Murat Bozok

Murat Bozok

bozokmurat@gmail.com

Tüm Yazıları

Dünya çapında olduğu iddia edilen tesisler yapılırken, burada çalışacak personelin nerede kalacağı düşünülmüyor. Doksan gün boyunca, bir gün izin yapmadan, günde en az 13-14 saat çalışanların sayısı hiç de az değil

Her yaz başında sezonun popüler yerlerinin haritası çıkarılırken, nedense ma- dalyonun öbür yüzündeki çalışanların içler acısı durumu göz ardı ediliyor.
Servis sektörünün en önemli halkası olan insan faktörü; en kibar tabiriyle teferruat gibi görülüyor.
Sonunda da dinlenmek için gidilen ve kabarık hesapların ödendiği mekanlardan, memnun ayrılmak bir mucize oluyor.
Dünya çapında olduğu iddia edilen tesisler yapılırken, kimse burada çalışacak personelin nerede kalacağını ve insani şartlarda hayatını sürdüreceğini zerre kadar düşünmüyor.

ŞEZLONGTA YATIYORLAR
Yazlık beldelerde, şanslı azınlıkta değilseniz ve eğer kurulu bir lojmanınız yoksa personel için yazlık ev kiralamak zorunda kalıyorsunuz.
Kiralanan yazlık ev veya lojmanların da standartları sorgulanmaya çok açık. Talebi karşılamadığından çalışanlar, maalesef üst üste kalıyor. Haklı olarak yazlık ev sahipleri de, evlerinin lojman olarak kullanılmasını istemedikleri için, bu kiralama işine pek yanaşmıyor. Turizm beldelerine yakın yerlerde işi çözebilecek uydu kentler de yok. Nedense kimsenin aklına gelmemiş bu.
Geriye personel için bir tek şık kalıyor: Sahildeki şezlonglar.

KÖLELİK DÜZENİ KURULMUŞ
Bir başka sorun ise çalışma saatleri ve koşulları. Doksan gün boyunca, bir gün izin yapmadan, günde minimum 13-14 saat çalışanların sayısı hiç de az değil. 3-5 kuruş fazla verip, personelin ağzına bir parça bal çalınıp, sonrasında kölelik düzeni kuruluyor. Güneşin altında, 40 derece sıcaklıkta çalışmaktan ayağının altı yarılmış personele, koşullara uygun bir çift ayakkabıyı esirgeyen patronlarla turizmde değil çağ, hendek dahi atlayamayız.
“Alan memnun, satan memnun” denip geçilebilir. Ancak özellikle yazlık yerlerde yaşanan servis sıkıntılarından dem vuruyorsak veya turizm alanında dünya çapında bir oyuncu olmak gibi bir iddiamız varsa, biraz da insanlığımız kalmışsa, konunun kolay kolay es geçilebilecek bir mevzu olmadığını düşünüyorum.
Restoran açarken yapılan en temel yanlışlardan biri, mekanın tartışmasız en önemli ayrıştırıcı gücü olan yemeğin çıktığı mutfağı önemsememektir. Genelde mutfaklar en karanlık ve dar alanlara kurulur.
Malzeme seçiminde de yeterli özen gösterilmez.
Aynı hata yazlık yerlerde çalışan personelin yaşam alanlarıyla ilgili de yapılıyor. Kimse restoran, gece kulübü veya otel açarken, servis sektörünün en önemli unsuru olan personelin nerede ve hangi şartlarda kalacağını düşünmüyor.
Apartman inşa ederken doğal olarak arabalar için park yeri yapılıp yapılmadığı, hem apartmanı almayı düşünenler hem de yetkili merciler tarafından sorgulanıyor.
Onlarca kişinin mevsimsel olarak çalıştığı lokanta ve otellerdeyse, ruhsat alınırken çalışanların nerede kalacağıysa kimsenin umurunda olmuyor.

GÖRÜNMEZ KAHRAMANLAR
Birkaç hafta içerisinde, bir lahmucun kaç liraya satıldığına, kimin ne kadar selüliti olduğuna, hangi Rus oligarkın bilmem kaç metre uzunluğundaki yatını bizim limanlara demirlediğine dair bol bol klasik yaz mevsimi haberlerini okuruz. Kimseler anası ağlayan yaz mevsiminin görünmez kahramanları ile ilgili tek kelime yazmayacaktır.
Allah yardımcıları olsun...