de restoran açan birçok ünlü şef, sadece açılış zamanı basının önüne çıkıp (biri henüz daha teşrif etmedi) bir daha ortalıkta görünmedi. Massimo’ya bunu sorduğumda, her ay en az 10 gün İstanbul’da olacağını söyledi.
Zorlu AVM’deki Eataly’nin içinde hizmet verecek mekan için İtalya’daki restoranından sadece 3-4 şef getirdiğini, kalan aşçıların Türk olduğunu ekledi. Bu arada Türkiye’deki ekibinden çok memnun görünüyordu.
Dünyadaki milyonlarca restoran arasında en iyi ilk üç lokantadan birine sahipsin ve 3 Michelin yıldızın var. Bu bir baskı yaratıyor mu?
Yemeklerimi yaparken, “İnsanlar ve kurumlar nasıl değerlendir?” diye düşünmüyorum. Elimden gelenin en iyisini, severek yapıyorum. Övgü almak ve beğenilmek gurur verici. Derecelendirme yapan bu iki kuruma da büyük saygım var.
BASİT AMA LEZZETLİ
Yeni restoranınla bu listelere ikinci girişi yapma hedefin var mı?
İstanbul’da açacağım restoranın adı ‘Ristorante İtalia’ olacak. Osteria Francescana’dan farklı ve daha az iddialı. Burada adından da anlaşıldığı gibi İtalya’ya dair basit ama en lezzetli tatları sunmayı hedefliyorum. Eğer menüde lazanya olacaksa, bu insanların hayatları boyunca yediği en lezzetlisi olmalı.
Mönüde Türkiye’den lezzetler de olacak mı?
Ürünlerin büyük bir kısmını Türkiye’deki butik üreticilerden tedarik edeceğiz. Birçok kereler Türkiye’ye geldim ve burada beni olumlu yönde şaşırtan birçok ürünle karşılaştım.
Burada favori mekanın var mı?
Birçok başarılı şef ve mekan var. Ancak bir yere “Favorim” demem için, birçok kere gidip, her
seferinde aynı keyifle ayrılmam lazım. Henüz hiçbir lokantaya ikinci kez gitme şansım olmadı.
MÖNÜLERDE SANAT ETKİSİ
Dünyanın en lezzetli yemeklerini yapıyorsun. Mönülerini hazırlarken seni en çok neler etkiliyor?
Sanat, özellikle müzik ve resim hayatımda önemli yer tutuyor. Bir tabak yaparken, kendimi anlatmaya çalışıyorum. İtalya’yı, sevdiklerimi, müziği, resimi, yaşadığım mevsimi, futbolu, kısacası hayatımı.
İTALYA ÖNE ÇIKACAK
İspanya, İskandinavya, şimdi de Güney Amerika gastronomi anlamında parıldıyor. “Sırada Çin var “diyorlar, sen ne düşünüyorsun?
Çin’de yeme-içmeye artan bir ilgi var. Ayrıca basit, geleneksel ama bir o kadar da lezzetli yemekleri mevcut. Ancak fine-dining yönünden daha kat etmeleri gereken yol var.
Fransa ve İtalya’nın yeniden yıldızlarının yükseleceğini düşünüyorum. Altyapıları çok kuvvetli olan bu iki ülke, genç ve yenilikçi şefleri ile önümüzdeki 10 yıl içisinde çok konuşulacak.
Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsun?
Sizin, tıpkı İspanyolların ve İskandinavların yaptığı gibi çok yetenekli 1-2 Türk şefin etrafında toplanıp, onları desteklemeniz gerekiyor. Bu iş biraz da pazarlamaya bakıyor. En çok hak edenleri öne çıkarıp, pazarlama gücünü onlara verirseniz, mutlaka olacaktır.
Bu söylediğin maalesef bizim karakterimize aykırı. Aşçılık bizde de yükselen değer. Son olarak genç şeflere ne tavsiye etmek istersin?
Gençler bizi rock yıldızı gibi görüyor. Maalesef gerçek öyle değil. Aşçılık en meşakkatli mesleklerden biri. Azıcık yetenek, onun da dışında deliler gibi çalışmak gerekiyor. Abartmıyorum hiç durmadan çalışmak gerekiyor. Bu işe başladığımda yaşıtlarım sahilde güneşlenip, akşam diskoda dans ederken veya bütün gün futbol oynarken, ben çalışıyordum. Şimdi bu noktadayım ve hâlâ aynı şekilde çalışmaya devam ediyorum.