Murat Bozok

Murat Bozok

bozokmurat@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son zamanlarda tüm dünyanın gözü-kulağı Peru mutfağında. Yeme-içme işine meraklı herkes, İnkalar’ın torunlarının inanılmaz yükselişini konuşuyor.
Londra ve New York gibi metropollerde birbiri ardına açılan Peru restoranları ve ‘Dünyanın En İyi 50 Restoranı’ listesine soktukları lokantalarıyla ülke olarak birçoklarının sırrını çözemediği bir mucizeyi gerçekleştirdiler.
Türkiye’de restoran yatırımları ile öne çıkan Dream’in, Londra’daki popüler Peru restoranı Coya’nın hisselerinin bir kısmını alması ise, işin hangi boyutlara geldiğini daha net anlatıyor.
Hiçbir büyük başarı sebepsiz
değil.

JAPON VE İSPANYOL ETKİSİ
Peru’nun yeme-içme ihtilalinin kökleri 15 sene önce atılıyor.
Ülkede şu anda fenomen haline gelen Gaston Acurio öderliğinde, gelir düzeyi düşük ailelerin yetenekli çocuklarını topluma kazandırmak adına aşçılık okulları açılır. Amaç; diğer şef ve sponsorların desteği ile bu çocuklara önce Peru’nun yerel mutfaklarını öğretmek, sonrasında da dünyada neler olduğunu öğrenmeleri için Batı mutfaklarına burslu olarak göndermektir.
Kendi yerel değerlerinin farkına varmış bir şekilde Batı’ya gönderilen bu çocuklar, şimdi hem ülkelerinde hem de dünyanın farklı noktalarında Peru mutfağının bayrağını taşıyorlar.
Belki burada bir parantez açıp Peru mutfağı ve kültüründen de bahsetmek gerekebilir. Kendi kültürünün derinliğinin yanı sıra, Peru’da Japon ve İspanyol kültürünün hatırı sayılır bir etkisini görmek mümkün.
İspanyollar’ın istila yoluyla girdikleri Peru’ya, Japon kültürünün giriş sebebi; Peru’nun Japonya ile kurduğu çok eskiye dayanan iyi ilişkiler.
Peru, Japonya’dan göçmen kabul eden ilk Güney Amerika ülkesi ve uzun yıllar Japonya’dan yoğun göçler almış. İki ülke arasındaki bu dostluk yemeklere de sıçramış.
Örneğin, suşiyi çok andıran ve bir asit yardımıyla (limon, sirke gibi) ateş kullanmadan deniz mahsüllerini pişirme tekniğiyle yapılan ‘Ceviche’ veya ‘Seviche’de esasen bir Peru yemeği.

İNSAN FAKTÖRÜ DEVREDE
Bu bağlamda, kültürel zenginlik ve tarihi miraslar anlamında Peru’dan çok da bir farkımız yok.
Doğu ile Batı arasında konumlanmamız, büyük imparatorlukları yönetmemiz, çok farklı değerleri olan kültürlerden tarihi süreçlerde beslenmemiz, bizi güçlendiren unsurlar.
Burada devreye insan faktörü giriyor. Futbol yorumcularının sıklıkla kullandıkları bir söz var: “İyi futbol, iyi futbolcularla oynanır“ şeklinde. Bunu yeme-içme sektörüne uyarlarsak “Lezzetli yemek de, iyi şefler tarafından yapılır.”
Bir ülkenin ne kadar çok kendi özünü bilen ve bunu dünyadaki gelişmelerle harmanlamış kaliteli şefi varsa, o ülke dünya gastronomisinde o derece büyük oyuncu oluyor. Büyük oyuncu olmak için de, buradan beslenen tüm paydaşların taşın altına elini sokması gerekiyor...